IMF heyetinin izleme görüşmeleri sonrasında yaptığı değerlendirme cuma gecesi açıklandı. Değerlendirmenin omurgasını finansal istikrar sorunu oluşturuyor. Merkez Bankası’nın son raporları ve kararlarında finansal istikrar sorunu, enflasyonla mücadeleden daha fazla öne çıkmıştı. IMF de içinde bulunduğumuz koşullarda, birinci sorunun finansal istikrarın sağlanması-korunması olduğunu, fiyat istikrarının korunabilmesi için de bunun şart olduğunu söylüyor. Merkez Bankası’nın son politika değişiklikleri temelde IMF’nin bu yaklaşımı ile paralellik taşıyor.
IMF, ekimde yüzde 5.4 olan 2011 yılına ilişkin milli gelire oranla cari açık tahminini, iki ay bitmeden yüzde yüzde 6.5’e yükseltti. IMF, sıcak para girişindeki artışın, özellikle Avrupa’daki sorunların piyasalarda yarattığı dalgalanmaların etkisini artırarak finansal istikrarı sarsmasından çekiniyor. IMF, “Dış kaynak kullanımı azaltılmalı, fiyat balonlarının oluşumu önlenmeli yoksa sıcak para çıkmaya başladığında sarsıntı büyük olur” uyarısını yapıyor.
Finansal istikrarsızlığa karşı ön tedbirler alınmasını isteyen IMF’nin tesbit ve önerileri üç ana başlıkta şöyle özetlenebilir:
PARA POLİTİKASI: IMF genel olarak Merkez Bankası’nın çizgisini olumlu buluyor. Sıcak para arttığında geleneksel faiz araçlarının etkisinin azalacağını belirten IMF, bu yüzden likiditeyi daraltan önlemlerin kullanılmasını öneriyor. Bu çerçevede munzam karşılıkların artırılması ve kapsamının genişletilmesini destekliyor.
IMF, Merkez Bankası’nın faizlerin uzun süre düşük düzeylerde kalacağı mesajı vermesini yanlış buluyor, tam tersine faiz artışı ihtimaline kapıyı açık tutması gerektiğini söylüyor. Ancak buradan IMF’nin son faiz indirimini yanlış bulduğu sonucunu da doğrudan çıkartamayız. IMF’nin yanlış bulduğu şey, faizlerin uzun süre düşük kalacağı veya düşmeye devam edeceği şeklinde bir iyimserlik yayılması.
4. Madde değerlendirmesinde döviz alım miktarının artırılmasını öneren IMF, şimdi ise alım miktarındaki artışın kontrollü olmasını öneriyor. Döviz alımlarının, bu yolla piyasaya verilen likiditeyi geri çekme imkanlarını zorlayacak düzeye çıkmasının, Merkez Bankası’nın etkisini zayıflatacağını belirtiyor. IMF, döviz alımlarının döviz girişine oranının düşürülmesini öneriyor.
MALİYE POLİTİKASI: IMF maliye politikasının da sıkılaştırıcı para politikasına destek vermesi gerektiğini vurguluyor. Alacakların yeniden yapılandırılması ile elde edilecek gelirler ile tahminlerin üzerine çıkacak özelleştirme gelirlerinin tasarruf edilmesini istiyor. IMF, bu miktarın tasarruf edilerek Merkez Bankası’nda mevduat olarak tutulmasının, likiditeyi kontrol çabasına destek olacağını belirtiyor. Böylece dolaylı olarak torba yasadaki Hazine’nin bankalarda mevduat tutması planına karşı çıkmış oluyor. IMF, “orta vadeli mali hedeflere ulaşmak için ithalat vergileri gibi geçici kaynaklara dayanmayın” diyor. IMF vergi affına ve emeklilere verilen zamma da karşı çıkıyor.
BANKACILIK: IMF, bankacılıkta risk oluşturacak alanlarda önleyici tedbirlerin alınmasını istiyor. IMF’nin bankacılıktaki birinci önerisi, kriz döneminde gevşetilen tahsili gecikmiş alacak tanımı ile karşılık oranlarının eski haline getirilmesi. Bu plan, bankacılıktaki riskleri azaltırken şirketleri sıkıştıracak, kredi ve likidite hacmini daraltacak, banka karlarını azaltacak bir adım.
IMF ayrıca döviz geliri olmayan şirketlere verilen döviz kredilerinde karşılık oranlarının diğerlerinden daha yüksek hale getirilmesini istiyor.
IMF’nin etkisi daha geniş olacak bu önerilerinden çok, konut piyasasına ilişkin önerileri tartışma yarattı. IMF, aynı emlak için hem müşterinin hem de inşaatçı firmanın kredilendirilmesinin, iyi kontrol edilmezse sorun yaratacağına dikkat çekiyor. Konut kredilerindeki artışı frenlemek için de KKDF oranının diğer kredilerle aynı düzeye çıkarılmasını öneriyor. IMF ayrıca gayrımenkul yatırım ortaklıklarına tanınan kurumlar vergisi avantajının da kaldırılmasını istiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder