Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Dr Ahmet Eşref Fakıbaba’nın göreve başladıktan bu yana aldığı en önemli karar herhalde et ithalatı kararı oldu. Plana göre Et ve Süt Kurumu (ESK) yurtdışından karkas et ithal edecek. İthal et özel sektör işletmelerinde parçalanıp paketlenecek. Sonra da ESK’nın market zincirlerinin mağazalarında kiralayacağı raflarda satılacak. ESK marketlerde kıymayı 24, kuşbaşı eti 27 liradan satacak. Bu “yaratıcı” buluş sayesinde et fiyatları düşecek, enflasyon da aşağı çekilmiş olacak.
Hayvancılık yapan çitçilerin isyanına gözlerimizi kapatırsak ilk bakışta alan razı-veren razı bir durum var gibi gözüküyor. ESK ithalatla piyasayı “düzenlemiş” olacak. Hükümet enflasyonu aşağı çekmiş olacak. Etin paketlemesini yapacak özel işletmeler kardan payını alacak. Market zincirleri hem kar edecek, hem de “et fiyatlarını marketler yükseltiyor” suçlamasından kurtulacak. Vatandaş da eti daha ucuza alacak.
Ancak sayfada gördüğünüz grafikler gerçek resmin hiç de Fakıbaba’nın çizdiği gibi olmadığını gözler önüne seriyor.
Bu üç grafik bize ne söylüyor bakalım:
* Yıllık toplam et ve damızlık hariç kesimlik hayvan ithalatı miktarı 2010 yılına gelene kadar önemsiz miktarlarda. Yüklü miktarda et ve kesimlik canlı hayvan ithalatıyla AKP döneminde tanışmışız. 2010 yılında 22 milyon dolardan 518 milyon dolara fırlayan ithalat, 2011’de ikiye katlanarak 1 milyar 249 milyon dolara tırmanıyor. 2012’de azalmakla birlikte hala 785 milyon dolar gibi yüksek bir ithalat söz konusu. Sonraki üç yılda nispeten daha az ama 2010 öncesine göre çok yüksek miktarda ithalat sürüyor. 2016’da tekrar atağa kalkan et ve canlı hayvan ithalatı 477 milyon dolara çıkıyor. Bu düzey, 2017’de 8 ayda aşılıyor. Bu yıl 8 ayda yapılan ithalat 568 milyar doları bulmuş durumda.
* Buradan çıkartacağımız birinci sonuç şu: İthalat geçici bir çözüm olmuyor. Geçici diye başlanıyor ama kalıcı oluyor. Geçici olarak ithalata dayanan sistem, kalıcı olarak ithalata bağımlı hale geliyor. Sözde kurtarılmaya çalışılan sistem, daha da hastalanıyor.
* Büyük ve küçükbaş hayvan sayısı toplamını yansıtan grafiğe fiyatlarla birlikte baktığımızda global kriz öncesi teklemeye başlayan hayvancılığın, kriz döneminde sahipsiz kaldığını ve ciddi bir küçülme yaşadığını görüyoruz. Aynı süreçte doğal olarak et fiyatları da artmaya başlıyor.
* Sonraki yıllarda teşviklerin de etkisi ile hayvan sayısında artış yaşanıyor. Ancak bu 2014’te yerini durgunluğa ve tekrar gerilemeye bırakıyor.
* Buradan çıkacak ikinci sonuç şu: Hayvancılık tam da desteğe ihtiyaç duymaya başlamışken alınan ithalat kararı öldürücü olabilir, hayvancılığa 2007-2009 krizinin bir yenisini yaşatır ve bunun telafisi kolay olmaz.
* Son olarak tüketiciye yansıyan aylık ortalama et fiyatları ile aynı ayda gerçekleşen et ithalatı miktarlarını yansıtan grafiğe bakalım. Bu grafik et ithalatı ancak çok yüklü şekilde yapılırsa fiyatları aşağı çekebiliyor veya artışını durdurabiliyor. Ama bu uzun ömürlü olmuyor. Grafiğin son iki yıla ilişkin bölümü ise yüklü ithalata rağmen fiyatların artmaya devam edebildiğini de gösteriyor.
* Buradan çıkacak üçüncü sonuç şu: Et ithalatı fiyatları ancak geçici olarak düşürebiliyor, kalıcı olamıyor. Oysa ithalatın hayvancılıkta yarattığı tahribat kalıcı, uzun süreli ve daha karmaşık oluyor.
* Kaldı ki bugün yüksek enflasyonun sorumlusu, günah keçisi haline getirilen işlenmemiş gıda değil. Ekonominin yapısal hastalıkları her alanda enflasyon üretiyor. Eylül itibarıyla işlenmemiş gıdada yıllık enflasyon yüzde 14.97 ama onun dışında kalanlarda da enflasyon yüzde 10.61 ile çift haneli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder