20 Ekim 2017 Cuma

Bütçedeki hasarı toparlamak zor

Anayasa referandumu sürecine paralel olarak devlet bütçesinde ortaya çıkan hızlı bozulma, bütçe dengesini ciddi ölçüde sarstı. Bütçedeki bozulma, ekonominin geneli için hayati önemde bir gelişme. Çünkü Türkiye’ye yönelen yabancı fonların önde gelen kriterlerinden birisi bütçe dengesi. Üstelik Türkiye’nin yabancı fonlara pazarlayacağı başka cazibe noktası da kalmadığı için bütçe dengesi tek silah haline gelmiş durumda.
Bu nedenle bütçe dengesindeki gidiş, yabancı fonların hassasiyetle takip ettiği bir nokta. Türkiye’nin dışarıdan fon çekmekte zorlandığı mevcut koşullarda, bütçe dengesi daha hassas bir konu haline geliyor.
Bütçedeki gelişmeleri yakından ve ayrıntılı değerlendirmek sadece kamu dengesi açısından değil ekonominin bütünü açısından eskiye göre daha önemli bir nokta. Bütçenin 9 aylık sonuçlarına bu gözle baktığımızda öne çıkan sonuçları şöyle sıralayabiliriz:

17 Ekim 2017 Salı

Faizler neden yüksek, neden düşmüyor?

Çünkü enflasyon yüksek: Enflasyon çift haneli ve geleceği konusunda kimsenin pek umudu yok. Eylülde tüketici enflasyonu yüze 11.20’ye tırmanırken yurt içi üretici enflasyonu yüzde 16.28 oldu. Dünyanın mevcut koşullarında bu kabul edilebilir bir düzey değil. Türkiye’nin enflasyonu, benzer ülkelere göre de çok yüksek.
Enflasyon böyle yüksek ve geleceği belirsizken faizleri düşürmek mümkün değil. Bu koşullarda faizleri zorla düşürmeye kalkarsanız, tasarruflar dövize ve tüketime kayarak hem enflasyonu, hem faizleri yükseltir.
Çünkü bütçe açığı hızla artıyor: Anayasa referandumu öncesinde yapılan seçim harcamaları ile bütçe açığı adeta patlama yaptı. Geçen yılın ilk 8 ayında 4.87 milyar TL fazla veren bütçe bu yılın aynı döneminde 25.18 milyar TL açık verdi. 8 aylık faiz dışı fazla, yüzde 68’lik keskin bur düşüşle 40.31 milyar TL’den 12.99 milyar TL’ye düştü.
Bütçe açığının hızla artması Hazine’nin borçlanma ihtiyacını artırıyor. Hazine’nin daha fazla borçlanması, doğal olarak faizleri yukarı çekiyor.

13 Ekim 2017 Cuma

Ödemeler dengesinde riskler artıyor

Merkez Bankası’nın açıkladığı ağustos ayı verileri, ödemeler dengesinde risklerin giderek arttığını gösteriyor. Cari açığın finansmanı için kaynak bulmak bir yandan zorlaşıyor ve dış kaynak girişi azalıyor, diğer yandan da giren kaynağın niteliği bozuluyor.
Ödemeler dengesinin 8 aylık sonuçları şöyle bir görünüme sahip:

10 Ekim 2017 Salı

Bu grafikler Fakıbaba’ya ne söylüyor?

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Dr Ahmet Eşref Fakıbaba’nın göreve başladıktan bu yana aldığı en önemli karar herhalde et ithalatı kararı oldu. Plana göre Et ve Süt Kurumu (ESK) yurtdışından karkas et ithal edecek. İthal et özel sektör işletmelerinde parçalanıp paketlenecek. Sonra da ESK’nın market zincirlerinin mağazalarında kiralayacağı raflarda satılacak. ESK marketlerde kıymayı 24, kuşbaşı eti 27 liradan satacak. Bu “yaratıcı” buluş sayesinde et fiyatları düşecek, enflasyon da aşağı çekilmiş olacak.
Hayvancılık yapan çitçilerin isyanına gözlerimizi kapatırsak ilk bakışta alan razı-veren razı bir durum var gibi gözüküyor. ESK ithalatla piyasayı “düzenlemiş” olacak. Hükümet enflasyonu aşağı çekmiş olacak. Etin paketlemesini yapacak özel işletmeler kardan payını alacak. Market zincirleri hem kar edecek, hem de “et fiyatlarını marketler yükseltiyor” suçlamasından kurtulacak. Vatandaş da eti daha ucuza alacak.
Ancak sayfada gördüğünüz grafikler gerçek resmin hiç de Fakıbaba’nın çizdiği gibi olmadığını gözler önüne seriyor.
Bu üç grafik bize ne söylüyor bakalım:


6 Ekim 2017 Cuma

MTV artışı neden siyasi olarak hassas bir konu?

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) yaşam koşulları araştırması, ailelerin önemli ev gereçleri ile otomobile ne ölçüde sahip olduklarını da gösteriyor. Verilerdeki değişimin yönü ve hızı, gelir düzeylerine göre ailelerin satın alma tercihlerinin nasıl değiştiğini, hangi mallara talebin artmakta olduğunu, hanelerde bulunan ve bulunmayan gereçlere göre refah koşullarının nasıl değiştiğini de yansıtıyor.
Bu açıdan söz konusu veriler hem üreticiler sektörler, hem ticaret ve pazarlama sektörleri için dikkate değer sonuçlar ortaya çıkıyor. Bu veriler aynı zamanda sosyal bilimciler açısından da önem taşıyor. TÜİK'in 2016 gelir ve yaşam koşulları araştırmasını bu gözle incelediğimizde öne çıkan noktaları şöyle sıralayabiliriz:

3 Ekim 2017 Salı

Bu OVP ekonomi aktörlerine pusula olabilir mi?

Orta vadeli programların (OVP) ortaya çıkış amacı, hem kamuda çalışan teknokratlara hem de özel kesime üç yıllık bir yol haritası sunmaktır. Kamudaki teknokratlar, herhangi bir konuda bir karar alırken, bu üç yıllık yol haritasına bakarak karar alacaklardır. Özel kesimdeki işadamları, yatırımcılar, yöneticiler, ekonomistler, hatta aileler de ekonomik kararlarını alırken hükümetin üç yıllık hedeflerine ve programını bilerek daha doğru kararlar alabileceklerdir.
Kağıt üzerinde amaç böyle. Kağıt üzerindeki bu amaç gerçek hayata ne kadar yansıyabildi, yansıyabiliyor? Ekonomi aktörleri gerçekten kararlarına alırken hükümetin OVP’de ilan ettiği program ve hedefleri, kendileri için bir pusula olarak alıyorlar mı, alabiliyorlar mı? OVP metinleri, ekonomik bir karar alırken, ekonomik bir strateji oluştururken ilk bakılan temel bir metin oluyor mu?

29 Eylül 2017 Cuma

Bulutlu havada pembe OVP

Hükümet önümüzdeki üç yılın ekonomik strateji ve hedeflerini içeren orta vadeli programı (OVP) açıkladı. Hedefler çok pembe bir tablo çiziyor. Bakınca kağıt üzerinde çok güzel gözüküyor.
Ama ortaya konan çerçevenin kedi iç tutarlılığına, gerçek hayatla olan tutarlılığına ve hedeflerin gerçekleşme ihtimaline bakmaya kalktığınızda çizilmeye çalışılan pembe manzaranın yerini bulutlar alıyor.
OVP”ye göre dolar kuru bu yılı 3.58 TL ortalama ile tamamlayacak. Yıllık ortalama kur 2018’de 3.73, 2019’da 3.92, 2020’de 4.02 TL olacak. 2017’de yüzde 18.5 artan ortalama dolar kuru, gelecek yıl yüzde 4.2, 2019’da yüzde 5, 2020’de ise sadece yüzde 2.7 artacak.
Üstelik kur artış hızları OVP’nin oldukça pembe enflasyon tahminlerinin bile altında kalacak. Yani önümüzdeki üç yılda TL değerlenecek. Hem de FED’in faizleri artırdığı ve piyasadan para çekmeye başladığı bir süreçte...

26 Eylül 2017 Salı

Bölgesel gelir adaletinde de gidişat olumsuz

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2015 gelirlerini esas alan 2016 dönemi gelir dağılımı verileri, genel gidişatın olumsuz yönde olduğunu ortaya koymuştu.
TÜİK’in dün açıkladığı bölgesel gelir dağılımı verileri de bölgeler arasındaki gelir adaletinde de gidişin olumsuz yönde olduğunu gösteriyor. TÜİK’in 26 bölgeden oluşan Düzey-2 coğrafi bölge sınıfl amasına göre her bir bölgenin yüzde 10’luk gelir dilimleriyle hesaplanan gelir dağılımı verilerini incelediğimizde öne çıkan noktaları şöyle sıralayabiliriz:

22 Eylül 2017 Cuma

Gelir dağılımındaki bozulmanın kaynağı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2016 dönemi gelir ve yaşam koşulları araştırmasındaki gelir dağılımı verilerinin analizine devam ediyoruz. Bu araştırmanın tekniği gereği, gelir verilerinin bir önceki yıla, yani 2015’e ait olduğunu bir kez daha hatırlatalım.
Gelir dağılımında 2015 döneminde kendini gösteren eğilim 2016 döneminde iyice güçlenmiş durumda: Orta gelir gruplarının gelirden aldığı pay erirken, tüm gelir dilimlerinin kaybettiği paylar en zengin yüzde 5’e kayıyor.
Gelir dağılımındaki bu kötüye gidişin farklı sosyal sınıflara nasıl yansıdığına baktığımızda, bir önceki yazımızda yer alan tespitleri tamamlayan sonuçlar ortaya çıkıyor:

19 Eylül 2017 Salı

Gelir dağılımında en zengin yüzde 5’ten başka gülen yok

Gelir adaleti, bir ülke ve toplum için en önemli adalet göstergelerinden birisi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2016 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırması bu alandaki gidişin adalet yönünde değil, adaletsizlik yönünde olduğunu gösteriyor.
Araştırmanın teknik özelliği nedeniyle yaşam koşulları 2016 yılı verilerine dayanıyor ancak gelir verileri bir önceki yıla, yani 2015 yılına ait. Yaşam koşullarından bağımsız değerlendirecek olursak gelir dağılımı ve göreli yoksulluk verileri aslında 2015 yılına aittir. Bu teknik özelliği hatırlatarak araştırmanın gelir dağılımı cephesindeki gelişmelerin öne çıkan yönlerini şöyle sıralayabiliriz:

15 Eylül 2017 Cuma

Bu makas, ekonomide yeni bir fay hattı demek

Sayfada iki grafik görüyorsunuz. Bu iki grafik bana göre ekonomide yeni bir risk odağının, yeni bir fay hattının oluşmakta olduğunu haber veriyor.
Birinci grafik yıllık toplam makine teçhizat yatırımlarının cari değeri ile yurtiçi krediler toplamının seyrini karşılaştırıyor. Karşılaştırmanın net görülebilmesi için 2009 yılı sonu değerleri her iki veri için de 100 kabul ederek bir endeks oluşturduk. Grafik bu endeks değerlerinin seyrini gösteriyor.
İkinci grafik yıllık toplam makine teçhizat yatırımlarının cari değerinin yurtiçi kredi hacmine oranının seyrini gösteriyor.

12 Eylül 2017 Salı

Bu büyümeye ne kadar sevinebiliriz?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yeni serisi ile yaptığı hesaplamayla yılın 2. çeyreğinde büyümenin yüzde 5.05 olduğunu açıkladı. Yılın ilk çeyreğine ilişkin daha önce yüzde 4.96 olarak açıklanan büyüme hızı da yüzde 5.24’e yükseltildi. Böylece ilk yarı büyüme hızı yüzde 5.14 oldu.
Yeni milli gelir hesabının bir güven sorunu olduğu açık. Ekonominin en kapsayıcı verisi olan gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH) hesaplarına tam olarak güvenememek tüm ekonomi aktörleri ve analizcileri için büyük bir dert.
Buna karşın, her ne kadar soru işaretlerimiz devam ediyor olsa da, büyüme verilerinin ekonominin gidişatı hakkında neler söylediğini, rakamların ne anlama geldiğini analiz etmeye çalışmaktan başka çaremiz de yok.
TÜİK’in 2. çeyrek GSYİH verilerini incelediğimizde şu noktaların altını çizmek gerekiyor:

8 Eylül 2017 Cuma

Enflasyonda çekirdeğin içi-dışı çok mu farklı?

Tek haneli enflasyon sefası bir ay sürebildi. Temmuzda yüzde 9.79'a gerileyen yıllık enflasyon ağustosta yüzde 10.68'e yükselerek yeniden çift haneli düzeye yerleşti.
Temmuzda yıllık enflasyon yüzde 10'un altında çıkınca, enflasyonda düşüşün süreceği umudunu vermeye çabalayan açıklamalar duymuştuk. Oysa gerek enflasyonun yapısal durumu, geçen yıldan gelen baz etkisi nedeniyle enflasyonun kısa sürede tekrar çift haneye çıkacağı belliydi.
Sayfadaki tablo enflasyonun nasıl ekonominin her alanına yayılmış yapısal bir sorun haline geldiğini açık bir şekilde gösteriyor.
Tablo Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) çekirdek enflasyon göstergelerini temel alarak hazırlandı. Birinci sütunlarda çekirdek enflasyon göstergesi sınıflamasına göre tanımlanmış tüketim kalemlerinin enflasyon oranı, ikinci sütunda ise o tanımın dışında kalan tüm kalemlerin ortalama enflasyonu yer alıyor.

5 Eylül 2017 Salı

İllerin beyin göçü profili bize ne söylüyor?

Beyin göçü göç sorununun en kritik boyutlarından birisi. Çünkü iller ve bölgeler arasındaki ekonomik ve sosyal eşitsizliğin azalması ya da artmasında diğer faktörlerden daha yüksek bir etkiye sahip bir faktör.
Yüksek eğitimli işgücünün bir bölgeden göçmesi, o bölgenin ekonomik ve sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyerek, bölgesel eşitsizlikte durumunun daha da kötüleşmesine yol açar. Tersine bir bölgenin yüksek eğitimli işgücünü çekmesi, o bölgenin sosyal ve ekonomik gelişmesini hızlandırarak daha avantajlı hale gelmesine büyük katkı yapar.
Bu nedenle iç göç sorununu irdelerken soruna illerin ve bölgelerin beyin göçü açısından durumuna da bakmak gerekiyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) illerin aldığı ve verdiği göçün eğitim düzeylerine göre dağılımını incelediğimizde, bölgelerin beyin göçü hareketinde oldukça karmaşık ve dengesiz bir yapı olduğu ortaya çıkıyor.

29 Ağustos 2017 Salı

Bölgeler arası dijital eşitsizlik artıyor

Toplumsal adalette dijital eşitsizlik önemli bir parametre haline gelmiş durumda. Gelir grupları arasında, bölgeler arasında, kadın-erkek arasında, farklı yaş, meslek ve sınıflar arasındaki dijital olanakları kullanma imkanı ve becerisi arasındaki farkın azaltılması günümüzün önemli sosyal, ekonomik ve politika sorunlarından birisi.
Dijital eşitsizlik de tıpkı eğitimdeki eşitsizlik gibi mevcut eşitsizliklerin, ileride daha da derinleşmesini hızlandıran bir faktör. Bu nedenle yakından takibi ve azaltılması için özel çaba harcanması gereken bir alan.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun hanehalkı bilişim teknolojileri kullanımı araştırmasının sonuçlarına göre dijital eşitsizlikte son durumumuz ve gelişme yönü şöyle:

25 Ağustos 2017 Cuma

Sanayinin devleri, ihracattan çok ithalata sırtını dayıyor

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) girişim özelliklerine göre dış ticaret istatistikleri, sanayimizdeki çarpıcı bir çelişkiyi gözler önüne seriyor.
İnsan verilerden bağımsız olarak düşününce sanayi sektöründe faaliyet gösteren girişimlerin ihracatının ithalatından fazla olduğunu kabul eder. Ayrıca sanayinin dev şirketlerinin dış ticarette fazla vermesi gerektiğini, en azından dış ticaret açığındaki payının belirleyici düzeyde olmayacağını düşünür.
Ancak TÜİK verileri, bizdeki durumun her iki noktada da tam tersi olduğunu söylüyor. Bu noktada çarpıcı iki çelişkiyle karşı karşıyayız:

22 Ağustos 2017 Salı

Şirketler cephesinde nabız iyi atmıyor

Kurulan ve kapanan şirket istatistikleri, ekonomideki canlılığın veya durgunluk ve krizin iyi göstergelerinden birisidir.
Kapanan şirketlerin azalması, kurulan şirket sayısının hızlı artması ekonomideki canlılığın bir göstergesi sayılır. Tersi, yani kapanan şirket sayısının hızlı artması, kurulan şirket sayısının yavaş artması, ekonomide durgunluk veya krizin işaretidir. Kurulan şirket sayısının kapananlara oranı da tamamlayıcı bir gösterge olarak değerlendirilebilir.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) Ticaret Sicili Gazetesi’nden derlediği istatistiklere göre yılın ilk 7 ayı sonunda şirketler cephesinde nabzın pek de iyi atmadığını ortaya koyuyor.
TOBB verilerine göre yılın ilk 7 ayındaki kurulan ve kapanan şirket sayılarını, sektörleri de dikkate alarak geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırdığımızda ortaya şöyle bir manzara çıkıyor:

18 Ağustos 2017 Cuma

İstihdam seferberliğinin ilk yarı karnesi

İstihdam seferberliği, referandum takvimiyle ekonomi gündeminin ilk sıralarına yerleşti. Görünürde istihdamın artması için dört koldan çaba harcanıyor. 
Doğrudan istihdam artışını hedefleyen SGK primi desteği, prim erteleme gibi planların yarı sıra çeşitli adlar altında piyasaya sürülen teşvik paketleri birbirini izliyor. Bu önlemleri vergi ve prim borcu afları tamamlıyor.
Bankacılık alanında Kredi Garanti Fonu planı ve banka bilançolarında tanım değişiklikleri yoluyla kredilerin hızla artırılması dolaylı yoldan ciddi bir istihdam desteği uygulaması.
Bunları bütçe açığında hızlı artış pahasına kamu harcamalarını artıran politikalar tamamlıyor. Bunun faturası geçen yılın ilk 7 ayında 1.28 milyar TL fazla veren bütçenin, bu yıl 24.3 milyar dolar açık vermesi oldu. Sosyal güvenlik açığının finansmanı için bütçeden aktarılan kaynak miktarı da yüzde 118 artarak 22.8 milyar lirayı aştı.
Bu faturalara karşın istihdam cephesindeki performansın geçmiş yıllara göre pek farklı olduğunu söylemek mümkün değil. Hatta bazı noktalarda geçmiş yıllardan daha kötü bir performans var. İyimser yaklaşımla söylenebilecek tek şey, “Bunlar da olmasaydı işsizlik çok daha korkutucu şekilde artardı” olabilir.

15 Ağustos 2017 Salı

Ödemeler dengesi, ‘Bu faiz düşmez’ diyor

Türkiye’nin en başta gelen yapısal ekonomik sorunlarından birisinin yüksek cari açık olduğu malum. Yüksek cari açıkla malul ekonominin en önemli sıkıntılarından birisi de doğal olarak cari açığın nasıl finanse edildiği, edileceği oluyor. Ekonomik büyümeden, enflasyona, Türk Lirası’nın değerinden Türk varlıklarının değerine kadar bir dizi piyasa ve ekonomi parametresini, bu yüzden hükümet ve ekonomi yönetiminden çok sıcak paranın gelgitleri belirliyor.
Dolayısıyla ödemeler dengesindeki gelişmeleri yakından izlemek ekonominin sağlığı ve gidişini değerlendirmek açısından önem taşıyor.
Ödemeler dengesinde yılın ilk yarısına ilişkin sonuçları geçen yıl ile karşılaştırdığımızda, ekonominin içinde bulunduğu durum ve karşı karşıya bulunduğu riskler konusunda önemli sonuçlara ulaşabiliyoruz. Burada öne çıkan sonuçlar ve mesajlar şöyle sıralanabilir:

11 Ağustos 2017 Cuma

Tüketim kalıbındaki değişim refaha ne kadar yansıdı?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı hane halkı tüketim harcaması istatistikleri tüketim kalıbının yıldan yıla değiştiğini gösteriyor. Bu değişimin iyi incelenmesi, üreticilerden pazarlamacılara, politikacılardan kamu yöneticilerine, ekonomistlerden sosyal bilimcilere kadar konulara farklı pencerelerden ve farklı süreçlerden bakan her kesim için anlamlı ve önemli sonuçlar ortaya koyuyor.
Toplam tüketimin ihtiyaç kalemlerine dağılımındaki değişim ve artış-azalış hızları aslında bir dizi faktörün bir bileşkesi olarak ortaya çıkıyor. Bu değişimde ekonomik büyüme, demografik sosyolojik değişimler, refah düzeyi ve gelir dağılımı, kültürel dönüşüm gibi faktörlerin izlerini ve karşılıklı etkileşimini görmek mümkün.
Hane halkı tüketiminin dağılımının yıllar içinde gösterdiği değişimi, gelir dağılımı ve refah penceresinden değerlendirmek için tüketim kalemlerini “ilkel ihtiyaçlar” ve “gelişmiş ihtiyaçlar” diye iki kategoriye ayırmak yararlı olabilir.

8 Ağustos 2017 Salı

Tüketim kalıbındaki değişime araba sevdası ve kur artışı damga vurdu

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2016 yılına ait hane halkı tüketim harcaması verilerini açıkladı. Bu veriler hem gelir grupları arasındaki refah farkını, hem tüketim eğilimlerinin nasıl değiştiğini, hem de ekonomik gelişmelerin toplumsal gruplara etkilerini yansıtıyor.
2016 yılı verilerini bu gözle incelediğimizde öne çıkan sonuçları şöyle sıralayabiliriz.

4 Ağustos 2017 Cuma

Enflasyon cephesinde havalar değişti mi?

Temmuz ayında yıllık enflasyon 1.11 puan gibi kayda değer bir düşüşle yüzde 9.79’a geriledi. Enflasyon böylece 5 ay sonra küçük bir farkla da olsa çift haneli rakamların altına indi. Böylece mayısta başlayan düşüş üçüncü ayda da sürdü.
Şimdi merak edilen konu, yıllık enflasyon hızındaki bu düşüşün kalıcı olup olmayacağı.
Üç aydır süren düşüşün ne kadar güven verdiğini anlayabilmek için enflasyon verilerinin ayrıntılarına bakmak gerekiyor.
Çekirdek enflasyon göstergeleri ile enflasyonun alt kalemlerindeki hareketlere karışlaştırmalı olarak baktığımızda görünüm şöyle:

28 Temmuz 2017 Cuma

Yoksul bölgelerin Meclis’teki ağırlığı azalıyor

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) önümüzdeki seçimlerde illerin çıkaracakları milletvekili sayılarını belirledi. Bu kez il nüfuslarındaki değişimlerin yanı sıra toplam milletvekili sayısındaki değişiklik de hesaba girdi. Son anayasa değişikliğine göre önümüzdeki seçimlerde milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkacak.
İllerin çıkartacağı milletvekili sayılarındaki değişime, coğrafi bölgeler ve gelişmişlik düzeyleri penceresinden bakınca ilginç sonuçlar ortaya çıkıyor. Son değişiklikle sosyo- ekonomik gelişmişlik düzeyi açısından geri ve yoksul illerin Meclis’teki temsil oranı biraz daha geriliyor. Buna karşın Meclis’te temsil ağırlığı en fazla artan iller, en gelişmiş illerden oluşuyor.

25 Temmuz 2017 Salı

Cirosu dev, teknolojisi cüce sanayi

İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) en büyük birinci ve ikinci 500 sanayi kuruluşu araştırmalarında yer alan firmaların sektörel dağılımına baktığımızda teknoloji düzeyi açısından hiç de iç açıcı bir durum olmadığını görüyoruz. Sanayi devlerinin yoğunlaştığı sektörlere teknoloji düzeyi açısından baktığımızda, sanayinin 1. ligi ile 2. ligi arasında çok büyük fark olmadığı da ortaya çıkıyor.
Sanayinin 1. ligi ile 2. liginin sektör ve teknoloji yapısı açısından incelediğimizde şöyle bir manzara görüyoruz:

21 Temmuz 2017 Cuma

Bütçe grafiği, 2008-2009 krizini andırıyor

Sayfada iki grafik görüyorsunuz. Birincisi 12 aylık toplam bütçe açığının 2006 sonundan bu yana olan dalgalanmasını gösteriyor. İkinci grafik ise aynı süreçte faiz dışı bütçe dengesinin nasıl seyrettiğini gösteriyor.
Grafiklerde 12 aylık toplamları tercih etmemizin nedeni, bütçenin de tıpkı enflasyon ve istihdam gibi kendine özgü aylara göre değişken bir performansı olması. Böylece bütçedeki eğilimlerin ne yönde geliştiğini daha anlaşılır ve net görebiliyoruz.
Birinci grafikte Mayıs 2016 sonrasında bütçe açığının hızla artmaya başladığı görülüyor. Bütçe açığındaki artış özellikle bu yılın ocak ayından sonra olağanüstü hızlanmış.
Aynı kırılmayı, faiz dışı bütçe dengesini gösteren ikinci grafikte de görüyoruz. Mayıs 2016’dan sonra faiz dışı bütçe fazlasında bazı iniş çıkışlar göstermekle birlikte belirgin bir düşüş başlıyor. Bu düşüş, Ocak 2017 sonrasında keskin ve kesintisiz bir düşüş halini alıyor.

18 Temmuz 2017 Salı

İstanbul ve Ankara’dan kaçış dalgası ne kadar güçlü?

Geçen yazımızda 2016’da iç göç profilinde ortaya çıkan değişimi bölgeler boyutuyla ele almıştık. Geçen yıl iç göçteki değişime İstanbul ile Ankara’dan kaçış eğiliminin damga vurduğu tespitini yapmıştık.
Bu kırılmanın gücü ve kalıcı olmasının, tüm illerde sosyo-ekonomik yansımaları olacaktır. Bu eğilimin çeşitli sektörleri ve dolayısıyla ekonomiyi etkilemesi de kaçınılmaz.
İki merkezin diğer bölgelerden aldığı ve verdiği göçün bölgesel analizi, 2016’daki kırılmanın gücü ve kalıcılığı konusunda bir fikir verebilir.
Konuya bu noktadan bakınca öne çıkan sonuçları şöyle sıralayabiliriz:

14 Temmuz 2017 Cuma

2016’da iç göçe metropolden kaçış ve güvenlik kaygısı damga vurdu

Bu köşedeki bir önceki yazımızda iç göç profilinde geçen yıl meydana gelen değişiklikleri teşvik bölgeleri temelinde ele almıştık. Bu analizde 2016’da teşvik bölgelerinin iç göç profilinde daha önce görülmemiş ölçüde keskin bir değişiklik meydana geldiği görülüyordu. En gelişmiş illerden oluşun 1. Teşvik Bölgesi’nde net göç alma hızı ciddi bir düşüş gösterirken, ikinci grup en yoksul illerden oluşan 5. Teşvik Bölgesi, net göç vermede başı çekerken net göç almada lider konumuna yükselmişti.
Bugün de iç göç yapısındaki değişime bölgeler temelinde bakacağız. Değerlendirmeyi Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 26 bölgeli Düzey-2 coğrafi bölge sınıflamasına göre yapacağız. TÜİK’in bu sınıflaması, illerin hem coğrafi konumu, hem ekonomik sosyal yapı düzeylerindeki benzerlik, hem de birbirleriyle olan ekonomik- sosyal ilişkilerinin daha yüksek olmasını dikkate alarak oluşturulmuş. Bu nedenle Düzey-2 coğrafi sınıflamasıyla yaptığımız karşılaştırma, daha farklı bilgiler ortaya çıkarabiliyor.
26 bölgenin verdiği göç, aldığı göç, net göç miktarı ve net göç hızlarında 2016 yılında 2015’e göre meydana gelen değişiklikleri, bölgelerin birbirlerine karşı göç alma-verme düzeylerindeki değişimlerle birlikte incelediğimizde öne çıkan başlıca sonuçlar şunlar:

11 Temmuz 2017 Salı

Teşvik bölgesi göç profilinde keskin değişim

TÜİK’in yayınladığı iller arası iç göç verilerinden yaptığımız hesaplamaya göre 2016’da teşvik bölgelerinin içgöç profilinde daha önce görülmemiş ölçüde keskin bir değişiklik meydana geldiği ortaya çıktı.
En çarpıcı değişiklik sosyo-ekonomik açıdan en gelişmiş illerden oluşan 1. Bölge ile ikinci derecede en geri illerden oluşan 5. Bölge’de ortaya çıktı.

7 Temmuz 2017 Cuma

G20 içinde büyüme tahmini düşürülen tek ülke Türkiye

Dünyanın en büyük ekonomilerinden oluşan G-20'nin yıllık liderler zirvesi bugün evsahibi Almanya'nın Hamburg kentinde başlıyor.
Bir sekretaryası bulunmayan G-20'nin sekretarya işlerini büyük ölçüde üstlenen Uluslararası Para Fonu (IMF) G-20 toplantıları için "Global görünüm ve politika zorlukları" başlığı altında kısa bir rapor hazırlıyor. Bu raporda dünya ekonomik büyümesinin seyri, dünya ekonomisini etkileyen olumlu ve olumsuz faktörler, sorunlar ve G20 ülkelerinin önündeki politika tercihleri üzerine tespitler yer alıyor.

4 Temmuz 2017 Salı

Sanayi son 20 yılda ne kadar kabuk değiştirdi?

Bu köşedeki son yazıda yabancı kontrollü girişimlerin imalat sanayii üretiminde 2013 sonrasında orta ve yüksek teknolojili üretimin payı azalırken düşük teknolojili üretimin payının ciddi bir hızla arttığına işaret etmiştik.
Bu tespit ışığında sanayi üretiminin son yıllarda nasıl bir dönüşüm yaşadığına ya da yaşamadığına bakmakta yarar var.
Sanayi üretiminde katma değeri ve teknolojisi yüksek sektörlerin payı, artıyor mu, artıyorsa hangi alanlarda ve ne ölçüde artıyor?
İstanbul Sanayi Odası’nın sanayinin en büyük 500 kuruluşu araştırması bu soruların yanıtını ararken bize bir fikir verebilir. Sanayi devleri arasında yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli sektörlerden gelenlerin sayısı mı artıyor yoksa düşük teknolojili emek yoğun sektörlerin mi?
Sayfadaki tablo son 20 yıldaki gelişmeyi 5’er yıllık aralıklarla karşılaştırıyor. Bu tablonun ortaya koyduğu resim pek parlak ve umut verici değil. Tam tersine özellikle son 5 yıldaki seyir, yabancı kontrollü girişimlerde görülen olumsuz eğilimle örtüşen yönlere sahip.

30 Haziran 2017 Cuma

Bu iki grafik nasıl bir tehlikeyi haber veriyor?

Sayfada iki grafik görüyorsunuz. Sütun grafik, sanayi ve hizmet sektörlerindeki yabancı kontrollü girişimlerin toplam üretim içindeki payının seyrini gösteriyor. Çizgi grafik ise yabancı kontrollü imalat sanayi üretimi içinde farklı teknoloji düzeylerinin payının nasıl değiştiğini gösteriyor.
Bu iki basit grafik, ekonomi ve toplum açısından önemli bir tehlikenin sinyallerini veriyor.

23 Haziran 2017 Cuma

'Seferberlik' sonrası genç istihdamı artmadı, düştü

Son yazımızda 'istihdam Seferberliği'nin 4 aylık uygulamasının ne ölçüde fark yarattığı konusunu TÜİK verileriyle ele almıştık. Bugün 'istihdam Seferberliği'nin genç istihdamına nasıl yansıdığını inceleyeceğiz.
'İstihdam Seferberliği'nin ilk adımlarının atıldığı ocak ayından önceki ekim, kasım ve aralık aylarını kapsayan kasım dönemi ile TÜİK'in en son açıkladığı mart dönemi verilerini karşılaştırıyoruz. TÜİK'in mart dönemi iş gücü verileri şubat, mart ve nisan aylarının ortalaması.
İstihdam kıştan çıkarken mevsimsel hızla artmaya başlar. Bu yüzden 'istihdam Seferberliği'nin ne ölçüde ilave bir artış sağladığını görebilmek için bu yılki artış ile geçen yıl aynı dönemde meydana gelen artış arasındaki farka bakmak gerekiyor.
Sayfadaki tabloda kasım- mart döneminde bu yıl ve geçen yıl ortaya çıkan artış ve azalışlar yer alıyor. Tablonun son sütunu ise karşılaştırma döneminde bu yılın performansının geçen yılın ne kadar üzerine çıktığını, ya da çıkamadığını görüyorsunuz.
Bu tabloya göre 'istihdam Seferberliği'nin gençler açısından karnesi şöyle:

20 Haziran 2017 Salı

İstihdam seferberliğinin ilk 4 ay karnesi çok zayıf

Referanduma giderken Ocak ayı ortasında ilan edilen 'istihdam seferberliği' ilk 5 ayını tamamladı. İstihdam artışına doğrudan getirilen teşvikler aslında tek başına değil. Vergi ve SGK borcu afları ve ertelemeleri, çeşit çeşit yatırım teşvikleri, kredi borcu yapılandırmaları, Kredi Garanti Fonu yoluyla devlet garantili krediler gibi uygulamalar da aslında istihdam artışını destekleyecek faktörler.
Tüm bu faktörlerin tamgaz devrede olduğu ilk ayların ardından 'istihdam seferberliği'nin karnesine bakmakta yarar var.
Bu konuda yararlanabileceğimiz SGK ve İŞKUR istatistikleri, her nedense (!) 'istihdam seferberliği' ilan edildiğinden beri açıklanmadığı için hesabımızı TÜİK'in işgücü istatistikleri ile yapacağız.
TÜİK'in hesaplama metoduna göre ocak ayı öncesine ait son dönem olan ekim-kasım-aralık aylarını kapsayan kasım verileri ile son açıklanan ve şubat-mart-nisan aylarını kapsayan mart dönemi rakamlarını karşılaştıracağız.

16 Haziran 2017 Cuma

Sorulu ve sorunlu büyüme

Önce sorularla başlayalım.
* Ekonomik büyüme: TÜİK verilerine göre ekonomi ilk çeyrekte yüzde 5 gibi döneme göre yüksek bir büyüme gösterdi. Ancak yine açıklayamadığımız sorular var. Ekonomi yüzde 5 büyürken ekonomik güven endeksi, geçen yılın ilk çeyreğine göre neden yüzde 2.1 düştü? Neden işsiz sayısı yüzde 21, işsizlik oranı 1.74 puan arttı. İstihdamdakilerin toplam çalışma süresi sadece yüzde 0.79 artarken GSYİH yüzde 5 artmış. Makine teçhizat yatırımları yüzde 10 küçüldüğüne göre bu verimlilik artışı nasıl ortaya çıktı?
* Tüketim: İlk çeyrekte tüketici güven endeksi geçen yıla göre yüzde 2.33, perakende ticaret güven endeksi yüzde 10.42 düştü. Buna rağmen özel tüketim nasıl yüzde 5.1 büyüyebildi?

13 Haziran 2017 Salı

Enerji savaşları penceresinden Katar krizi

Ortadoğu'da mevcut krizler, çatışmalar, savaşlar, gerilimler, anlaşmazlıklar yetmiyormuş gibi bir anda bir krizimiz daha oldu. Katar minicik bir ülke. Nüfusu sadece 2.7 milyon. Basra Körfezi'nde küçük bir yarımadadan ibaret. Yarımadanın karayla bağlantısında Suudi Arabistan var.
Nüfus, askeri ve siyasi güç açısından böylesine küçük bir ülkenin muhatap olduğu bir krizin de küçük ve önemsiz bir kriz olduğu düşünülebilir. Krizin patlak vermesinin gerçek nedeni sahiden de söylendiği gibi Katar'ın “terör gruplarına mali destek sağlaması” olsaydı, sorun basit finansal ve ekonomik önlemler ve siyasi baskı yoluyla kısa sürede çözülürdü. Katar'ın olmayan siyasi ve askeri gücüyle bu baskılar karşısında politikalarını sürdürmekte inat etme şansı olmazdı. Ancak gerçek hiç de öyle değil. Tam tersine Katar krizi Ortadoğu'yu ve dünyayı çok ciddi bir çatışma ve krize sürükleyebilecek potansiyele sahip.

9 Haziran 2017 Cuma

Enflasyonun neresi hızlanıyor, neresi yavaşlıyor?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bu yıl Tüketici Fiyatı Endeksi'ni (TÜFE) dörtlü sınıflandırma düzeyinde de yayınlamaya başladı. Böylece 12 ana harcama kaleminin yanı sıra 43 ara kademe ve 91 alt kademe harcama kaleminin endekslerini ve enflasyon gelişmelerini incelememiz mümkün.
Sayfadaki tablolar 2016 ve 2017'nin ilk 5 aylık enflasyon hızlarını karşılaştırıyor. 91 alt kademe harcama kalemi içinde 5 aylık enflasyon hızı geçen yıla göre en fazla artan kalemler ile geçen yıla göre hızı en fazla düşen kalemler sıralanıyor.
Bu karşılaştırma bize enflasyon eğilimleri konusunda önemli bilgiler veriyor. Öne çıkan tespitleri şöyle sıralayabiliriz:

6 Haziran 2017 Salı

Enflasyonda şeytanın bacağı kırıldı mı?

Mayısta enflasyon yüzde 0.45 ile geçen yılın aynı ayındaki yüzde 0.58'lik düzeyden daha düşük çıktı. Böylece yıllık enflasyon nisana göre 0.15 puan gerileyerek yüzde 11.72 oldu.
Şimdi enflasyon yüzde 12'yi aşmadı diye seviniyoruz. Yetkililer, “Enflasyon artık yönünü aşağı çevirdi, yıl sonunda tek haneye inecek” mealinde memnuniyet ifade ediyorlar.
Gerçekten de enflasyonda şeytanın bacağı kırıldı mı? Yılsonunda enflasyonun tek haneye düşmesi garanti mi?

2 Haziran 2017 Cuma

Trump dünyanın ateşini yükseltecek

Trump'ın ilk yurtdışı gezisi NATO ve G-7 zirveleri ile son buldu. NATO, 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan dünya düzeninde ABD kutbunun temel örgütü. G-7 ise ABD'nin en gelişmiş ve en zengin müttefikleriyle dünyadaki ekonomik ve politik sorunlar karşısında ortak tutum geliştirme platformu.
Her iki yapı da ABD liderliğindeki Batı ittifakının ifade bulduğu yerler.
Trump döneminin ilk zirveleri her iki yapı açısından da kritik birer kilometre taşı olarak tarihe geçecek gözüküyor. Her iki zirvede de adeta ABD'nin kadim müttefikleri bir tarafta kadim lider ABD karşı tarafta şeklinde bir durum ortaya çıktı.
İtalya'daki zirveden sonra G-7 için "G6+1"e döndü şeklinde yorumlar yapıldı. Hatta daha ileri giderek "G-0" oldu diyenler bile oldu.
G-7 zirvesinde şimdiye değin G-7'nin temel ilkeleri olarak kabul görmüş hususlarda Trump farklı bir tutum dayattı. Global ticaretten Paris İklim Anlaşması'na en hayati konularda tam bir anlaşmazlık söz konusu.

30 Mayıs 2017 Salı

Aile kurumunu yoksulluk ve göç zayıflatıyor

Son iki yazımızda aile ve hane yapısında son yıllardaki gelişmeleri ele aldık. Bugün aynı konuya bölgeler temelinde bakacağız. Aile ve hane yapısındaki değişimin bölgelere göre nasıl seyrettiğini ve bölgeler arasındaki farkları ele alacağız.
Bölgesel değerlendirmede Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) istatistiki bölge sınıflamasındaki Düzey-1 bölgelerini esas aldık. Düzey-1 bölge sınıflaması 13 bölgeden oluşuyor. Bu sınıflamada Batı Marmara Trakya illeri ile Çanakkale ve Balıkesir’den oluşuyor. Doğu Marmara, Kocaeli, Sakarya, Bursa ve Yalova’nın yanı sıra Bolu, Düzce, Bilecik ve Eskişehir illerini kapsıyor. Batı Anadolu Ankara, Konya ve Karaman’ı, Orta Anadolu ise Kayseri, Sivas, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Kırıkkale ve Yozgat’ı kapsıyor. Ege İzmir, Aydın, Manisa, Muğla, Uşak, Denizli, Kütahya ve Afyon’dan oluşuyor. Kuzeydoğu Anadolu ile Ortadoğu Anadolu coğrafi olarak Doğu Anadolu illerinden oluşuyor.
Değerlendirmeyi aile kurumunun zayıflama ve güçlenmesi açısından yapabilmek için hanehalkı tiplerini iki grupta topladık. Çocuklu ve çocuksuz eşlerden oluşan çekirdek aileler ile geniş aileleri “klasik aile” olarak aynı grupta değerlendirdik. Bunun dışında çoğunluğu parçalanmış ailelerden oluşan tek ebeveynli aileler ile tek başına yaşayanlar ve bir arada toplu yaşayanlardan oluşan haneleri ikinci grupta topladık.
TÜİK’in adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre derlediği 2014 ve 2016 hanehalkı tipi sayılarına göre iki yıllık değişim oranları ile iki yıllık artış miktarlarının hanehalkı tiplerine dağılımını karşılaştırdık.
Bölgelere göre aile yapısındaki değişimde öne çıkan gelişmeler şöyle:

26 Mayıs 2017 Cuma

Aile kurumu en hızlı hangi teşvik bölgesinde zayıfladı?

Salı günü bu köşede aile kurumunda global krizle öne çıkan, ancak daha sonra ekonomideki toparlanmaya rağmen süren zayıflama sürecinin hala etkili olduğunu son verilerle irdelemiştik.
Aile kurumunu zayıflatan sürecin gerisinde kültürel faktörlerin yanısıra temelde başta refah, yoksulluk, gelir dağılımı ve göç gibi sosyo-ekonomik faktörler yatıyor.
Bu çerçevede aile kurumundaki gelişmelere teşvik bölgeleri penceresinden de bakmak, bize teşvik sisteminin etkinliği konusunda bazı ipuçları verebilir. Çünkü teşvik sisteminin temel amacı bölgesel kalkınmayı geliştirme ve bölgeler arasındaki sosyo-ekonomik gelişmişlik farkını azaltmak. Teşvik sisteminin bu alandaki başarısının, aileye de yansıması olması gerekir.