12 Kasım 2007 Pazartesi

ABD’de olanlar, Türkiye’deki 2001 krizinin kopyası gibi

ABD piyasalarında son günlerde yaşanan sarsıntının ağustostaki mortgage krizinin bir benzeri olup olmadığını anlamak için o günlerde yaşanan gelişmelere biraz daha yakından bakmakta yarar var. Şimdi borsalarda yaşanan büyük düşüşlerin bir nedeni, mortgage krizinin faturası olarak bankaların büyük zararlar yazmaları. İkinci ve yeni bir etken ise mortgage kredisi verilerken değerleme kuruluşlarının konut fiyatlarını usulsüz olarak şişirdiği iddiası ile başlatılan hukuki soruşturma süreci.
Bu iki faktör de kısa vadede piyasaları düşüş yönünde etkiliyor olsa da orta vadede karekter farklılıkları taşıyorlar. Şirket karlarındaki düşüş nedeniyle hisse senedi fiyatlarının değer yitirmesi, yeni bir krize yol açmaz. Ancak mortgage kredisi verilen konutların fiyatlarının şişirildiği ortaya çıkarsa, bu faktör finans piyasaları için atlatılması daha sancılı bir sarsıntı yaratabilir. Çünkü tıpkı ağustostaki gibi piyasalarda menkul kıymetleri fiyatlama konusunda bir karışıklık ve buna bağlı likidite sıkışıklığı, tıkanıklığı doğurabilir. Ancak FED’in ağustos krizi sonrasında aldığı faiz indirimi kararları ve yaraları sarmak için piyasaya verdiği likidite nedeniyle böyle bir senaryonun gerçekleşme ihtimali oldukça zayıftır. Ayrıca burada sözkonusu olanın şimdilik sadece bir soruşturma olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Ağustos ayında ABD piyasalarında yaşanan sorunu, bir kriz haline getiren şey finans kuruluşları arasında ortaya çıkan güven krizi ve menkul kıymetlerin fiyatlanamaz hale gelmesi idi. Bu yüzden olay bir ödeme krizi haline dönüştü. Ve ödeme sisteminde ortaya çıkan bu tıkanıklığı aşmak için merkez bankaları piyasaya milyarlarca dolar akıttı, ABD Merkez Bankası FED hem reeskont oranlarını hem de borç verme faizlerini 0,5 puan indirdi.

Adım adım ağustos krizi

Şimdi ağustosta neler yaşadığına biraz daha yakından bakalım: Ağustos başında subprime kredi piyasasında krizin ayak sesleri iyice güçlenmiş ve Fransa’da hükümet bir bankayı kurtarmak zorunda kalmıştı. ABD’deki mortgage kağıtlarına dayalı olarak çıkartılan türev ürünlerin en büyük müşterileri Avrupa bankaları olduğu için krizin ucu önce Atlantik ötesinde ortaya çıkmıştı.
FED, bu koşullar altında yaptığı 7 Ağustos toplantısında ekonomi için ana riskin hala enflasyon olduğu görüşünü tekrarladı. Bu karar piyasaları tedirgin etti.
9 Ağustos’ta bir Fransız bankası fiyatlama yapamadığı için ödemeleri durdurdu, piyasa tıkandı. Avrupa Merkez Bankası piyasaya sınırsız para sürdü. Hayat öpücüğünün bir günlük faturası 95 milyar euroydu.
O gün ABD piyasaları da büyük bir satış dalgasıyla açıldı. Dow 387 puan düşerken para fiyasasında faizler FED’in politika faizi olarak belirlediği yüzde 5,25 düzeyinin üzerine çıktı. 10 Ağustos’ta da FED, piyasaların düzenli işlemesi için gerekli parayı vereceğini açıkladı.

Güven krizi piyasayı iyice tıkadı

Ancak buna rağmen piyasalardaki sıkıntı büyüyordu. Çünkü artık menkul kıymetler için kimse fiyat tayin edemiyordu. Piyasada alıcı kalmamıştı. Ödemeleri için günlük nakit ihtiyacını karşılamak isteyen fonlar, ellerindeki mortgage kağıtlarını veya başka menkul kıymetleri satmak istiyorlardı ama piyasada alıcı bulamıyorlardı. Aslında ne alıcılar ne de satıcılar menkul kıymetler için bir fiyat veremiyorlardı. Fiyat veremeyince de işlem olmuyordu.
Bu arada acil ödemesi olan fonlar, ellerindeki kağıtları satamadıkları için ödemelerini yapamıyorlardı. Onlar ödemesini yapamayınca, ondan alacağı olanların da ödemesi aksıyor, böylece finans piyasaları zincirleme olarak tam bir tıkanıklık yaşıyordu.
Buna bir de finans kuruluşları arasında güven bunalımı da eklendi. Bazı finans kuruluşları, zor durumdaki kuruluşlarla para ilişkilerini de dondurmaya başladılar. Bankalar birbirine güvenmiyor, kimse birkaç günden uzun vadeli borç bulamıyordu. Tıkanık iyice içinden çıkılmaz hale gelmişti.
15 Ağustos’ta ülkenin en büyük mortgage kuruluşu Countrywide’ın içine düştüğü ödeme krizi, öldürücü vuruşu yaptı.. Countrywide bankalardan bulduğu kısa vadeli fonlarla uzun vadeli mortgage kredileri veriyor, sonra bu kredilere dayalı mortgage kağıtları çıkartıyordu. Elindeki mortgage kağıtları ile devlet tahvili gibi diğer menkul kıymetleri teminat göstererek diğer bankalardan bulduğu fonlarla bu çarkı çeviriyordu.
Piyasada güven krizi ile birlikte mortgage kağıtlarının fiyatlandırılamaması gibi bir sorun çıkınca bu çark param parça oldu. 15 Ağustos günü Countrywide,  elinde bulunan kağıtları satamadığı için 11,5 milyar dolarlık ödemesini yapamayacağını açıkladı. Bu, zincirleme bir ödeme krizi anlamına geliyordu. Dahası Countrywide’ın aldığı kredilere karşı ona ait mortgage kağıtlarını teminat olarak tutan Bank of New York, yeni teminatlar istedi ve bu olmadığı takdirde elinde teminat olarak tuttuğu Coutrywide’a ait milyarlarca dolarlık menkul kıymeti satabileceğini bildirdi.
16 ağustosta Countrwide kredi hatlarının tamamen kapandığını açıkladı. Mortgage sisteminin en büyük kuruluşunun havlu atması, krizin doruk noktasına çıktığını gösteriyordu. FED artık ciddi önlemler almak durumundaydı. “FED’in görevi yanlış yatırım yapan kuruluşları kurtarmak değildir. Bunu yapmak ahlaki bir tahribata yol açar” söylemini bir kenara bıraktı.

FED tutum değiştiriyor

FED Açık Piyasa Komitesi, 17 Ağustos’ta olağanüstü bir toplantı yaparak iskonto oranlarını 0,5 puan indirdi. Reeskont  imkanını hem yararlanabilecek kuruluşların sınırı anlamında hem de kullanılabilecek menkul kıymetler anlamında genişletti. 22 Ağustos’a kadar 4 büyük banka reeskont penceresinden 2 milyar dolar aldı. FED 18 Eylül’deki olağan toplantısında da politika faizlerini 0,5 puan indirdi.
Faiz indirimleri ve piyasaya enjekte edilen paralar ortalığı yatıştırdı. Bu önlemler, piyasadaki faizleri aşağı çekmenin yanısıra mortgage kağıtlarının yeniden fiyatlanabilir hale gelmesini sağladı. Ayrıca mortgage kredilerini ödeyemeyen kesimin yüklerini de hafifleterek krizin ilk tetikçisi olan alanda da gerilimi yumuşattı.  Faizlerdeki düşüş, aynı zamanda konut fiyatlarında bir toparlanma yaratarak mortgage kağıtlarının değerine de bir destek vermiş oldu.

Bernanke’nin ilk büyük sınavı

Krizin işaretleri ortaya çıkmaya başladığında bankacılar, piyasaların nabzını çok iyi tutan ve verdiği işaretlerle piyasaları ustaca yönlendiren “maestro” lakaplı Alan Greenspan’ın koltuğunda artık akademisyen kökenli biri oturuyor olmasından tedirgindiler. Yeni FED Başkanı Ben Bernanke’nin piyasaların durumunu anlamakta ve gerekli önlemleri almakta ne kadar çabuk ve yeterli olacağı piyasa aktörleri açısından ciddi  bir soru işaretiydi. Harekete geçmekte biraz geç kaldığını söyleyenler olsa da, Bernanke piyasaların kaygısını gidermeyi başardı.
Bernanke’nin akademik kariyeri 1929 büyük ekonomik bunalımı sırasında finans piyasaları ile ekonominin karşılıklı etkileşimini araştırmakla geçmişti. 1999 yılındaki bir FED konferansında da büyük bunalım sırasında FED’in yaptığı en büyük hatalardan birisinin finans sisteminin çökmesine izin vermesi olduğunu söylemişti. Bernanke, bu konuşmasında Fridman’ın “Deflasyon döneminde bankalar, fonları ihtiyacı olanlara aktarmakta isteksiz kalabilir. Bu durum, ekonomideki durgunluğu bir kısır döngü haline dönüştürebilir. Bu durumda merkez bankaları, gerekiyorsa fona ihtiyacı olanlara, havadan para saçarak doğrudan para aktarmalıdır” şeklindeki tezine vurgu yapmıştı. Bernanke’ye “Helikopter Ben” lakabının takılması da bu yüzdendir.
Bernanke şimdi o sözüne bağlı kalmış ve dolar musluğunu sonuna kadar açarak piyasalardaki yangını söndürmüştü. Başlangıçta yanlış yatırım stratejileri yüzünden batan kuruluşları kurtarmayı ahlaki tahribat olarak gören bir duruş sergilerken, sonra “Merkez bankalarının bir görevi faiz oranları ile ekonomi ve fiyat düzeyinde istikrar sağlamaksa diğeri de piyasalar tıkandığında son borç verme mercii rolünü yerine getirmektir” dedi.

2001 Türkiye krizinin kopyası

Aslında bu olaylar,  2000 sonu ile 2001 başlarında Türkiye’de finans piyasalarının yaşadığı büyük krizin neredeyse kopyası gibi değil mi? Aynı güven krizi ve likidite tıkanıklıkları Türkiye’de de yaşanmıştı.
Bir tek farkla: Türkiye’de Merkez Bankası biraz IMF korkusundan, biraz kendi programımızı kendimiz yıkmayalım mantığıyla piyasaya gereken likiditeyi vermekte çok geç ve yetersiz kalmıştı... Sonuçlarını hep birlikte yaşadık.
Demirbank gibi bazı bankalar para piyasalarından kısa vadeli borçlanarak topladıkları fonlarla uzun vadeli devlet tahvilleri almışlardı. Bazı bankalar kurların günlük artış miktarının çok önceden sabitlenmiş olmasına güvenerek dövizle borçlanıp Hazine bonosu almıştı. Her şey yolunda giderken bu bankalar çok güzel karlar yazıyordu. Cari açık korkusu nedeniyle döviz piyasasında tansiyon artınca ve para piyasasında da sıkışıklıklar doğmaya başlayınca işler tersine dönmüştü.
Buna bir de bazı büyük bankaların yüklü bono portföyünü fonlamak için bankalararası piyasadan aldıkları kısa vadeli borçları her gün çevirmek zorunda olan Demirbank gibi bankalara olan hatlarını keserek onlarla tüm borç verme ilişkilerini bitirmeleri, sistemin ipini çekti. Fona ihtiyacı olan bankalar piyasadan para bulamadılar, para bulamayınca ödemelerini yapamadılar. Bu bankalardan alacağı olan bankalar da tahsilat yapamadıklarından kendi ödemelerini yapamadılar. Bu tıkanıklık, dev görev zararlarını para piyasasından günlük borçlanmalarla çevirmekte olan kamu bankalarını da vurdu.
Merkez Bankası her sabah bankaların durumuna bakıyor ve piyasada yeterli likidite olduğunu görüyordu. Ama akşam olduğunda elinde fazla likidite olan bankalar, paraya ihtiyacı olanlara vermediği için piyasalar günlük hesaplarını kapatamıyordu. Merkez Bankası izlediği para politikası gereği piyasaya ancak döviz aldığında likidite vermesi gerektiği için tıkanıklık tam bir kör düğüm halini alıyordu. Gecelik faizlerin yüzde 1000’leri gördüğü, bankaların hesap kapatmak için gece yarılarına kadar uğraş verdiği o günleri, dönemin Merkez Bankası ve Hazine yöneticileri ile bankacıları hala kabus gibi hatırlarlar.


Mortgage krizinin kronolojisi

22 Haziran – Bear Sterns, subprime mortgage kağıtlarına dayalı türev ürünlerdeki büyük zararları yüzünden kendine bağlı bir hedge fonu  kefaletle kurtaracağını açıkladı.
28 Haziran – FED “Ekonomi ılımlı bir büyüme sürecinde, asıl kaygı hala enflasyon” dedi.
18 Temmuz – Bernanke, kredi faizlerinin son artışlara rağmen hala düşük olduğunu söyledi.
30 Temmuz – Almanya, ABD mortgage kağıtlarına yaptığı yatırımdan büyük zarara uğrayan IKB Deutsche Industriebank’ı kurtarma kararı aldı.
6 Ağustos – Bazı ABD bankaları vadesi gelen varlığa dayalı finansman bonolarını ödemekte zorlanacaklarını açıkladılar.
7 Ağustos – FED, “Piyasalardaki oynaklığa, konut ve kredi piyasasındaki düzeltmeye karşın asıl risk hala enflasyon” dedi.
9 Ağustos – Fransız BNP, bazı fonlardan para çekilmesini durdurdu Avrupa Merkez Bankası piyasalara müdahale ederek 95 milyar euro verdi.
10 Ağustos – FED, “Gerekirse piyasaya kaynak sağlayacağını” açıkladı.
16 Ağustos – Countrywide 11,5 milyar dolarlık ödemesini yapamayacağını açıkladı.
17 Ağustos – FED,  iskonto oranını 0,5 puan düşürdü, büyümeye ilişkin risklerin önemli ölçüde arttığını söyledi.
18 Eylül – FED, politika faizini 0,5 puan indirdi.
31 Ekim – FED, politika faizini 0,25 puan daha indirdi.