Üniversite adayları geçen haftayı tercihlerini
yapmakla geçirdiler. Seçme sisteminde yapılan değişiklikler, kontenjanlardaki
değişiklikler, yeni açılan üniversiteler gibi birçok “yeni”, üniversite adayı
öğrencilerin başını en az sınavlar kadar ağrıttı. Üniversite seçme sistemi zaten
baştan aşağı sakatlıklarla doluyken, bir de sistemin her yıl bir yerleriyle
oynamak öğrencilerin yükünü ve önündeki belirsizliği iyice artırıyor. Sistemin
mutlaka kökten değişmesi gerekiyor, ancak bunun uzun vadeli bütünlüklü bir
satrateji içinde olması zorunlu. Ayrıca stratejinin ve yapılacak
değişikliklerin takviminin, hem mevcut öğrenciler, hem de daha ortaokul lise
çağındaki müstakbel adayların da baştan bilmesi gerekiyor.
Şimdiki gibi stratejiden yoksun bir şekilde her
yıl sistemin bir yanıyla çoğu kaz da son dakikada oynayarak, hatta bazı
kararları uygulamaya bile sokmadan geri çekecek kadar belirsizlikler içinde
doğru bir yere varmak mümkün değil. Bu
durumun da faturasını hep öğrenciler ve aileleri çekiyor.
Niteliği gerektiği gibi önemsemeden üniversiteleri
sadece sayı olarak artırma yarışı, kontenjanlarda büyük dengesizlikler yarattı.
Bu durumun sonuçlarından birisi,
üniversitelerde kolayca kurulabilen ve kontenjanları rahatlıkla
şişirilebilen ama iş hayatında karşılığı olmayan bölümlerin artması oldu. Bu bölümlerden mezun olanların iş bulması
zor olduğu için, çoğunluğu KPSS kanalıyla kamuda bir iş bulma arayışına girdi.
Özellikle fen edebiyat ile eğitim fakültesi mezunu memur adaylarının sayısının
sürekli artması, politikacılar için yönetmesi zor bir konu haline geldi.
Bu durumun da etkisi ile bu yıl kamu üniversitelerinde
fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimler ile eğitim fakültelerinin gece öğretimi
yapan birimlerinin kapatıldı. Şimdiye
değin kontenjanları büyük ölçüde boş kalan özel üniversiteler, kontenjanlarla
çok oynuyordu. Özel üniversiteler burslu olan kontenjanlarda çok sık değişiklik
yapıyorlar. Ancak zaman zaman çok temel bölümleri kapatma yoluna da gidiyorlar.
Bu yıl buna devlet üniversiteleri de katılmış oldu.
ÖSYM’nin
yayınladığı kontenjan kılavuzuna dayanarak yaptığımız özel çalışmanın
sonuçlarına göre bu yıl, toplam 180 bölüm yeni öğrenci almayarak kapanma yoluna
gidiyor. Buna aynı bölüm çatısı
altında gece öğretim veren programlar ile burslu programları da kattığımızda,
iptal edilen program sayısı çok daha yüksek. Ayrıca bir üniversitede kapanan
bölüme paralel eğitim veren bir kardeş bölüm varsa bunları da hesaba katmadık.
Örneğin bir üniversitede jeofizik mühendisliği kapatılmış, ancak jeoloji
mühendisliği faaliyete devam ediyorsa veya hayvancılıkla ilgili bir bölüm
kapatılırken başka bir bölüm faaliyete devam ediyorsa bu bölümleri kapatılan
bölümlere dahil etmedik.
Bu durumda bile kapatılan bölüm sayısı 180 gibi
azımsanmayacak bir düzeye çıkıyor. Devlet üniversitelerinde fizik, kimya ve
biyoloji bölümleri kapatılan bölümler arasında başı çekiyor. Ancak kapatılan bölümler arasında
bilgisayar mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği, maden mühendisliği,
kamu yönetimi gibi önemli bölümler de var.
Paralel
eğitim veren bir kardeş bölüm bile olmadan kapatılan bu bölümlerin 145’i
devlet, 30’u özel, 5’i de KKTC’deki özel üniversitelerde bulunuyor. Bu bölümlerin geçen yılki toplam kontenjanları 6
bin 898’di. Bu kontenjanların 2 bin 784’ü iki yıllık önlisans bölümlerinde, 4
bin 114’ü 4 yıllık lisans bölümlerindeydi. Bu bölümlere geçen yıl bin 508’i
önlisans, 914’ü lisans olmak üzere toplam 2 bin 422 öğrenci yerleştirildi.
Bu
durumdan en fazla zarar gören, bu bölümlerde şu anda okuyan öğrenciler olacak. Çünkü
o üniversitede bu bölümlere kardeş bölümler de bulunmadığı için mevcut
öğrenciler, en başta öğretim üyesi yetersizliği olmak üzere derslik ve donanım
açısından daha fazla sıkıntı yaşamaya başlayacaklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder