16 Haziran 2012 Cumartesi

Derdimiz kürtajın çok olması değil, eğitim ve işin az olması


Kürtaj yasağına gerekçe bulmaya çalışanların dayandığı temel tezlerden birisi, bunun Türkiye’nin nüfus artış hızını düşürerek büyümesini ve dünyada daha etkili olmasını engelleyeceği iddiası. Eğer gerçekten sorun bu ise önümüzdeki engelleri önem sırasına koymaya kalksak kürtaja pek sıra gelmez. Sosyal alanda barış, eşitlik, adalet, sağlık, eğitim ve istihdamın; ekonomi alanında ise katmadeğeri yüksek ve kendine yeterli üretimin ilk sıralarda yer alacağı da kesindir.
Sadece istihdam alanındaki durumumuzu dünya ile karşılaştırmak bile bu sorun karşısında kürtajın devede kulak bile olmayacağını görmemize yeter.
Örneğin kriz içindeki Avrupa Birliği’nde (AB) işsizlik dev boyutlara ulaşmış durumda.  Türkiye ise işsizlik oranını tek haneyi indirmekle övünüyor. Oysa bu görüntü sadece işsizlik oranının hesaplanmasında kullanılan yöntemin bir sonucu. İş aramayıp evde oturmayı tercih edenler işsiz sayılmadığı için Türkiye’nin durumu çok güzel gözüküyor. Gerçekte Türkiye’nin istihdam karnesi, AB’nin en kötüleri olan İspanya ve Yunanistan’dan bile kötü.
AB’nin istatistik kurumu Eurastat’ın 2011 yılı verilerine göre Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 9 iken Yunanistan’da yüzde 17.9, İspanya’da ise yüzde 21.8 düzeyinde. Yani Yunanistan’ın işsizlik oranı Türkiye’nin yaklaşık 2 katı, İspanya’nınki ise yaklaşık 2.5 katı.
Ama olaya “Çalışma çağındaki insanların yüzde kaçının bir işi var?” diye bakarsak, resim tam tersine dönüyor ve gerçek durum ortaya çıkıyor. AB’nin istihdam oranı ortalaması yüzde 64.3 düzeyinde. Bu oran kriz öncesinde 2007 yılında yüzde 65.3 idi.  İşsizlik tavan yaptı dediğimiz İspanya’da 15-64 yaş arasındaki nüfusun yüzde 57.7’si, Yunanistan’da ise yüzde 55.6’sı bir işte çalışıyor. İşsizlik oranının tek haneye inmesiyle övünen Türkiye’de ise çalışma çağındaki insanların ancak yüzde 48.4’ü bir işte çalışıyor.
İş aramayan ama fiilen işsiz olanları da hesaba katarak gerçek işsizlik oranlarını hesaplarsa, Türkiye’nin işsizlik oranı İspanya ile Yunanistan’ın üzerine çıkıyor. Öğrenciler, emekliler ve fiziki nedenlerle çalışamaz durumda olanları hariç tutarak hesapladığımız fiili işsizlik oranı AB’de ortalama yüzde 20,3 düzeyinde. İspanya’nın fiili işsizlik oranı yüzde 31.8, Yunanistan’ınki ise yüzde 31. Tek haneli işsizlikle övünen Türkiye’nin fiili işsizlik oranı ise yüzde 41.5. Bu açıdan baktığımızda Türkiye, fiili işsizlik oranı yüzde 45 olan Makedonya’dan sonra Avrupa’da en kötü durumda olan ikinci ülke durumunda.
AB’de çalışan her bir kişi 2.32 kişiye bakıyor. Bu oran İspanya’da 2.56 kişi, Yunanistan’da 2.71 kişi. Türkiye’de ise çalışan her bir kişi 3.09 kişiye besliyor. Türkiye’nin bu oranda AB’nin krizle sarsılmış halini yakalamak için bile istihdamını 23 milyon 450 binden 31 milyon 136 bine çıkarması gerekiyor. Bunun için yaklaşık 7.7 milyon yeni iş yaratmak gerekiyor.
Sadece bu gerçekleşse, verimlilik oranlarında hiç artış olmasa bile milli gelir yüzde 33 artabilir, kişi başına gelir 3 bin 400 dolardan fazla artarak 13 bin 900 doları yakalayabilir.
İstihdamın yüzde 64’ünün lise altı eğitimli olması, sadece yüzde 26’sının meslek veya üniversite eğitimi almış olması da Türkiye’nin nal topladığı alanlardan birisi. Lise düzeyinde eğitimde OECD’nin uluslararası karşılaştırmalarında Türkiye sondan üçüncü sırada yer alıyor. Yani eğitimin kalitesi de nal topluyor.
Bu dev sorunların çözümü de kürtaj tartışmasıyla toplumu kutuplaştırıp oyalamaktan geçmiyor.





 http://www.haberturk.com/htyazar/ismet-ozkul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder