Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) dünkü toplantısında temel faiz oranlarını değiştirmedi, sadece geç likidite penceresinde uyguladığı borç verme faizini 0.75 puan birden artırarak yüzde 11.75’e çıkardı. Bunun gerekçesini şöyle açıkladı:
Merkez Bankası mevcut durumun bir parasal sıkılaştırmayı gerektirdiğini kabul ediyor ve bunun için de diğer faizlere dokunmazken sadece geç likidite penceresindeki borç verme faizini yükseltiyor.
Buradan ne anlıyoruz? Geç likidite penceresinde uygulanan faiz, Merkez Bankası’nın temel aracı haline geldiğini/getirildiğini anlıyoruz.
Buradan ne anlıyoruz? Geç likidite penceresinde uygulanan faiz, Merkez Bankası’nın temel aracı haline geldiğini/getirildiğini anlıyoruz.
Peki geç likidite penceresi nedir? Geç likidite penceresi, işini beceremeyen, piyasadaki likidite akışını riske sokan beceriksiz, basiretsiz bankacıları cezalandırma ve teşhir etme yeridir. Bir bankanın, bir bankacının geç likidite penceresine başvurmak durumunda kalması, onun için yüz karasıdır, affedilmez mesleki beceriksizliktir.
Bunun neden böyle olduğunu anlamak için Merkez Bankası para piyasasının nasıl işlediğine bakmak gerekiyor.
Normal bir ülkede, normal bir piyasada, enflasyon hedeflemesi uygulayan normal bir Merkez Bankası, piyasanın ihtiyacı olan likiditeyi politika faizi üzerinden verir. Bizde de, sonradan sulandırılmakla birlikte, asıl politika faizi, Merkez Bankası’nın bir haftalık repo ihalelerinde uyguladığı faizdir. Normal bir Merkez Bankası, piyasanın likidite ihtiyacını karşılayacak miktarda parayı açıkladığı sabit politika faizi üzerinden repo ihalesi ile verir. Piyasadaki kısa vadeli faizler de Merkez Bankası’nın repo ihale faizi etrafında oluşur.
Merkez Bankası’nın bu piyasadaki ikinci aracı, ağırlıklı olarak gecelik vadeyle işlem yapılan TL para piyasasıdır. Günün sonunda elinde para kalan banka bu parayı Merkez Bankası’na yatırır. Bunun faizi, politika faizi olan haftalık repo ihale faizinden daha düşük olur.
Likidite açığı olan ve bunu piyasalardan veya bankalardan borçlanarak kapatamayan bankalar ise Merkez Bankası’na başvurur. Merkez Bankası da onlara TL piyasasındaki borç verme faizi ile borç verir. Bu faiz de politika faizi olan repo ihale faizinden yüksek bir faizdir.
Bu işlemler saat 16.00’ya kadar tamamlanır. Normal koşullarda tüm bankaların karşılıklı alacak-verecek, ödeme-tahsilat işlemleri 16.00 itibarıyla pürüzsüz bitmiş olur.
Eğer buna rağmen bir bankanın hala elinde fazla para kalmışsa ya da hala açığı varsa bu o bankanın, bankacının beceriksiz, yeteneksiz, basiretsiz olduğunun tescilidir. Böyle bir durum ortaya çıkarsa Merkez Bankası devreye girerek yüksek bir ceza faiziyle ona ihtiyaç olan parayı verir. İşte bu cezalı işlemin yapıldığı yer geç likidite penceresidir.
Son dönemde Merkez Bankası, piyasanın ihtiyacı olan günlük likiditeyi repo ihalesi ile karşılamadığı gibi TL piyasasından da karşılamıyor. İhtiyaç olan likiditenin büyük bölümünü, bazı günlerde neredeyse tamamına normal sürede vermiyor. Yani normal bir merkez bankasının doğal ve zorunlu işlevini yerine getirmiyor. Ve bankaları saat 16.00’dan sonra geç likidite penceresinden para almaya mecbur bırakıyor.
Tüm bankacılık sistemini bu basiretsiz bankacılar piyasasına düşmeye mecbur bırakıyor. Bu haliyle bu faiz, Merkez Bankası’nın politika faizi haline gelmiş durumda. Merkez Bankası son kararında sadece bu faizi değiştirerek, şu an için gerçek politika faizinin de bu ayıplı faiz olduğunu tescil ve ilan etmiş oldu.
Bu yöntem, Merkez Bankası’na güvensizlik ve piyasada belirsizlik yaratıyor. Piyasaların ve ekonomi aktörlerinin önünü aydınlatması gereken Merkez Bankası, tersini yapmış oluyor. Önünü göremeyen bir ekonomide canlılık da olmaz. Bu politika ekonominin canlanmasına da engel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder