IMF’nin önceki gün yayınlanan “Reel kur artışından neden ve ne zaman kaygılanmalıyız? / Hollanda Hastalığı ile büyüme arasındaki kayıp halka” başlıklı araştırma, hızlı döviz girişinin ülke ekonomilerine etkisi konusunda çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Araştırma bu alanda yapılmış 60 teorik ve deneysel (ampirik) çalışmanın sonuçlarını topluca değerlendiriyor.
Hollanda Hastalığı terimi, bu ülkede 1960’larda doğalgaz bulunmasının ardından yaşanan ters etkileri ifade ediyor. Doğalgaz bulunması, üretim faktörlerinin diğer alanlardan çekilip yeni kaynağa yönelmesi yüzünden toplam üretimin azalmasına yol açmıştı. Zengin bir doğal kaynağın bulunması, ülkedeki doğal kaynakların fiyatının hızla artması, işçi dövizleri, dış yardımlar da dahil herhangi bir nedenle ülkeye kaynak girişinin artmasının, büyüme ve üretim üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin tamamı, Hollanda Hastalığı diye tarif ediliyor.
IMF’nin son çalışması, ülkeye aşırı ve hızlı döviz girişlerinin, Hollanda Hastalığı’na yani bir dizi olumsuz sonuçlara yol açtığını kesin olarak saptıyor. Hızlı döviz girişleri, reel kur düzeyini yükseltirken üretim faktörlerinin yeniden dağılımına yol açıyor. Üretim faktörlerinin yeniden dağılımında kaynaklar imalattan başka alanlara kayıyor, ülke sanayisizleşiyor ve hem üretim, hem de net ihracat düşüyor.
Hızlı döviz girişinin farklı ülke ekonomilerinde yarattığı sonuçlar şöyle özetleniyor:
* Örneklerin yüzde 80’den fazlasında reel kur artışıyla birlikte sanayisizleşme ortaya çıktı. Kaynakların üretken olmayan alanlara kaymasıyla sanayi üretiminin payı düştü.
* Örneklerin yüzde 90’dan fazlasında verimlilik düştü.
* Örneklerin yüzde 75’inde ihracat düştü.
* Reel kurlarda aşırı değerlenme şeklinde ortaya çıkan sapmalar, örneklerin yüzde 90’ında büyümenin düşmesine neden oldu.
* Reel kurun arttığı ülkelerin yüzde 75’inde üretim düşerken, reel kurun düştüğü ülkelerin hiçbirisinde üretim düşüşü gözlenmedi.
* Reel kurlardaki oynaklık her durumda büyümeyi düşürücü bir etki yaratıyor.
Hızlı döviz girişinde ekonomide en fazla dengesizlik ve sorun yaratan ise kısa vadeli ve oynak sıcak para girişi. Bu durumda enflasyon ve cari açıkta hızlı artış ile ekonomideki aşırı ısınmanın ardından krizlerin patlak vermesi olasılığı yüksek.
Araştırma, sıcak paranın olumsuz sonuçlarını frenlemek için son dönemde sermaye kontrollerine başvuran ülkelerin arttığına işaret ediyor. Ancak kendi konusu olmadığı için sermaye kontrolleri alanına daha fazla girmiyor. Bu yüzden, politika önerileri konusunda sadece hızlı döviz girişinin yol açtığı olumsuz sonuçların nasıl azaltılabileceği üzerinde duruyor.
Rapor, mali disiplin ve sıkı bütçeyi önlemlerin ilk sırasına koyuyor. Bu çerçevere mali kural ve istikrar fonu uygulamalarını tavsiye ediyor. Bu yolla artırılan tasarrufların borç ödeme ve rezerv artırmak için kullanılmasını öneriyor. Harcamaların verimlilik ve eğitimli işgücünü artırıcak şekilde, altyapı ve eğitime kaydırılmasını tavsiye ediyor. Ayrıca kredilerdeki artış ve fiyat balonlarının önlenmesi için bankacılık ve finans alanında denetim ve düzenlemelerin geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder