Hazine ve
Maliye Bakanı Berat Albayrak enflasyonla mücadele programını açıkladı. Programın
esası, bakkalların, zincir marketlerin, tüketim ürüne satıcılarının satış
fiyatlarında yılsonuna kadar asgari yüzde 10 indirim yapmalarına dayanıyor.
Ortada ne
kapsamlı bir enflasyon dinamikleri değerlendirmesi, ne de bütünlüklü bir
yapısal çözümler manzumesi var. Sadece iki aylığına satıcıların fiyatlarında
yüzde 10 indirim yapmasına yönelik bir kampanyadan ibaret sığ bir yaklaşım var.
Planın
layıkıyla hayata geçip geçmeyeceği ciddi soru işaretleri taşıyor. Daha
önemlisi, planın uygulanması halinde her bir parçası ekonomide başka sorunlar
yaratacak nitelikte.
Birincisi
karşı karşıya bulunduğumuz sorun maliyet enflasyonu. Üretici fiyatlarındaki
enflasyon, tüketici enflasyonunun iki katı düzeyde. Program sorunun bu yapısal
boyutunu görmezden gelerek, daha baştan kaybediyor.
Bu koşullarda tüketici
fiyatlarında asgari yüzde 10 indirim, eğer gerçekten uygulanırsa, konkordato
kuyruğuna giren şirketlerin ve kepenk kapatan marketlerin sayısını artırır.
Şimdiden sayıları üç bini bulan konkordato salgını, zincirleme olarak tüm ödeme
ve nakit akış sistemini tıkama eğiliminde. Bu durumda yüzde 10 indirim
kampanyası ya göstermelik bir uygulama olarak kalır, ya da şirketler
cephesindeki sorunların daha da büyümesi sonucunu doğurur.
Açıklanan
program da zaten kendilerinden fedakarlık beklenen şirketlerin zorda
olduklarını itiraf ediyor. Şirketlerin yaygın işten çıkarma uygulamalarına gitmelerini
önlemek için kısmi çalışma ödeneği uygulamasının harekete geçirilmesi vaadinde
bulunuyor.
Şirketlere
ikinci bir vaad de 2019 başlarından itibaren bekleyen KDV iadelerinin ödenmesi.
Hatta başvurudan sonra incelemenin bitmesi bile beklenmeden 10 gün içinde miktarın
yüzde 50’sinin hemen ödeneceği söyleniyor.
Programın bu
parçası, bütçenin mevcut dengeleri içinde ya boş bir vaad olarak kalacak, ya da
bütçe açığını ve kamu borçlanmasını ciddi ölçüde artıracak bir adım olacak.
Sözü edilen bu planın uygulanması bütçeye en az 80-100 milyar liralık ek bir
yük getirir. Hazine’nin bu kadar fazla borçlanması, zaten daralan kredi
piyasasını iyice daraltacak. Bu da şirketlerin kredi bulmasını zorlaştırırken,
ekonomik faaliyetleri olumsuz yönde etkileyecek. Öte yandan enflasyonla
mücadele için ortaya konan bu plan, enflasyonu besleyen bir etki de
yaratabilecek.
Programa göre
bankalar da ağustos ve sonrasında kullandırdıkları kredilerin faizinde yüzde
10’luk bir indirime gidecek. Ayrıca daha önce açıklanan bankaların 15 milyon TL
altındaki kredileri 6 ayı ödemesiz, 24 ay vadeli şekilde yapılandırmaları
tavsiyesi de bu kapsamda ele alınıyor.
Büyük
grupların borçlarını yeniden yapılandırarak ertelemeleri, Kredi Garanti Fonu
kredilerinin ödemelerinin ertelenmesine kapı açılması ile birlikte
değerlendirildiğinde, tüm bunlar bankaların hem bilançolarını olumsuz
etkileyecek, yeni kredi açabilmelerinin önünü tıkayacak.
Bu da hem
şirketler cephesinde, hem de bankalar cephesindeki sorunların daha da
ağırlaşması demek.
Sonuç olarak
açıklanan program, yan etkileri bile hesaplanmamış bir kampanyadan ibaret ve
enflasyon konusunda bir politika ortaya koymuyor. Politikadan yoksun bir
kampanya, belki enflasyon endeksinde geçici bir duraklama sağlayabilir ama yapısal
enflasyon sorununu çözemez. Üstelik bu plan, ekonominin enflasyonla iç içe olan
diğer sorunlarını daha da büyüterek durumu daha da ağırlaştırmaya da aday.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder