İki haftadır Merkez Bankası’nın baş rolü üstlendiği ekonomi politikasındaki yeni stratejiyi tartışıyoruz. Son olarak 49 banka genel müdürüyle bir toplantı yapıldı. Ancak görünen o ki, soru işaretleri hala sürüyor. Öteden beri cari açığa karşı önlem alınmasını isteyenler bile yanıtlardan tatmin olmadılar. Sonuç olarak yığınla soru, tatmin edici bir yanıt bulamamış halde ortada duruyor:
SICAK PARA DURACAK MI?
Bunu anlamak için, alınan önlemlerin, sıcak paranın Türkiye’ye gelmesini sağlayan dinamikleri değiştirip değiştirmeyeceğine bakmak gerek. Sıcak para gelişmiş ülkelerde faizler sıfıra yakınken Türkiye’de daha yüksek olduğu için geliyor. ABD ve Avrupa, kendi finans sistemlerini ayakta tutabilmek için bankalara sürekli para pompalıyor. Bu paralar, daha fazla kar için bizim gibi ülkelere akarak, dengesizlik yaratıyor. Dünya görülmemiş bir serseri para dalgası ile karşı karşıya. Bu serseri para aradaki faiz farkına ve kurların yönüne bakarak hareket ediyor. Sıcak para girişi kurları düşürdüğü için hem faiz farkından, hem de kurdan kazanıyor.
Faizin 0.5 puan düşmesi ve zorunlu karşılık önlemi, sıcak parayı çeken faiz farkını ortadan kaldırmıyor, sadece biraz azaltıyor. Bu nedenle alınan önlemler, Türkiye’yi serseri paranın hedefi olmaktan çıkarmaz. Türkiye’ye sıcak para giriş ve çıkışlarını, hala global piyasalardaki gelişmeler belirlemeye devam eder. Serseri paranın istikrarsızlık yaratma riski, hala sürüyor.
Kurların yükseme eğiliminde veya istikrarsız olması, faiz kazancını ortadan kaldırabileceği için daha etkili bir faktör. Ancak şu anda yükselen kurlar, bir dengeye oturduktan sonra sıcak para girişiyle duracak, hatta yeniden düşmeye başlayacaktır. Bu da herşeyin tekrar eskiye dönmesi demek.
TEK SORUN VADESİ Mİ?
Merkez Bankası, sıcak parayı değil kısa vadeye yatırım yapmasını önlemeye çalışıyor. Serseri paranın vadesiz mevduat ve gecelik piyasada durması elbette riski artırıyor. Ancak serseri paranın bonoya ya da 1 aydan uzun mevduatta durması, ürktüğünde ya da daha karlı bir yer bulduğunda hızla çıkarak istikrarsızlık yaratma riskini ortadan kaldırmaz.
MEVDUATTA VADE UZAR MI?
Kısa vadeli mevduata daha yüksek zorunlu karşılık uygulaması ile TL mevduatta vadenin uzaması amaçlanıyor. Tasarrufların kısa vadede toplanmasının temel nedenleri sürüyorken ve faizler zaten eskisine göre çok düşükken aradaki küçük farklar, vadelerin fazla uzamasını getiremez.
KREDİ GENİŞLEMESİ DURUR MU?
Zorunlu karşılık artışı, bankaların kredi verme imkanını törpüler. Ancak sıcak para girişiyle likiditenin artmaya devam etmesi, bu etkiyi sıfırlar ve Merkez Bankası, zorunlu karşılıkları tekrar artırmak zorunda kalır. Bu aracın çok sık kullanılması da bir güven tahribatı yaratabilir. Son toplantıda bankalara kredileri yüzde 25’ten fazla artırmayın “tavsiyesi” yapılması, aslında bu adımın kredi artışını önlemeye yetmeyeceğinin gizli bir itirafı. Ayrıca şirketler, yurtdışından kredi alarak da kredileri artırabilirler.
ÖNLEMLER YETER Mİ?
Merkez Bankası, para programında şu ana kadar alınan önlemlerin cari açığı hedeflenen düzeyde tutmaya yeteceği kanaatini dile getiriyor. Bir yandan da gerekirse daha sert önlemler alınacağı uyarısı yapılıyor. Ekonomi yönetiminin bile bu konudan emin olmadığı görülüyor. Ekonomi aktörleri zaten yeterli olacağını düşünmüyor. Son toplantıya katılan bazı bankacıların dile getirdiği “Acaba bizim bilmediğimiz ama yöneticilerin bildiği, gördüğü bir şey mi var?” sorusu, açıklamalardan tatmin olmadıklarını gösteriyor.
Global piyasalar böylesine fırtınalı bir dönemden geçerken, bu bu dalgalı sularda kaptanlık yapacak banka genel müdürlerinin kafasındaki soru işaretleri bile duruyor. Toplum önünde fiilen finansal istikrar ve cari açıktan da sorumlu hale gelen Merkez Bankası’nın işi çok zor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder