Kürtaj yasağına gerekçe bulmaya çalışanların dayandığı
temel tezlerden birisi, bunun Türkiye’nin nüfus artış hızını düşürerek
büyümesini ve dünyada daha etkili olmasını engelleyeceği iddiası. Eğer gerçekten
sorun bu ise önümüzdeki engelleri önem sırasına koymaya kalksak kürtaja pek
sıra gelmez. Sosyal alanda barış, eşitlik, adalet, sağlık, eğitim ve
istihdamın; ekonomi alanında ise katmadeğeri yüksek ve kendine yeterli üretimin
ilk sıralarda yer alacağı da kesindir.
Sadece
istihdam alanındaki durumumuzu dünya ile karşılaştırmak bile bu sorun
karşısında kürtajın devede kulak bile olmayacağını görmemize yeter.
Örneğin kriz içindeki Avrupa Birliği’nde (AB)
işsizlik dev boyutlara ulaşmış durumda.
Türkiye ise işsizlik oranını tek haneyi indirmekle övünüyor. Oysa bu görüntü
sadece işsizlik oranının hesaplanmasında kullanılan yöntemin bir sonucu. İş
aramayıp evde oturmayı tercih edenler işsiz sayılmadığı için Türkiye’nin durumu
çok güzel gözüküyor. Gerçekte Türkiye’nin istihdam karnesi, AB’nin en kötüleri
olan İspanya ve Yunanistan’dan bile kötü.
AB’nin istatistik kurumu Eurastat’ın 2011 yılı
verilerine göre Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 9 iken Yunanistan’da yüzde
17.9, İspanya’da ise yüzde 21.8 düzeyinde. Yani Yunanistan’ın işsizlik oranı
Türkiye’nin yaklaşık 2 katı, İspanya’nınki ise yaklaşık 2.5 katı.
Ama olaya
“Çalışma çağındaki insanların yüzde kaçının bir işi var?” diye bakarsak, resim
tam tersine dönüyor ve gerçek durum ortaya çıkıyor. AB’nin istihdam oranı ortalaması yüzde 64.3
düzeyinde. Bu oran kriz öncesinde 2007 yılında yüzde 65.3 idi. İşsizlik tavan yaptı dediğimiz İspanya’da
15-64 yaş arasındaki nüfusun yüzde 57.7’si, Yunanistan’da ise yüzde 55.6’sı bir
işte çalışıyor. İşsizlik oranının tek haneye inmesiyle övünen Türkiye’de ise
çalışma çağındaki insanların ancak yüzde 48.4’ü bir işte çalışıyor.
İş aramayan
ama fiilen işsiz olanları da hesaba katarak gerçek işsizlik oranlarını
hesaplarsa, Türkiye’nin işsizlik oranı İspanya ile Yunanistan’ın üzerine
çıkıyor. Öğrenciler, emekliler ve
fiziki nedenlerle çalışamaz durumda olanları hariç tutarak hesapladığımız fiili
işsizlik oranı AB’de ortalama yüzde 20,3 düzeyinde. İspanya’nın fiili işsizlik oranı yüzde 31.8, Yunanistan’ınki ise yüzde
31. Tek haneli işsizlikle övünen Türkiye’nin fiili işsizlik oranı ise yüzde
41.5. Bu açıdan baktığımızda Türkiye, fiili işsizlik oranı yüzde 45 olan
Makedonya’dan sonra Avrupa’da en kötü durumda olan ikinci ülke durumunda.
AB’de
çalışan her bir kişi 2.32 kişiye bakıyor. Bu oran İspanya’da 2.56 kişi,
Yunanistan’da 2.71 kişi. Türkiye’de ise çalışan her bir kişi 3.09 kişiye
besliyor. Türkiye’nin bu oranda
AB’nin krizle sarsılmış halini yakalamak için bile istihdamını 23 milyon 450
binden 31 milyon 136 bine çıkarması gerekiyor. Bunun için yaklaşık 7.7 milyon
yeni iş yaratmak gerekiyor.
Sadece bu gerçekleşse, verimlilik oranlarında hiç
artış olmasa bile milli gelir yüzde 33 artabilir, kişi başına gelir 3 bin 400
dolardan fazla artarak 13 bin 900 doları yakalayabilir.
İstihdamın yüzde 64’ünün lise altı eğitimli olması,
sadece yüzde 26’sının meslek veya üniversite eğitimi almış olması da
Türkiye’nin nal topladığı alanlardan birisi. Lise düzeyinde eğitimde OECD’nin
uluslararası karşılaştırmalarında Türkiye sondan üçüncü sırada yer alıyor. Yani
eğitimin kalitesi de nal topluyor.
Bu dev
sorunların çözümü de kürtaj tartışmasıyla toplumu kutuplaştırıp oyalamaktan
geçmiyor.
http://www.haberturk.com/htyazar/ismet-ozkul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder