13 Ağustos 2012 Pazartesi

Konut piyasasında tekleme işaretleri


Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı konut satış istatistikleri ile Merkez Bankası’nın konut fiyat endeksinin gidişatı, konut piyasasında tekleme işaretleri vermeye başladı. Bunun en belirgin göstergesi geçen yılın son çeyreğinde yüzde 21.9 olan konut satışları yıllık artış hızının, ilk çeyrekte 5.5’e kadar düşmesi oldu. TÜİK’in kullandığı 26 istatistiki bölgenin 14’ünde konut satışları, geçen yılın ilk çeyreğindeki düzeyin bile altına düştü.
Konut satışlarındaki düşüşte yüzde 60 ile Kars, Ağrı, Ardahan, Iğdır bölgesi başı çekiyor. Bunu yüzde 35.3’lük düşüşle, depremden etkilenen Van, Bitlis, Hakkari, Muş bölgesi izliyor. Konut satışlarındaki düşüşte yüzde 18.7 ile Çankırı, Kastamonu, Sinop bölgesi üçüncü sırada yer alıyor. Nüfus hareketleri ve konut projeleri açısından canlı bir yer olan büyük kentlerden Ankara’da da satışların yüzde 8.9 düşmesi dikkat çekici bir gelişme. Ankara’da konut satışlarındaki yıllık artış hızı, bir önceki çeyrekte yüzde 17.4 düzeyindeydi.

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Üniversitede gardiyan kontenjanı arttı, öğretmen kontenjanı düştü


Üniversite adayları, tercihlerini yaptılar ve çıkacak sonuçları beklemeye başladılar. Yaptıkları tercihler, bundan sonraki geleceklerini şekillenmesinde önemli rol oynayacak. Ancak öğrencilerin tercihlerini de belirleyen asıl tercihler daha önce Yüksek ğratim Kurumu (YÖK) ve üniversiteler tarafından yapılmıştı. Kontenjanların dağılımı, öğrencilerin nasıl tercih yapacaklarını ve ne sonuç elde edeceklerini çok önceden belirleyen bir role sahip.
Kontenjanların dağılımı sadece öğrencilerin kaderini değil, ülkenin de kaderini belirliyor. Üniversite eğitiminin yoğunlaştığı alanlar, ekonominin ve toplumun ileriye gitmesine hizmet edebileceği, işsizliği azaltacağı ve toplumun ihtiyacı olan kalifiye elemanlar yetiştireceği gibi, bunlara tam olarak hizmet etmeyen sonuçlar da doğurabilir. Özellikle son yıllarda her ile bir üniversite açma sevdasıyla kurulan derme-çatma üniversiteler, bu amaçlara hizmet etmekten uzak durumda. İzlenen bu yol, hem gençler ve aileleri için, hem de toplum için kaynak israfı oluyor. Buralara giren öğrenciler genellikle işsizlik girdabının içine düşmekten kurtulamıyor. Ayrıca mevcut sistem, öğrencilerin arzu ettikleri alanlarda eğitim görmesini zorlaştırdığı için de yeni sorunlar yaratıyor. Üniversite mezunu olup da mesleğini yapmayan insanlar da bir başka kaynak israfı durumunda.
Bu sistemin bir ayağını da yüksek öğrenim kontenjanlarının nasıl dağıtılacağı oluşturuyor. Kontenjanların dağılımı, hükümetin, YÖK’ün ve üniversitelerin nasıl bir Türkiye kurmak istediklerinin de işaretlerini veriyor.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Sanayi üretiminde düşüşün temel nedeni iç talepteki durgunluk


İhracat desteği ile mayısta iyi bir performans gösteren sanayi üretimi, ihracatın desteği kesilince haziranda tökezledi. Sanayi üretimi mayısa göre yüzde 1.94 gerilerken, yıllık üretim artış hızı da 3.23 puanlık bir düşüşle yüzde 2.68’e indi. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi de bir önceki aya göre yüzde 2 gibi kayda değer bir düşüş gösterdi. Arındırılmış sanayi üretim endeksi ocaktan bu yana ilk kez düştü.
İç talepteki durgunluk, ihracat cephesindeki dalgalanmaların sanayi üretimi üzerindeki etkisini artırdı. Mayısta sanayi ürünleri ihracatının aylık olarak yüzde 4.4 artması, üretimin de yüzde 7.5 artmasını sağlamıştı. Haziranda ise aylık ihracat artışının yüzde 0.9’a kadar gerilemesi, sanayi üretiminin nisana göre yüzde 1.94 düşmesinde etkili oldu.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Avrupa ve ABD merkez bankalarında neden ses var, görüntü yok?


Geçen haftaya ABD Merkez Bankası (FED) ile Avrupa Merkez Bankası’nın (FED) toplantıları damga vurdu. Finans piyasaları büyük bir umutla, iki merkez bakasından da yeni bir parasal genişleme planı açıklamalarını bekliyordu. Özellikle Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişleme planı açıklamasına neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu. Çünkü ECB Başkanı Mario Draghi, kısa bir süre önce yaptığı açıklamada “Euro’yu korumak için ne gerekiyorsa yapılacağını” söylemiş ve “İnanın bana, yapacaklarımız yeterli olacaktır” diye de eklemişti.
Ancak beklentiler boş çıktı. Her iki merkez bankası da yeni hiçbir plan veya önlem açıklamadılar. Draghi’nin “ne gerekiyorsa yapılacak” sözü açık bir çek olarak kabul edilmiş ve piyasalar coşmuştu. Ama Draghi’nin çeki karşılıksız çıktı ve piyasalar aldığından fazlasını geri verdi.
İlginç olan bir nokta da her iki merkez bankasının da ekonomik durum değerlendirmelerinde durumun kötküye gittiğini tesbit etmelerine rağmen bir adım atmamış olmalarıydı. Oysa ekonomik durum hakkında bu tahlilleri yapan merkez bankalarının, buna karşı bir şey de yapmaları beklenirdi. Dünyanın en güçlü iki merkez bankasını, neden umut veriyor ama iş harekete geçmeye gelince duruyorlar?

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Üniversitelerde kapanan kontenjanların faturası mevcut öğrenciye çıkacak


Üniversite adayları geçen haftayı tercihlerini yapmakla geçirdiler. Seçme sisteminde yapılan değişiklikler, kontenjanlardaki değişiklikler, yeni açılan üniversiteler gibi birçok “yeni”, üniversite adayı öğrencilerin başını en az sınavlar kadar ağrıttı. Üniversite seçme sistemi zaten baştan aşağı sakatlıklarla doluyken, bir de sistemin her yıl bir yerleriyle oynamak öğrencilerin yükünü ve önündeki belirsizliği iyice artırıyor. Sistemin mutlaka kökten değişmesi gerekiyor, ancak bunun uzun vadeli bütünlüklü bir satrateji içinde olması zorunlu. Ayrıca stratejinin ve yapılacak değişikliklerin takviminin, hem mevcut öğrenciler, hem de daha ortaokul lise çağındaki müstakbel adayların da baştan bilmesi gerekiyor.
Şimdiki gibi stratejiden yoksun bir şekilde her yıl sistemin bir yanıyla çoğu kaz da son dakikada oynayarak, hatta bazı kararları uygulamaya bile sokmadan geri çekecek kadar belirsizlikler içinde doğru bir yere varmak mümkün değil. Bu durumun da faturasını hep öğrenciler ve aileleri çekiyor.