Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF) kuruluş yasasında fonun amacı, “Sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek” şeklinde belirlenmiş.
Bu amaçların hangisi, böyle bir fon kurmadan yapılamazdı? Hangi amaç için TVF’ye mecburduk? Bu amaçların hangisi için TVF’nin Sayıştay Kanunu, Kamu İhale Kanunu, Devlet İhale Kanunu, özelleştirmeye ilişkin kanunlar, KİT yasaları, Fonlar ve KİT’lerin TBMM tarafından denetlenmesine ilişkin kanunlar, Devlet Memurları Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu ve Rekabet Kanunu’ndan muaf tutulması şarttı?
Tek tek bakalım.
“Sermaye piyasası araç çeşitliliği ve derinliğine katkıda bulunmak” amacı için yapılabilecekler, tahvil ve bono türü borçlanma araçlarının ihracı, fon bünyesindeki varlıkların ipoteğine veya gelirlerine dayalı menkul kıymetler çıkartılması, fon bünyesindeki şirketlerin borsada hisse senedi ihracı gibi işlemler olabilir.
Bunların hiçbirisini yapabilmek için TVF gerekmiyor. Hepsi de bugün TVF’ye devredilen veya ileride devredilecek kamu varlıklarının bizzat kendisi tarafından veya Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından gerçekleştirilebilecek işler.
“Yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak” amacından kasıt, mevcut haliyle gelir ve katmadeğer yaratan kamuya ait varlıkların daha verimli hale getirilmesi ve atıl olanların da ekonomi için gelir ve katmadeğer yaratır hale getirilmesi veya satılarak bir defalık gelir elde edilmesi olabilir. Bunların hepsi de mevcut kurum ve yasalarla yapılabilir şeyler, hiçbirisi için TVF gerekli ve zorunlu değil.
Bu çerçevede aklınıza gelen özelleştirme, satış, mevcut kurumların verimliliğini artırmak, gayrimenkulleri satmak, kiralamak veya kamu arazileri üzerine yatırımlar, tesisler kurmak gibi işlerin hepsini, isterseniz TVF olmadan da pek ala yapabilirsiniz.
“Dış kaynak temin etmek” amacı için yapılacaklar ya doğrudan kamu varlıklarının yabancılara satışı ya da varlığa dayalı menkul kıymet veya tahvil çıkartarak borçlanmak olabilir. Bunlar için de TVF”ye ihtiyaç yok. Bu işlerin hepsini kamu kurumları bizzat kendisi veya Özelleştirme İdaresi tarafından, gerekiyorsa bazı yeni düzenlemelerle yapılabilecek şeyler.
“Stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek” amacı ise zaten zorunlu bir amaç. Amaç kamunun stratejik ve büyük ölçekli yatırımları yapması veya bunların gerçekleşmesi için ortak olması ise bunun teknik olarak bütçe içinde, siyasi olarak da Meclis ve Sayıştay denetimi altında yapılması gerekir. Tersine uygulamaların dayandığı ölçülemeyen ve denetlenemeyen bir paralel bütçe ve paralel Hazine pratiğinin ağır faturalarını 1994 ve 2001 krizlerinde acı bir şekilde görmüştük.
Görüldüğü gibi amaçlanan şeylerin hiçbirisi için TVF gerekli ve zorunlu değil.
Sadece amaçların gerçekleşebilmesi açısından değil amaçların daha etkin ve ucuz yapılabilmesi açısından da TVF gerekli veya zorunlu değil. Örneğin amaç ucuz kaynak bulmak ise Hazine’nin kendisi TVF’den her zaman daha ucuza borçlanabilir. Amaç kamu varlıklarının en uygun yatırımcılara en iyi fiyatla satılarak özelleştirilmesi ise bunu, soru işaretleriyle dolu TVF sistemi yerine mevcut sistemle yapmak çok daha sağlıklı olur.
Öyleyse TVF düzenlemesinin eskiden yapılamayıp da şimdi mümkün kıldığı tek şey, devasa kamu varlıklarının Sayıştay denetiminin, dolayısıyla etkin bir Meclis denetiminin dışına çıkartılması ve başta saydığımız temel kanun hükümlerinin işlemediği bir düzen kurmak oluyor.
Devasa kamu varlığını, en temel kanunlara uymadan kullanan ve bunlarla her türlü işlemi yapma yetkisine sahip ama denetimi son derece kısıtlı bir mekanizmaya ne için ihtiyaç duyuluyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder