30 Mayıs 2009 Cumartesi

Bu kriz 2001'den derin olacak

Ekonomik krize karşı önlem çağrıları başladığında ilk önce “Kriz çığırtkanlığı yapmayın. Kriz bizi teğet geçecek” diyen, krizin sarsıcı sonuçları ortaya çıkınca söylemini “Global bir kriz var, tabii ki etkileniriz, ama biz en az etkilenen ülke olacağız” şeklinde değiştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şimdi de “Evet kriz var ama durumumuz 2001 krizinden daha iyi” noktasına geldi. Ancak ekonomideki gidiş ve yeni açıklanacak veriler, Başbakan Erdoğan’ı bu sözlerini de unutmak zorunda bırakabilir.

İki dönemin kriz göstergelerini karşılaştırdığımızda, bu defa kriz 2001’dekinden daha hafif olacak diyebilmek çok zor. 2001 krizinin öncesi ve sonrasıyla bütün ekonomik göstergeleri bilinmesine karşın, şimdiki krizin hala başlarında olduğumuz için birçok gösterge tam bir karşılaştırma yapacak kadar olgunlaşmış değil. Mevcut göstergelerin önümüzdeki aylarda daha da kötüleşme ihtimali hiç de düşük değil.

Ekonominin 2001'e göre daha büyük ve sağlam olduğu alanlar var, ancak kırılganlıklarından kurtulmuş değil. 2001 krizini kamunun iç ve dış dengesizlikleri ile bankacılık kesimindeki zayıflıklar ateşlemişti. Şimdiki kriz, özel sektörün dış borçları ve cari açığa dayalı büyüme ile global finansal ve ekonomik daralmaya dayalı olarak gelişiyor.
Bu nedenle kontrol altına alınması 2001 yılına göre daha zor ve karmaşık, buna karşın diğer alanlara yayılma gücü daha yüksek. Şu anda esas olarak reel sektörün finansman ve talep yetersizliği sorunu ile sınırlı gibi gözüken krizin, reel sektörün kredi borçlarını ödeyemez hale gelmesi, vergi ödeyememesi ve işten çıkarmalarla sağlam gözüken bankacılık ve kamu kesimi dengesini de hızla kötüleştirebilir.
Ekonomik göstergeler tek tek 2001 krizindeki durumla karşılaştırıldığında, özellikle sanayi üretimi alanındaki kötüleşmenin daha kötü olduğu, diğer alanlarda da aynı kırılganlıkların sürdüğü gözüküyor.


DIŞ BORÇ YÜKÜ ÖZEL SEKTÖRDE, YÖNETMESİ DAHA ZOR

Şimdiki krizde en büyük risk alanlarından birisini özel sektörün yüksek dış borçları oluşturuyor. 2001 krizi sonrasında dünyadaki fon bolluğu ve içeride izlenen yüksek faiz politikası, özel sektörü dışarıdan borçlanmaya yönlendirdi. Şimdi uluslararası kredi piyasalarında ortaya çıkan aşırı daralma, dış borç yükü 2001'in yaklaşık 5 katına çıkmış bulunan özel sektörün başında Demokles'in kılıcı gibi duruyor. Özel sektörün dış finansman sorunu, kurlar üzerinde de baskı yaratarak hem borç sorununu daha da derinleştirme ihtimali, hem de diğer ekonomik dengeleri de kötüleştirme riski yaratıyor.
2001 krizinde dış borçların üçte ikisinin kamuya ait olması, sorunun tek elden yönetimini mümkün kılıyordu. Şimdi ise dış borçların üçte ikisi özel sektörde. Bu durum dış borç yönetimini çok daha karmaşık, kontrolü zor hale getiriyor.

CARİ AÇIK AZALIYOR AMA KRİZDEN

Ekonominin en temel zaaf noktalarından birisi olan cari açık, sorun olmaya devam ediyor. 2008 sonu verilerine göre cari açığın milli gelire oranı, geçen yıllara göre gerilemiş olmasına rağmen 2001'den daha yüksek. Son dönemde petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki düşmenin de etkisiyle ithalat hızla düştüğünden cazi açık azalıyor. Ocak ayında cari işlemler dengesi 52 ay sonra ilk kez fazla verdi. Ancak bu ekonominin çarklarının durması nedeniyle ithalatta çok keskin bir düşüş olmasından kaynaklanıyor.

KAMU KESİMİ DAHA DENGELİ

Merkezi yönetimin iç ve dış borçlarının toplamı dolar bazında ikiye katlanmış olmasına karşın, kamu kesiminin dengeleri daha iyi bir noktada. Bütçe açığı, hem vergi gelirlerine hem de milli gelire oranla düşerken kamunun borç stokunun milli gelire oranı da yarı yarıya geriledi. Bu gelişmeye ve uluslararası konjonktüre de bağlı olarak iç borçlanmada reel faiz düştü, vadeler uzadı.
Bunlar bütçe ve kamu borç stokunun yönetimini daha kolay hale getiriyor. Ancak kırılganlıkları hala süren bütçe dengeleri, reel sektör krizinin etkisiyle hızla bozulma riskiyle de karşı karşıya.

BANKACILIK DAHA İYİ DURUMDA
Bankacılık, hem 2001'deki durumundan hem de şimdi birçok ülkenin bankacılık sektörünün durumundan çok daha iyi durumda. Global piyasaları sarsan zehirli varlıklar, aşırı riskli türev ürünler, sermaye yetersizlikleri gibi sorunlar bulunmuyor. Ancak reel sektördeki krizin kontrol altına alınamaması ve reel sektör-bankacılık ilişkilerinde kırılmaları azaltacak önlemler alınmaması halinde, giderek büyüyen bir batık kredi sorunu ile karşı karşıya kalabilir.
Bu arada 2001'e göre sektörde yabancı banka payının yükselmiş olması, yabancı bankaların kendi ülkelerinde veya global alanda yaşadıkları sorunların, Türkiye'deki bankacılık sektörüne yansıma ihtimalini artırıyor.

KURDA OYNAKLIK POTANSİYELİ YÜKSEK
Reel kur endeksinin 2001 yılı ortalamasının 55 puan üzerinde bulunması, 2008 sonlarında kurlarda görülen hızlı artışa rağmen TL'nin reel olarak çok değerlenmiş olduğunu gösteriyor. Global piyasalardaki belirsizlik ve oynaklıklar ile reel kesimin dış borçları ve dış finansman ihtiyacı birleştiğinde, kurlardaki oynaklık potansiyeli çok artmış bulunuyor. İç ve dış ekonomi aktörlerinin güvenini kazanan net bir kriz yönetim programı olmadan, kurlardaki istikrarsızlık potansiyelinin giderilmesi mümkün gözükmüyor.
Enflasyonun 2001 krizi ile karşılaştırıldığında neredeyse sorun olmaktan çıktığı bile söylenebilir. Ancak enflasyonda son dönemde gözlenen düşüş, krizin etkisiyle iç ve dış talepteki keskin düşüşün bir ürünü.

DIŞ KONJONKTÜR ÇOK KÖTÜ
Yaşadığımız krizin 2001'den en büyük farklarından birisi dış konjonktürün çok bozuk olması. 2001'de Türkiye krize girdiğinde, dünya ekonomisinde büyük bir sorun olmaması ve 2002'den itibaren hızlı bir genişleme yaşaması, Türkiye'nin toparlanmasını kolaylaştırmıştı. İç pazardaki sorunlara rağmen, ihracat ve kolay bulunan dış kaynak, krizin kısa sürmesini sağladı. Şimdi ise dünya ekonomisi, hem finans alanında hem de üretim ve tüketim alanında tarihinin en derin ve yaygın krizlerinden birini yaşıyor. Gelişmeler uzun süre hem dışarıdan kaynak bulmanın, hem de ihracat yapmanın çok zor olacağıın gösteriyor.
Ayrıca globalleşmenin bir sonucu olarak, uluslararası alanda ortaya çıkan her türlü gelişme, Türkiye'yi şiddetle etkileyebiliyor. Bu da ekonomik krizin yönetimini çok daha zor hale getiriyor.

YÖNETİM ZAAFİYETİ VAR, NET BİR PROGRAM ÇIKMADI

2001 krizinde kapsamlı bir ekonomik programın ortaya konarak hızlı hareket etilmesi, krizin kontrol altına alınmasında ve toparlanmanın çabuk olmasında etkili oldu. Kemal Derviş'le anılan bu programı, çeşitli yönleriyle eleştirenler bile, iç ve dış ekonomi aktörlerinin önüne net bir program koyarak hızlı hareket etmenin sonuç verdiğini kabul ediyorlar.
Şimdi ise hükümetin en fazla eleştirildiği nokta, krizi anlama ve müdahale konusunda çok yavaş ve zayıf kalması. Global çalkantının her gün gelen yeni bir haberle kesintisiz sürdüğü bir ortamda, ekonomi aktörleri önlerini görebilmek, ona göre hareket tarzlarını belirleyebilmek için kapsamlı ve bütünlüklü bir ekonomi programına ihtiyaç duyuyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder