7 Mart 2017 Salı

Türkiye’yi orta gelir tuzağından ancak kadınlar çıkartır

Kadın cinayeti, tacizi, tecavüzü, dayağı haberlerini her geçen gün daha fazla duyar olduk. Ayrıca cinayet, taciz, tecavüz ve dayakta ifadesini bulan bu şiddet hali, kadınları hayatın tüm alanlarında tacize maruz bırakan bir sistemin sivri uçlarından birisi.
Toplumun hangi kesimi ne tür bir baskı, ayrımcılık, yoksulluk, eşitsizlik görüyorsa kadınlar onu en az ikiye katlanmış olarak yaşıyorlar. Gelir eşitsizliği, yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik toplumsal olarak ortak sorunlar, ancak kadınlar bu sıkıntıları da daha yüksek boyutta üstleniyorlar.
Bunun eğitim ve kültürden sınıfsal sosyal yapıya kadar uzanan bir çok nedeni var. Ancak kadınları haksızlığa ve güçsüzlüğe mahkum eden bu durumun başta gelen dayanağı, kadınları ekonomi ve çalışma hayatından dışlayarak eve mahkum eden ekonomik, sosyal ve kültürel yapı.


Bu açıdan Türkiye’nin durumu, yüzümüzü kızartacak bir yerde. Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi’nin 2015 verilerine göre kadınların istihdam oranı Türkiye’de sadece yüzde 32.5. AB ortalaması ise yüzde 64.3 ile Türkiye’nin neredeyse iki katı. AB üyeleri içerisinde en düşük oran yüzde 46 ile Yunanistan’a ait. Yani krizle boğuşan, işsizliğin tavan yaptığı Yunanistan’da her iki kadından birisi istihdam edilirken Türkiye’de ancak üç kadından birisi çalışıyor.
TÜİK’in aylık verilerinden hesapladığımız 2016 yılı ortalamalarına göre ise çalışma çağındaki kadınların sadece yüzde 28’i istihdam ediliyor. Bu arada TÜİK’in evde özürlü bakımı yardımı verilen ailelerde bir kişiyi çalışıyormuş gibi istihdamda saydığını da hatırlamakta yarar var. Evde özürlü yardımı alanların sayısı 500 bine yakın. Bu çerçevede çalışmadığı halde TÜİK tarafından istihdamda sayılanların neredeyse tamamının kadın olduğunu kabul edebiliriz. Söz konusu 500 bini de düşersek kadın istihdam oranı yüzde 26.3’e kadar iniyor.
Üstelik istihdamdaki 8 milyon kadının yaklaşık 2.3 milyonu da ücretsiz aile işçisi. Hepsini topladığımızda kendisi bağımsız olarak bir gelir elde eden işte çalışan kadınların sayısı 5.27 milyona kadar. Bu durumda kadınların sadece yüzde 17.75’i bağımsız gelir elde ettiği bir işe sahip. Bu koşullar, her 5 kadından 4’ünü ekonomik olarak güçsüz ve savunmasız bırakıyor. Çalışmak isteyen kadınlar açısından da eşitsiz bir durum var. Kadınların karşı karşıya bulunduğu işsizlik oranı erkeklerden yarı yarıya daha yüksek. Kadınlar arasındaki işsizlik oranı yüzde 13.77 ile erkeklerden 4.18 puan daha yüksek. Evde özürlü bakımı yardımının etkisini çıkartırsak kadınlar arasındaki işsizlik oranı yüzde 18’i aşıyor. Tarım dışı işsizlik oranı da kadınlar arasında yüzde 18.19 ile erkeklerden7.29 puan daha yüksek.
Aynı eşitsizlik ücret alanında da sürüyor. TÜİK’in 2014 yılı kazanç yapısı araştırmasına göre erkeklere oranla ilkokul ve altı eğitimli kadınlar yüzde 19, ortaokul mezunu kadınlar yüzde 16, lise mezunu kadınlar yüzde 10, meslek lisesi mezunu kadınlar yüzde 22, yüksek öğrenimli kadınlar ise yüzde 19 daha az ücret alıyorlar. Sektörlere göre bu fark imalatta yüzde 18.6’ya, sağlıkta yüzde 37.63’e kadar çıkabiliyor.
Üstelik bu veriler kayıt dışını kapsamıyor. Kayıt dışını da hesaba katarsak ücret farkının daha da büyüdüğünü kabul etmek gerekir. Çünkü erkeklerde yüzde 28.7 olan kayıt dışı çalışma oranı, kadınlarda yüzde 44.3’ü buluyor.
Kadının hayatını cendereye sokan bu durum, aslında yoksulluk, gelir eşitsizliği ve orta gelir tuzağı gibi başlıca ekonomik sorunların da en temel nedeni. Kadınların ev hapsinden çıkıp istihdama katılması, ekonomik güç kazanması sadece kadınların sıkıntılarını azaltmakla kalmaz, ülkenin ekonomik sıkıntılarını da azaltır.
Bu düşüncelerle Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder