31 Temmuz 2010 Cumartesi

Araba sevdası açlıktan önde geliyor


·                           TÜİK’in yaşam koşulları araştırması, en alt gelir gruplarının bile otomobil sevdasını, diğer temel ihtiyaçlarının önüne koyabildiklerini gösterdi. Araştırmaya göre günlük ortalama geliri 10 lira ve altında olan nüfusta bile, her 10 kişiden birisinin evinde otomobil bulunuyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Hanehalkı Gelir ve Yaşam Koşulları araştırmasına göre, aylık geliri asgari ücretin üçte ikisinden az olan nüfusun bile yüzde 10.4’ünün otomobil sahibi. TÜİK’in 2008 yılı araştırmasına göre yoksullar için otomobil, bulaşık makinesinden çok daha fazla öncelik taşıyor.
TÜİK’in önceki gün yayınladığı 2008 yılı araştırması, 2007 yılı gelirlerine göre yapıldı. Bu araştırmanın yaşam koşulları bölümünde Türkiye geneli verilerinin yanı sıra, geliri Türkiye medyan gelirinin yüzde 60’ından daha az olanlara ilişkin veriler de yer alıyor. Asgari ücretin yıllık ortalama 411 lira olduğu bu yılda medyan gelirin yüzde 60’ı 316 lira aylık gelire karşılık geliyor. TÜİK’in araştırmasına göre aylık ortalama geliri 316 liranın altında olan nüfus 16 milyon 714 bin kişi. Bu nüfusun yüzde 10.4’ü, yani 1 milyon 730 bin kişi otomobili olan bir evde yaşıyor.

YOKSUL İÇİN OTOMOBİL, BULAŞIK MAKİNESİNDEN ÖNDE

2007 yılı itibarıyla aylık geliri 316 liradan bile az olanlar için otomobil, bulaşık makinesinden kat kat daha öncelikli bir ihtiyaç. Bu kesimin yüzde 10.4’ünün evinde otomobil olmasına karşın, evinde bulaşık makinesi olanların oranı sadece yüzde 4.4. Yaşadığı evde bulaşık makinesi olan yoksulların nüfusu 740 bin. Buna göre otomobili olan yoksullar, bulaşık makinesi olanların 2.34 katı.
Ortalama hanehalkı nüfusuna göre kişi başına 316 TL’nin altında aylık geliri olan 749 bin hanede otomobil bulunurken, bulaşık makinesi olan hane sayısı 321 binin altında. Üstelik bir önceki yıla göre artışta da otomobil bulaşık makinesinin önünde gidiyor. Bir önceki yıla göre otomobili olan hane sayısı 125 bin artarken, bulaşık makinesi olan hane sayısındaki artış 109 binde kaldı.
Yoksullar için otomobil bulaşık makinesinin çok önünde bir ihtiyaç durumundayken, gelir düzeyi arttıkça bulaşık makinesi, otomobilin önüne geçiyor. Kişi başına geliri, medyan gelirin 1.2 katından fazla olanların, yüzde 47.3’ü otomobili olan bir evde yaşarken, bulaşık makinesi olanların oranı yüzde 60.3’e ulaşıyor. Türkiye ortalamasında ise nüfusun yüzde 30’unun evinde otomobil bulunurken, yüzde 32.7’sinde bulaşık makinesi bulunuyor.

4 MİLYON EVDE TUVALET YOK

TÜİK’in araştırmasına göre nüfusun yüzde 61’i kendilerine ait bir evde oturuyor. Konut sahipliği açısından alt ve üst gelir grupları arasında bir uçurum gözükmüyor. Örneğin alt gelir grubundaki konut sahipliği oranı yüzde 58.1 ile Türkiye ortalamasının çok altında.
Buna karşın evde bulunan imkanlar açısından gelir durumuna göre farklar artıyor. Örneğin Türkiye’de nüfusun 9.3 milyon ile yüzde 13.4’ünün evinde tuvalet bulunmuyor. Bu 4 milyon evde tuvalet bulunmaması anlamına geliyor. Medyan gelirin yüzde 60’ından az gelire sahip olanlarda, tuvaleti olmayan evde yaşayanların oranı yüzde 35.2 ile Türkiye ortalamasının 2.6 katını aşıyor.
TÜİK’in araştırmasına göre nüfusun yüzde 5.6’sı banyosu, yüzde 4.6’sı mutfağı, yüzde 3’ü şebeke suyu olmayan evlerde yaşıyor.

KULLANMAKTAN EN ÇABUK VAZ GEÇİLEN ŞEY SABİT TELEFON

TÜİK’in gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre, evde kullanmaktan en kolay vazgeçilen alet sabit telefon oldu. 2008 yılı araştırması sonuçlarına göre sabit telefon kullanımında ciddi bir düşüş meydana geldi. Evinde sabit telefon bulunanların oranı bir yılda yüzde 8.6 puanlık bir düşüşle 79.8’den yüzde 71.2’ye indi. Bir yılda evinde sabit telefon bulunan nüfusta 5 milyon 344 bin kişi ve yüzde 9.8’lik bir düşüş meydana geldi. Bu veriler, sabit telefon bulunan ev sayısında bir önceki yıla göre 2 milyondan fazla azalma olduğu anlamına geliyor.
Telefondan vaz geçmenin birinci nedeni maddi yetersizlik. Nüfusun yüzde 28.8’inin evinde telefon bulunmazken, gerekçesi maddi yetersizlik olanlar bunun yüzde 16.1’lik bölümünü oluşturuyor. Maddi yetersizlik nedeniyle sabit telefonu bulunmayanların oranı bir önceki yıl yüzde 11.6 ile 4.5 puan daha düşüktü.

EVDE KULLANIMI EN HIZLI ARTAN ALET BİLGİSAYAR

TÜİK’in araştırmasına göre evlerde kullanımı en hızlı artan alet bilgisayar. Evinde bilgisayar bulunan nüfusun oranı bir yılda  6.5 puan birden artarak yüzde 32.5’e çıktı. Böylece bilgisayar bulunan evlerin oranı ilk kez otomobili de geçmiş oldu. Evinde bilgisayar bulunan nüfus, 4.67 milyon kişi ve yüzde 26 oranında artarak 17.8 milyondan 22.47 milyona çıktı. Buna göre bilgi sayar bulunan hane sayısı da yaklaşık olarak 2.1 milyon artarak 9.7 milyonu geçti.
Bilgisayar kullanımında en hızlı artış yoksul kesimde gerçekleşti. Evinde bilgisayar bulunan yoksulların oranı yüzde 4’ten yüzde 7.2’ye çıktı. Bilgisayarı olan yoksulların sayısı ise yüzde 87 artarak 1.2 milyona dayandı.


10 yoksuldan birinin otomobili var

Türkiye
Yoksullar
Nüfus (bin)
Pay (%)
Nüfus (bin)
Pay (%)
Kurumsal olmayan nüfus
    69 231
100.0
    16 714
100.0
Evi olanlar
42,203
61.0
9,714
58.1
Otomobili olanlar
20,776
30.0
1,730
10.4
Bulaşık makinası olanlar
22,659
32.7
740
4.4
Buzdolabı olanlar
67,895
98.1
15,778
94.4
Çamaşır makinası olanlar
62,190
89.8
11,959
71.6
Sabit telefonu olanlar
49,299
71.2
7,506
44.9
Bilgisayarı olanlar
22,472
32.5
1,195
7.2
Evinde mutfak bulunanlar
66,081
95.5
14,419
86.3
Evinde banyo bulunanlar
65,340
94.4
13,891
83.1
Evinin içinde tuvalet bulunanlar
59,933
86.6
10,830
64.8
Evinde şebeke suyu olanlar
67,189
97.1
15,112
90.4
Evinde sıcak su sistemi olanlar
51,812
74.8
7,088
42.4
Yoksullar: 2007 yılında aylık geliri 316 TL'nin altında olan ve yüzde 60 yoksulluk riski altında olan nüfusu kapsamaktadır.



Yevmiyeyle çalışan kadın, asgari ücretim yarısını kazanıyor

 TÜİK’in 2007 yılı gelirlerine dayanarak yaptığı gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre, sanatkarlıkta, nitelik gerektirmeyen işlerde ve tarım sektöründe çalışan kadınlar ile  yevmiyeli çalışan kadınlar ve işveren kadınların ortalama geliri asgari ücretin altında kalıyor.
TÜİK’in araştırmasına göre asgari ücretin yıllık ortalama 411.09 TL olduğu 2007 yılında yevmiye ile çalışan kadınların eline ayda ortalama olarak sadece 208 TL geçiyordu. Nüfusu 20 binden daha az olan yörelerde yevmiye ile çalışan kadınların eline ise ayda ortalama sadece 130 TL geçiyordu. Buna göre kırsal kesimde yevmiye ile çalışan kadının geliri asgari ücretin üçte birinden bile azdı. Araştırmaya göre işveren kadınlar aylık ortalama geliri de 310 TL ile asgari ücretin yüzde 25 altındaydı. 
Üst düzey yöneticiler dışında gelirde kadınlar aleyhine bir eşitsizlik hüküm sürüyor.   Genel ortalamada erkekler kadınlardan yüzde 37.3 daha fazla gelir elde ediyorlar. Bu fark nitelikli tarım, hayvancılık ve su ürünleri çalışanları ile sanatlarlarda en yüksek düzeye ulaşıyor. Tarım işlerinde kentlerde erkekler kadınların 4.74 katı, kırlarda 2.47 katı ortalamada ise 2.62 katı fazla gelir elde ediyorlar. Sanatkarlarda ise kadın erkek gelir farkı 2.63 kat düzeyinde.

YÖNETİCİ KADIN ERKEKTEN FAZLA KAZANIYOR

TÜİK’in 2008 gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre üst düzey yönetici ve müdürlerde kadınların geliri, ilk kez erkekleri geride bıraktı. Üst düzey yönetici ve müdür olan erkekler, aynı statüdeki kadınlardan yüzde 2.5 daha düşük gelir elde ediyorlar. Bu fark kırsal kesinde daha da artıyor ve yüzde 8.6 düzeyine kadar çıkıyor.
2007 yılı gelirlerini esas alan araştırmaya göre, bu dönemde üst düzey yönetici ve müdür düzeyindeki erkeklerin geliri yüzde sadece 3.78 artarken kadınların geliri yüzde 31.34’lük bir sıçrama gerçekleştirdi. Böylece erkek yöneticilerin ortalama aylık geliri  bin 695 liradan bin 759 liraya çıkarken, kadınların geliri bin 373 liradan bin 803 liraya yükseldi.

Gelirde en yüksek kadın-erkek eşitsizliği tarımda
(2007 yılı aylık geliri TL)
Türkiye
Kent
Kır

Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Üst düzey yöneticiler ve müdürler
   1 759
   1 804
   1 918
   1 906
   1 230
   1 347
Profesyonel meslek mensupları
   1 739
   1 298
   1 838
   1 310
   1 242
   1 210
Yardımcı profesyonel meslek mensupları
   1 248
    950
   1 279
    950
   1 029
    944
Büro ve müşteri hizmetlerinde çalışan elemanlar
    973
    777
    983
    788
    902
    700
Hizmet ve satış elemanları
    787
    557
    814
    575
    682
    463
Nitelikli tarım, hayvancılık ve su ürünleri çalışanları
    666
    254
    700
    147
    662
    268
Sanatkarlar ve ilgili işlerde çalışanlar
    752
    286
    784
    274
    632
    329
Tesis ve makina operatörleri ve montajcılar
    843
    563
    871
    600
    759
    424
Nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanlar
    531
    353
    592
    410
    419
    203
Ücretli, maaşlı
    980
    869
   1 020
    891
    800
    721
Yevmiyeli
    422
    208
    472
    250
    346
    130
Kendi hesabına
   2 288
   1 647
   2 466
   1 869
   1 639
   1 223
İşveren
    767
    310
    912
    360
    679
    285
Genel ortalama
    961
    700
   1 073
    797
    721
    434
Yıllık ortalama net asgari ücret
411.09

26 Temmuz 2010 Pazartesi

İşini kaybeden, babaya değil dosta sığındı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçen hafta  yayınladığı hanehalkı tüketim harcaması istatistikleri, ekonomik krizin yaşam biçimine etkileri konusunda ilk işaretleri verdi. Farklı gelir gruplarının, tüketim davranışlarını kriz koşullarında nasıl değiştirdiğini bu verilerden izlemek mümkün.
Bu araştırma, sadece tüketime ilişkin verileri kapsadığı için gelir dağılımına ilişkin doğrudan sonuçlar çıkarmak doğru olmayabilir. Ancak yine de bu veriler, gelir dağılımının nasıl etkilendiğine dair ilk işaretleri de veriyor. Buna göre krizde en fazla hasarı, en düşük ikinci yüzde 20’lik gelir dilimindeki aileler almış durumda. Bu grubu esas olarak düşük ücretlerle çalışan işçi  kesimi oluşturuyor.
TÜİK’in verileri gelir düzeyine, harcama düzeyine, gelir kaynağına, hanehalkının büyüklüğüne ve türüne göre tüketim harcamalarının nasıl dağıldığını ve yıldan yıla nasıl değiştiğini ortaya koyuyor. Tüketim miktarı ve ağırlıklarını yansıtan bu veriler, gelir düzeyi, aile yapısı, yaşam tarzı ve alışkanlıkları, sosyo kültürel özelliklerin bir bileşkesi olarak şekillenir. Bu yüzden de her yıl açıklanan bu verilerde, büyük oynamalar olmaz. Değişimler küçük adımlar şeklinde gerçekleşir.
Ancak 2009 yılı verileri arasında bir nokta var ki, bu tür araştırmalarda çok ender görülebilecek kadar büyük bir oynamayı yansıtıyor: Geçen yıl aynı evde birlikte yaşayan arkadaş ve ailelerden oluşan hane sayısı, 502 bin artarak 730 bini geçti. Bu düzey 2008 yılının 3.2, 2007’nin ise 6.4 katına eşit.
730 bin hane, aynı evde ortak yaşayan bekar arkadaş toplulukları ile ataerkil yapı dışında bir arada yaşayan ailelerden oluşuyor. Bu sayının bir yılda yüzde 220 artması, bekar genç arkadaş topluluklarının ailelerinden ayrı birarada yaşama eğiliminin yaygınlaşması ile açıklanamaz. Bu kadar hızlı bir artış, krizde zor durumda kalan ailelerin birbirlerine veya daha iyi durumdaki bir yakınlarının evine sığındıklarını gösteriyor. Ailenin yaşam biçimi açısından bu kadar radikal bir değişikliğin, bu denli yaygın ortaya çıkmış olması, krizin sosyal yaralarının oldukça derin olduğuna işaret ediyor.

BABA EVİNE DÖNÜŞ YOK

2009 yılında işsizlik hızla artarken, kırlarda istihdamın artması, kentlerde işsiz kalanların baba evine döndüğü şeklinde yorumlanmıştı. Ancak hanehalkı tüketim araşırması, sürecin pek de böyle yaşanmadığını gösteriyor.
Geçen yıl ataerkil veya geniş aile şeklinde yaşanan hane sayısı artmak bir yana 223 bin azalmış. Kentlerde, yaşayan ataerkil aile sayısı, 2009’da 317.7 bin azalırken kırlardaki ataerkil aile sayısı sadece 94.6 bin artmış. 94.6 binlik bir artış, kırsal kesimdeki istihdam ve işgücü artışını açıklamak için çok yetersiz bir sayı.
Bu veriler, geçen yıl işsizlik baskısı sonucunda ortaya çıkan kentlerden kırlara işgücü göçünün, “baba evine dönmek” şeklinde yaşanmadığını gösteriyor. Kentlerden göç edenler, ataerkil aile yapısına katılmak yerine bağımsız aile olarak yaşamayı tercih etmişler.
Birarada yaşanan hane sayısındaki 502 binlik artışın 412 bini kentlerde gerçekleşti. Bu da kentlerde işsiz kalanların ciddi bir bölümünün, köye dönmek yerine bir akrabası veya dostu ile aynı evde ortak yaşayarak ayakta kalmayı tercih ettiğini gösteriyor.


Birlikte yaşayan hane sayısı krizde üçe katlandı
Hanehalkı tipi
Hanehalkı sayısı
Yıllık değişim oranı
2007
2008
2009
2008
2009
Toplam               
  17 337 894
  17 794 238
  18 427 322
2.63%
3.56%
Tek çocuklu aile
  3 516 758
  3 433 923
  3 513 160
-2.36%
2.31%
İki çocuklu aile
  3 935 636
  4 160 655
  3 993 357
5.72%
-4.02%
Üç ve daha fazla çocuklu aile
  2 702 164
  2 623 365
  2 618 809
-2.92%
-0.17%
Çocuksuz çift
  2 208 641
  2 397 777
  2 602 793
8.56%
8.55%
Ataerkil veya geniş aile
  3 382 657
  3 619 845
  3 396 707
7.01%
-6.16%
Tek yetişkinli aile
  1 477 499
  1 330 623
  1 572 152
-9.94%
18.15%
Birarada yaşayan kişiler
   114 538
   228 050
   730 343
99.10%
220.26%