Merkez Bankası’nın son enflasyon raporunda “Enflasyon dinamiklerindeki değişim” başlıklı bir analiz kutusu yer alıyor. Bu çalışma, enflasyondaki yüksek seyrin belirleyicilerinin incelenmesini amaçlıyor. İnceleme 2006-16 arasındaki 11 yılı kapsıyor.
Çalışma, bir yanıyla Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadeledeki başarısızlığının, diğer yanıyla enflasyonun nasıl ekonominin hücrelerine nüfuz etmiş yapısal bir sorun haline geldiğinin itirafı şeklinde.
Çalışmanın ortaya koyduğu sonuçlar şöyle:
* 11 yıllık sürede yıllık ortalama enflasyon yüzde 8.2 oldu. Bu süre içinde enflasyon hedeflerinin ortalaması ise yüzde 5.2 ediyor. Gerçekleşen enflasyonların ortalaması, hedeflerin ortalamasının 3 puan üzerinde.
* İşlenmemiş gıda ile döviz kuru, enflasyona en yüksek katkı yapan faktörler. 11 yıllık ortalamaya her iki faktör de 1.3’er puanlık katkı yapıyor. İşlenmemiş gıdadaki oynaklık, enflasyonda belirsizliği artırıyor.
* Döviz kurunun enflasyona katkısı 2.5 puan düşüş ile 4 puan artış şeklinde geniş bir aralığa yayılıyor. Döviz kuru geçişkenliğinde, yıllar içinde kayda değer bir değişiklik yok. Döviz kurlarındaki oynamaların enflasyona yansıma gücü kendini koruyor.
* Vergiler, döviz kuru ve işlenmemiş gıdadan sonra enflasyona en yüksek katkı yapın faktör. Vergi artışlarının enflasyona ortalama katkısı 0.8 puan. 2010’da yüzde 6.4’lük enflasyonun 1.8 puanı vergilerden kaynaklanmış.
* Reel birim ücret artışı ile çıktı açığının, yani büyüme hızının enflasyona ortalama etkisi 0.2’şer puan. Vergi artışlarının enflasyona katkısının, büyüme hızı ile reel ücret artışının etkisinden 4 kat daha fazla olması çok önemli. Enflasyonda reel birim ücret ile büyüme hızı geçişkenliği düzeyinde de bir değişim gözlenmiyor.
* İthalat fiyatlarının 11 yıllık ortalama enflasyona katkısı 0.1 puan ile tahminlerden çok daha düşük düzeyde. Üstelik enflasyonda ithalat fiyatı geçişkenliğinde bir zayıflama eğilimi görülüyor. Döviz kuru geçişkenliği gücünü korurken ithalat fiyatı geçişkenliğinin zayıflaması, esas olarak kamunun en önemli ithalat kalemleri olan doğalgaz ve petrol fiyatlarını yönlendirmesinden kaynaklanıyor. Buradan ithalat fiyatı geçişkenliğinin petrol ve doğalgaz dışında daha farklı bir görünüm ve eğilim izleyebileceği sonucu da çıkıyor.
* Tabloda enflasyonun yarısının “Sabit terim” kaleminden geldiği görülüyor. Kullanılan hesaplama modelinde “sabit terim” kavramı, “uzun dönem enflasyon beklentilerinden de etkilenen ‘trend enflasyon’ ve modelde içerilmeyen diğer unsurların bir bileşimi olarak düşünülebilir” şeklinde açıklanıyor. Buradan da “ diğer belirleyiciler sabitken enflasyondaki ataletle birlikte yıllık enflasyonun yaklaşık yüzde 4 oranında gerçekleşeceği” sonucu çıkartılıyor.
* Ücretten vergiye, döviz kurundan ithalat fiyatlarına, büyümeden işlenmemiş gıdaya tüm temel faktörlerin katkısı sıfır olsa bile yüzde 4 gibi uluslararası açıdan yüksek bir enflasyondan kurtulamıyoruz. Bu sonuç, enflasyonun yapısal bir sorun haline geldiğini gösteriyor.
* Aslında döviz kuru ile işlenmemiş gıdadaki oynaklık ve hızlı yükselişin gerisinde de ekonomideki yapısal sorunlar var. Aynı şekilde vergilerin enflasyona bu kadar çok katkı yapıyor olmasının nedeni de maliye tarafındaki yapısal sorunlar.
Bu tablonun ortaya koyduğu resim, enflasyonun geçici değil kronik yapısal temelleri olduğudur. Bu yüzden işin birinci derecede suçlusu da, çözebilecek olan da siyasi iktidardır. Enflasyon sorununun çözümü, Merkez Bankası’nın ne kadar etkili bir politika yürüttüğü konusu bir yana, para politikalarının boyunu çok aşmış durumda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder