20 Ekim 2017 Cuma

Bütçedeki hasarı toparlamak zor

Anayasa referandumu sürecine paralel olarak devlet bütçesinde ortaya çıkan hızlı bozulma, bütçe dengesini ciddi ölçüde sarstı. Bütçedeki bozulma, ekonominin geneli için hayati önemde bir gelişme. Çünkü Türkiye’ye yönelen yabancı fonların önde gelen kriterlerinden birisi bütçe dengesi. Üstelik Türkiye’nin yabancı fonlara pazarlayacağı başka cazibe noktası da kalmadığı için bütçe dengesi tek silah haline gelmiş durumda.
Bu nedenle bütçe dengesindeki gidiş, yabancı fonların hassasiyetle takip ettiği bir nokta. Türkiye’nin dışarıdan fon çekmekte zorlandığı mevcut koşullarda, bütçe dengesi daha hassas bir konu haline geliyor.
Bütçedeki gelişmeleri yakından ve ayrıntılı değerlendirmek sadece kamu dengesi açısından değil ekonominin bütünü açısından eskiye göre daha önemli bir nokta. Bütçenin 9 aylık sonuçlarına bu gözle baktığımızda öne çıkan sonuçları şöyle sıralayabiliriz:

17 Ekim 2017 Salı

Faizler neden yüksek, neden düşmüyor?

Çünkü enflasyon yüksek: Enflasyon çift haneli ve geleceği konusunda kimsenin pek umudu yok. Eylülde tüketici enflasyonu yüze 11.20’ye tırmanırken yurt içi üretici enflasyonu yüzde 16.28 oldu. Dünyanın mevcut koşullarında bu kabul edilebilir bir düzey değil. Türkiye’nin enflasyonu, benzer ülkelere göre de çok yüksek.
Enflasyon böyle yüksek ve geleceği belirsizken faizleri düşürmek mümkün değil. Bu koşullarda faizleri zorla düşürmeye kalkarsanız, tasarruflar dövize ve tüketime kayarak hem enflasyonu, hem faizleri yükseltir.
Çünkü bütçe açığı hızla artıyor: Anayasa referandumu öncesinde yapılan seçim harcamaları ile bütçe açığı adeta patlama yaptı. Geçen yılın ilk 8 ayında 4.87 milyar TL fazla veren bütçe bu yılın aynı döneminde 25.18 milyar TL açık verdi. 8 aylık faiz dışı fazla, yüzde 68’lik keskin bur düşüşle 40.31 milyar TL’den 12.99 milyar TL’ye düştü.
Bütçe açığının hızla artması Hazine’nin borçlanma ihtiyacını artırıyor. Hazine’nin daha fazla borçlanması, doğal olarak faizleri yukarı çekiyor.

13 Ekim 2017 Cuma

Ödemeler dengesinde riskler artıyor

Merkez Bankası’nın açıkladığı ağustos ayı verileri, ödemeler dengesinde risklerin giderek arttığını gösteriyor. Cari açığın finansmanı için kaynak bulmak bir yandan zorlaşıyor ve dış kaynak girişi azalıyor, diğer yandan da giren kaynağın niteliği bozuluyor.
Ödemeler dengesinin 8 aylık sonuçları şöyle bir görünüme sahip:

10 Ekim 2017 Salı

Bu grafikler Fakıbaba’ya ne söylüyor?

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Dr Ahmet Eşref Fakıbaba’nın göreve başladıktan bu yana aldığı en önemli karar herhalde et ithalatı kararı oldu. Plana göre Et ve Süt Kurumu (ESK) yurtdışından karkas et ithal edecek. İthal et özel sektör işletmelerinde parçalanıp paketlenecek. Sonra da ESK’nın market zincirlerinin mağazalarında kiralayacağı raflarda satılacak. ESK marketlerde kıymayı 24, kuşbaşı eti 27 liradan satacak. Bu “yaratıcı” buluş sayesinde et fiyatları düşecek, enflasyon da aşağı çekilmiş olacak.
Hayvancılık yapan çitçilerin isyanına gözlerimizi kapatırsak ilk bakışta alan razı-veren razı bir durum var gibi gözüküyor. ESK ithalatla piyasayı “düzenlemiş” olacak. Hükümet enflasyonu aşağı çekmiş olacak. Etin paketlemesini yapacak özel işletmeler kardan payını alacak. Market zincirleri hem kar edecek, hem de “et fiyatlarını marketler yükseltiyor” suçlamasından kurtulacak. Vatandaş da eti daha ucuza alacak.
Ancak sayfada gördüğünüz grafikler gerçek resmin hiç de Fakıbaba’nın çizdiği gibi olmadığını gözler önüne seriyor.
Bu üç grafik bize ne söylüyor bakalım:


6 Ekim 2017 Cuma

MTV artışı neden siyasi olarak hassas bir konu?

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) yaşam koşulları araştırması, ailelerin önemli ev gereçleri ile otomobile ne ölçüde sahip olduklarını da gösteriyor. Verilerdeki değişimin yönü ve hızı, gelir düzeylerine göre ailelerin satın alma tercihlerinin nasıl değiştiğini, hangi mallara talebin artmakta olduğunu, hanelerde bulunan ve bulunmayan gereçlere göre refah koşullarının nasıl değiştiğini de yansıtıyor.
Bu açıdan söz konusu veriler hem üreticiler sektörler, hem ticaret ve pazarlama sektörleri için dikkate değer sonuçlar ortaya çıkıyor. Bu veriler aynı zamanda sosyal bilimciler açısından da önem taşıyor. TÜİK'in 2016 gelir ve yaşam koşulları araştırmasını bu gözle incelediğimizde öne çıkan noktaları şöyle sıralayabiliriz:

3 Ekim 2017 Salı

Bu OVP ekonomi aktörlerine pusula olabilir mi?

Orta vadeli programların (OVP) ortaya çıkış amacı, hem kamuda çalışan teknokratlara hem de özel kesime üç yıllık bir yol haritası sunmaktır. Kamudaki teknokratlar, herhangi bir konuda bir karar alırken, bu üç yıllık yol haritasına bakarak karar alacaklardır. Özel kesimdeki işadamları, yatırımcılar, yöneticiler, ekonomistler, hatta aileler de ekonomik kararlarını alırken hükümetin üç yıllık hedeflerine ve programını bilerek daha doğru kararlar alabileceklerdir.
Kağıt üzerinde amaç böyle. Kağıt üzerindeki bu amaç gerçek hayata ne kadar yansıyabildi, yansıyabiliyor? Ekonomi aktörleri gerçekten kararlarına alırken hükümetin OVP’de ilan ettiği program ve hedefleri, kendileri için bir pusula olarak alıyorlar mı, alabiliyorlar mı? OVP metinleri, ekonomik bir karar alırken, ekonomik bir strateji oluştururken ilk bakılan temel bir metin oluyor mu?