27 Kasım 2018 Salı

Kamu yatırımlarındaki daralma 2001 krizini aratacak


Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, ekonominin genel dengesine ilişkin verileri açıklarken, 2019-2021 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) doğrultusunda yatırım tahmin ve hedeflerini de açıkladı.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın açıkladığı veriler, iki açıdan önemli bir kaynak.
Birincisi Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın açıkladığı tabloda yatırımlardaki büyümeyi kamu-özel ayrımı ile görebiliyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yeni gayrısafi yurtiçi hasıla hesabına geçişle birlikte yatırımlardaki büyümeyi artık kamu-özel ayrımıyla değil sadece toplam olarak açıklamaya başlamıştı. TÜİK’in kamuya açıklamadığı bu verileri, şimdi Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın verilerinde bulabiliyoruz.
İkincisi TÜİK’in verilerinde hiç yer almayan sektörel düzeydeki yatırım büyüme hızlarını da görebiliyor olmamız. Bu veri setinde yatırımların 10 temel sektör arasında nasıl dağıldığını ve her sektördeki yatırım büyümesinin yıldan yıla nasıl seyrettiğini izlemek mümkün.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın veri setinde 1998-2017 gerçekleşme verilerinin yanısıra 2018 yılı gerçekleşme tahminleri ile 2019 hedefleri kamu-özel ayrımı ve sektör bazında yer alıyor.
Cumhurbaşkanlığı’nın OVP’ye paralel olarak kamu-özel ve sektörler bazında ortaya koyduğu yatırım büyüme hedefleri, bizi 2019’da nasıl bir yıl beklediğinin de mesajlarını veriyor:

20 Kasım 2018 Salı

Sağlıkta dönüşümün külfeti SGK’ya, nimeti hastanelere


Tartışmalı şehir hastaneleri projesi ile bir üst faza geçen sağlıkta dönüşüm planı, 2005 yılında Düzce’de pilot uygulama olarak başlamıştı. 2006’da 10 ile genişleyen plan, daha sonra tüm illere yayıldı.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2017 yılı sağlık harcamaları istatistikleri, sağlıkta dönüşüm planının 12 yıllık bilançosunu ve sistemdeki dengeleri ne yönde değiştirdiğini de ortaya koyuyor:
* Yatırımlar hariç cari sağlık harcamaları 12 yılda yüzde 293 arttı. Bu sürede sağlıktaki enflasyonun yüzde 70 olduğunu dikkate alırsak yüzde 131’lik bir reel artış var. Kişi başına cari sağlık harcamasındaki 12 yıllık nominal artış yüzde 235, reel artış ise yüzde 97.
* 12 yılda hanehalkının cari sağlık harcamaları yüzde 183 artarken, merkezi devlerin harcamaları yüzde 216, yerel yönetimlerin harcamaları ise yüzde 272 artmış. Buna karşın SGK’nın sağlık harcamasındaki artış yüzde 442’yi bulmuş.

13 Kasım 2018 Salı

5 ayda 20 milyar $ ‘yerli sıcak para’ dışarı kaçtı



Ağustos’ta patlama yapan “yerli sıcak para” kaçışı, eylülde de sürmüş. Merkez Bankası’nın açıkladığı ödemeler dengesi verileri, Ağustos’ta patlama yapan sıcak para kaçışının Eylül’de de sürdüğünü ortaya koydu.
“Yerli sıcak para”daki kaçış eğilimi seçimlerin hemen öncesinde Mayıs ayında baş gösterdi. Seçim ayı olan Haziran’da belirgin bir güç kazanan kaçış, Ağustos’ta patlama yaptı. Seçim sonrasına damga vuran bu eğilim, eylülde de sürdü.
Yurtiçinde yerleşiklerin yurt dışında yaptıkları hisse senedi ve tahvil yatırımları ile yurtdışına mevduat olarak çıkardıkları kaynakların toplamından oluşan “yerli sıcak para” mayıs öncesinde yurtiçine para girişi şeklinde bir rota izlemişti. Mayıs ayında bu eğilim tersine döndü ve “yerli sıcak para” yurtdışına kaçmaya başladı.
Mayıs ayında yurtdışına 2.75 milyar dolarlık bir “yerli sıcak para” çıkışı yaşandı. Seçim ayı olan Haziran’da bu miktar 2.58 milyar olarak düzeyini korudu. Temmuz’da 249 milyon dolara inerek bir duraklama gösteren “yerli sıcak para” çıkışı, Ağustos’ta tam bir patlama yaparak 11.42 milyar dolara fırladı. Eyül’deki “yerli sıcak para” çıkışı 3.1 milyar dolar oldu.
Böylece 5 aylık “yerli sıcak para” kaçışı 20.11 milyar doları buldu. Bunun 1.67 milyar doları yurtdışında yapılan hisse senedi, tahvil yatırımı şeklinde gerçekleşti. 18.43 milyar dolar ile asıl aslan payını ise yurtdışındaki bankalarda açılan mevduat hesaplarına gitti.
Mayıs’tan Eylül’e 5 ay temposunu koruyarak süren “yerli sıcak para” kaçışı ekonomik güven kaybının bir sonucu ve görüntüsü.

6 Kasım 2018 Salı

Enflasyonda en kötü dönem geride mi kaldı?



Ekim ayı enflasyon verileri, politik olarak öncekilerden daha önemle değerlendirilmesi gereken bir konu. Bunun birkaç nedeni var.
Birincisi ekim ayı, iktidarın çözüm olarak ortaya koyduğu “Enflasyonla topyekün mücadele” kampanyasının en önemli sınav ayıydı.
İkincisi, Rahip Brunson olayının “tatlıya bağlanması” üzerine kurlarda meydana gelen düşüş, enflasyon gelişmelerini de etkileyecekti.
Üçüncüsü Merkez Bankası’nın yüklü faiz artışının etkisi ortaya çıkmaya başlayacaktı.
Şimdi ekim enflasyonu eylülden düşük diye “en kötüsü geride kaldı” yorumları yapılabiliyor. Gerçekten en kötüsü artık geride mi kaldı?
Soruları ekim verilerinin ışığında yanıtlamaya çalışalım.