Temmuz ayında tamamlanan IMF 4. Madde uzman raporu, nihayet açıklandı. Tesadüfe bakın ki açıklama, Başbakan Erdoğan’ın NTV’deki programda gece yarısından sonra mali kural tasarısı konusunda “Son sözü ben söylerim. Tam IMF’den kurtulmuşken içimizde ikinci bir IMF yaratmaya gerek yok” diye özetlenebilecek açıklamasından sadece saatler sonra yapıldı. IMF raporu, sanki Başbakan’ın sözleri üzerine apar topar açıklandı gibi bir görüntü doğdu.
Başbakan’ın NTV’deki sözleri, IMF raporunu deyim yerindeyse, yayınlanmadan geçersiz hale getirdi. Çünkü 85 sayfalık IMF raporunun tamamı mali kural yasasının bu yıl çıkacağı ve 2011’den itibaren uygulanacağı varsayımına dayanıyor. 85 sayfalık raporda 86 kez mali kurala atıf yapılıyor. Tablolar, grafikler, içindekiler gibi sayfalar hariç geriye kalan toplam 47 sayfalık metinin her sayfasında hemen hemen 2 kez mali kural lafı geçiyor. Mali kuralı çektiğiniz zaman, neredeyse geleceğe dönük tüm varsayımlar da çöküyor.
IMF yönetimi, mali kural yasasının Meclis’in tatile girmesinden once çıkmamasına bozulmuş ama hala çıkartılacağı umudunu, hatta 2011 bütçesinde uygulanacağı hayalini koruyor. “Yasa gecikirse fırsat kaçırırsınız” türü zayıf uyarılarla, kendince hükümeti yasayı daha fazla geciktirmemesi için zorlamaya çalışıyor.
IMF “ekonomi politikasının yeni anayasası” olarak sunulan mali kuralı hararetle destekliyor. Mali kuralın, Türkiye’deki kurumsal çerçeveye Merkez Bankası bağımsızlığı ve enflasyon hedeflemesi gibi büyük bir katkı olacağını vurguluyor. IMF mali kuralı güçlendirecek bazı ek adımların gerektiğini belirterek, önerilerini “Bütçe gidişatıyla ilgili dikkatli bir tahmin yöntemi geliştirin. Yıl içi düzeltici önlemler alalmak için sistem kurun. Merkezi yönetimle yerel yönetimler arasındaki koordinasyonu geliştirin. Bütçe hazırlıklarında tahminlerin tutucu yapılmasını sağlayın. 2010 yılında bütçe gelirlerinde gerçekleşen artışı, harcamalarda kullanmayın, borç azaltmakta kullanın” şeklinde sıralıyor. Kısacası IMF ekonominin yeni anayasasına “yetmez ama alkışlarla evet” diyor.
IMF’de kuvvetli bir inancın doğmasını sağlayanın, hükümet ve ekonomi yönetimi olduğu, rapordaki ifadelerden anlaşılıyor. Örneğin ekonomi yöneticileri, “Avrupa’daki kötü gidiş bizi fazla etkilemez. Çünkü mali kuralı çıkarınca, eşimiz olan diğer gelişen ülkelerden ayrışacağız. Yabancı fonlar bize gelecek, bu da büyümemizi destekleyecek” demişler. “Zamanlaması ve hızı yerinde bir çıkış stratejisi uyguluyoruz. Mali kural da bunun bir parçası olacak” demişler.
Başbakan Erdoğan’ın son noktayı koymasıyla da IMF raporu, daha açıklandığı gün anlamsız hale gelirken, Türkiye de uluslararası alanda “takiyyeci” durumuna düşmüş oldu. “Yetmez ama evetçi IMF”nin sosyalist başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın, Başbakan Erdoğan’ın son çıkışını duyunca, nasıl bir hayal kırıklığı ve aldatılmışlık duygusu yaşadığını tahmin etmek zor değil.
IMF Başkanı’nın işi Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’a göre çok kolay sayılır. Çünkü Merkez Bankası’nın da tüm gelecek stratejileri ve faizlerin uzun süre tek haneli kalacağı öngörüsü de mali kuralın çıkacağı varsayımına dayanıyor. Merkez Bankası bağımsızlığı ve enflasyon hedeflemesinin de ucundan kıyısından eleştirilmeye başlandığı şu günlerde, mali kuralın temelli rafa kalkması, Yılmaz’ın kalbini şimdiden sıkıştırmaya başlamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder