30 Nisan 2012 Pazartesi

Para politikasının direksiyonu, sıcak paraya teslim


Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, yılın ikinci enflasyon raporunu açıkladı. Merkez Bankası’nın enflasyon raporu., genelde “Enflasyon tahmininde ve para politikasında değişiklik yok” şeklinde özetlendi. Aslında enflasyon raporu ve Başkan Başçı’nın sunumu, yüksek cari açık ve sıcak paraya aşırı bağımlı politikaların, ekonomiyi ne kadar kırılgan bir duruma düşürdüğünün itirafı şeklinde.
Merkez Bankası, enflasyon hedeflemesi politikasının temel aracı olarak sunulan politika faizini (haftalık repo ihalesi faizi) anlamsız ve değersiz hale getirmiş bulunuyor. Bunun yerine geniş bir faiz koridoru politikası izliyor. Fonlama faizini her gün, duruma göre düşürüyor da, aşırı ölçüde yükseltiyor da. Piyasaya verilen para miktarı da bir gün kısılıp, bir gün gevşetilebiliyor. Böylece faizler, günden güne yüzde 5 ile yüzde 11.5 arasında oynayabiliyor.
Başçı, Merkez Bankası’nın bu oynaklığının ölçüsünü ve yönünü “küresel fon akımlarının hareketin göre” ayarladıklarını söylüyor. Sıcak para gitmeye kalkarsa para politikası o gün sıkılaştırılıyor, geldiğinde ise gevşetiliyor. Bu aslında para politikasının rotasının, sıcak paranın gel-gitlerine teslim edildiğinin itirafından başka birşey değil.

28 Nisan 2012 Cumartesi

Sıfırcı gençlik neyin habercisi?


Üniversite sınavlarının birinci aşaması olan Yüksek Öğretime Geçiş Sınavları'nın (YGS) sonuçları, eğitim sisteminin neresinden tutsanız elde kalacak kadar kötü bir durumda olduğunu bir kez daha tescilledi. Öğretim sistemi nitelik açısından yerlerde sürünürken büyük bir eşitlizliği de içinde yaşatıyor ve durum her yıl daha da kötüye gidiyor.
Önce YGS sonuçlarının nasıl bir manzara çizdiğine bakalım:
  • Ham puanı 0.5'ten küçük olduğu için puanı hiç hesaplanman aday sayısı 50 bini aştı. Sınavı geçerli sayılan öğrenci sayısı 2010'a göre yüzde 23 artarken, sıfırcı öğrenci sayısı yüzde 259 arttı.
  • Özellikle matematik ve fen alanında tam bir başarısızlık var. 40 soruluk sınavda fende ham puan ortalaması 3.56. Yani 10 üzerinden not verilmeye kalkılsaydı adayların ortalama notu 1'in bile altında olacaktı. Ortalama ham puanlar matematikte 6.92, sosyalde 11.63, Türkçe'de 18. Bunları 10 üzerinden notlara çevirirsek matematiğe 2, sosyale 3, Türkçe'ye de ancak 4.5'ten 5 vermemiz gerekecekti.

23 Nisan 2012 Pazartesi

Türkiye, sert inişte dünya üçüncülüğüne aday


Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın Washington’da yapılan ilkbahar toplantıları için hazırladığı raporlarda yer alan Türkiye’ye ilişkin değerlendirme ve tahminlerde kayda değer bir değişiklik yok. Türkiye tahminlerinde temelde bir değişiklik olmamakla birlikte IMF’nin Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’nda, Türkiye’nin yerini dünyanın 184 ülkesi ile karşılaştırmalı olarak görmek mümkün.
* Türkiye 2011’de dünyanın en hızlı büyüyen 15. ülkesi oldu. Hızlı büyüyen ülkeler arasında Çin ve Arjantin dışında önemli ülke yok sayılabilir. Diğerleri Eritre, Gana, Irak, Moğolistan, Katar, Türkmenistan, Ruanda, Zimbabve gibi ülkeler.
* IMF’ye göre Türkiye 2012’de, Katar ve Türkmenistan’dan sonra dünyanın ekonomisi en hızlı yavaşlayan üçüncü ülkesi olacak. IMF’ye göre Türkiye’nin büyüme hızı, 2012’de 6.2 puan düşerek yüzde 8.5’ten yüzde 2.3’e inecek. Katar'ın büyüme hızı 12.8 puan, Türkmenistan’ın büyüme hızı ise 7.7 puan düşecek. Buna rağmen 2012’de Türkmenistan’ın büyüme hızı yüzde 7, Katar’ınki yüzde 6 ile Türkiye’nin 2-3 katı olacak.

21 Nisan 2012 Cumartesi

İşsizliğin artmasını kim engelledi?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en fazla tartışılan istatistiklerinden birisi hanehalkı işgücü istatistikleri. Tarımda kayda değer bir üretim artışı olmadığı halde, TÜİK verilerine göre tarım istihdamının büyük bir artış göstermesi, en fazla kafa karıştıran ve tartışılan noktalardan birisi. Bu ilk başta kriz yüzünden işini kaybedenlerin memleketlerine dönerek tarımda çalışmaya başlamalarıyla açıklanıyordu. Ancak kriz sonrasında 2010 ve 2011’deki yüksek hızlı büyüme döneminde de aynı durum sürdü. O zaman da “kriz yüzünden köye dönüş” savıyla durumu açıklamak imkansız hale geldi. TÜİK Başkanı Birol Aydemir, İstanbul’da gazetecilerle yaptığı toplantıda bu çelişkiyi kabul ederek nedenlerini kendilerinin de araştırdıklarını ifade etti.
Son işgücü istatistiklerine göre işgücüne katılım eğiliminde son yıllara göre ani bir değişim ortaya çıktı. İşsizlik oranının 2 puana yakın düşük çıkmasını sağlayan bu değişim, yeni bir tartışma noktası olmaya aday.

16 Nisan 2012 Pazartesi

Ekonomide iniş yumuşak mı, sert mi olacak?


Şubat ayı sanayi büyümesi beklentilerin üzerinde geldi. Sanayi üretiminde yıllık artış yüzde 4.43 oldu. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi endeksi, bir önceki aya göre yüzde 0.66 arttı. Bunun ardından açıklanan ödemeler dengesi verileri, cari açıkta bir gerilemenin yanısıra, sermaye hareketleri cephesinde döviz girişinde bir artış olduğunu gösterdi. Bu veriler, ilk bakışta ekonomide yumuşak iniş senaryosuyla uyumlu gelişmeler olarak yorumlandı.
Ancak verilere biraz daha ayrıntıya girerek bakınca, yumuşak iniş senaryosundan çok emin olmamak gerektiği ortaya çıkıyor. Ekonomide sert bir iniş olasılığı hiç de az değil. Mevcut verileri alt alta sıralayarak resme biraz daha yakından bakalım:

14 Nisan 2012 Cumartesi

Evlilik, kriz yarasını hala kapatamadı

Son ekonomik kriz aile kurumunu teğet geçmedi ve derin bir yara açtı. Krizin aile kurumunda yarattığı hasar, evlenme sayısındaki düşüş ve boşanmalardaki keskin artışla kendini ortaya koymuştu. Kriz sonrasında büyüme iki yıl üst üste çok yüksek düzeylere ulaştı. Buna rağmen evlilikte krizin yarattığı hasar hala sürüyor. Nüfus artışına rağmen evlenme sayısı, kriz öncesinin altında. Buna karşın boşanmalar kriz öncesinin oldukça üzerinde.

Evlenenler azaldı, boşananlar arttı

2008
2011
Değişim (%)
Evlenme adedi
 641 973
 591 582
-7.85
Boşanma adedi
 99 663
 119 343
19.75
Boşanma / evlilik oranı (%)
15.52
20.17
29.95
1000 kişi başına evlenme sayısı
9.03
8.00
-11.41
1000 kişi başına boşanma sayısı
1.40
1.61
15.27


9 Nisan 2012 Pazartesi

Yeni teşvikte üzülen il sayısı, sevinenden fazla olacak

Teşvik sistemindeki değişiklikten zararlı çıkan illerin sayısı, karlı çıkan illerin sayısından daha fazla olacak. Yeni sistemde 41 ilin normal yatırımlarda aldığı devlet desteği oranı, eskisine göre azalacak. Buna karşın yatırıma devlet desteği artacak illerin sayısı 34’te kalacak. 6 ilin durumunda ise bir değişiklik olmayacak.
Eskiden 1. bölgede yer aldığı için en az destek alan iller arasında bulunan Düzce, yeni sistemde 4. bölgeye alındığı için en karlı çıkan il olacak. Eskiden en fazla destek alan 4. bölgede yer alırken şimdi 3. bölgeye alınan Trabzon ise en fazla kaybeden il olacak. Yeni sistemde kayba uğrayan iller arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun memleketi Tunceli orta sıralarda, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize ise ilk sıralarda yer alıyor.

Yeni teşvikte iller için ne değişecek? / İşgücü maliyeti

İşgücü maliyetini düşürmeye yönelik desteklerde devlet gerçekleşen yatırımda istihdam edilen işçilerin SSK işçi ve işveren primleri ile gelir vergisi stopajının asgari ücrete tekabül eden kısmını üstleniyor. Bu destek belirli bir süre için uygulanıyır. Bu uygulamanın süresi, teşvik bölgelerine ve yatırımın OSB’de olup olmadığına göre değişiyor.

Yeni teşvikte iller için ne değişecek? / Faiz desteği

 Faiz desteğinde devlet yatırım için alınan krediye ödenen faizin belirli bir bölümünü, belirli bir sınıra kadar üstleniyor. Ödenecek faizin kaç puanını devletin üstleneceği, Türk Lirası krediler ve döviz kredileri için farklı uygulanıyor. Ancak  devletin üsteneceği faiz desteğinin toplamda tek bir sınırı var. İster TL olsun, ister döviz kredisi olsun, devletin üsteneceği toplam miktar belirlenen sınırı aşamıyor.

Yeni teşvik sistemi, iller açısından neyi değiştirecek? / Kurumlar vergisi

Bölgesel sektörel teşvik sisteminin uygulamasında üç değişik alanda devlet desteği sağlanıyor. Birincisi yatırıma devlet katkısı oranı ve indirimli vergi oranı, ikincisi faiz desteği, üçüncüsü ise çalışanların sigorta primi ve gelir vergisinin belirli bölümünü devletin üstlenmesi. Her üç desteğin oranı, miktarı ve uygulama süresi, teşvik bölgelerine göre değişiyor. Yeni uygulamada bunlar, yatırımın organize sanayi bölgesinde olup olmadığına göre de farklılaşabiliyor.
Vergi desteğinde devlet, teşvikli yatırım tutarının bölgelere göre değişen belirli bir oranını üstleniyor. Ancak devlet üstlendiği bu bölümü yatırımcıya nakit olarak vermiyor. Yatırım faaliyete geçtikten sonra kurumlar vergisini daha düşük bir oran üzerinden alıyor.

7 Nisan 2012 Cumartesi

Yeni sistemde teşvikler, sanıldığı gibi artmadı


Uzun zamandır beklenen yeni teşvik sistemi, iki günlük kampanya halinde açıklandı. Teşvik sisteminde yapılan değişiklikleri ilk olarak önceki gün Başbakan Erdoğan açıkladı. Dün de Ekonomi Bakanı Çağlayan açıkladı. Yeni sistemin teşviklere yaklaşımı, 2009 temmuzunda uygulamaya giren bölgesel-sektörel teşvik sistemi ile temelde aynı.  O zaman teşvikler Hazine’ye, dolayısıyla Başbakan Yardımcısı Babacan’a bağlıydı. 2009’da, kriz dönemnde açıklamayı sadece Babacan yapmıştı. Bu defa açıklamayı, Başbakan Erdoğan’ın bizzat yapması, yeni sisteme verdiği önemi gösteriyor. Burada yatırımlarını, Erdoğan için politik önemi büyük 2014’e kadar başlatanlara, yeni sistemde daha yüksek avantajlar sağlandığını hatırlatmak gerekiyor.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Tek başına iki zammın faturası bir aylık enflasyona bedel

Elektrik ve doğalgaza gelen şok zamlar, 4 aydır çift haneye demir atan enflasyonun nisanda da çift hanede kalmasını garantiledi. Sadece elektrik ve doğalgaza gelen zamlar bile tek başına nisan enflasyonunun, mart ayı enflasyonundan daha yüksek olmasına yol açacak. TÜİK verilerine göre mart ayı enflasyonu yüzde 0.41 oldu ve yıllık enflasyon yüzde 10.43 düzeyinde sabit kaldı. Elektrik ve doğalgaz zamlarının nisan enflasyonuna katkısı 0.5 puan olacak. Yani tek başına bu iki kalem, mart ayındaki toplam enflasyondan 0.09 puan daha yüksek bir enflasyon yaratacak. Diğer kalemlerde hiç fiyat artışı olmasa bile nisanda yıllık enflasyon yüzde 10’un üzerinde kalmaya devam edecek.

Son zamların nisan enflasyonuna etkisi
Ürün
TÜFE'deki payı (%)
Zam oranı (%)
Nisan enflasyonuna katkısı (% puan)
Elektrik
3.11
8.10
0.25
Doğalgaz
1.32
18.72
0.25
Toplam
4.44

0.50

Elektrik, ÜFE’yi de çarpacak

Üretici enflasyonunda aralık ayında başlayan düşüş eğilimi martta da sürdü. Üretici fiyatlarında aylık enflasyon yüzde 0.36 oldu. Yıllık enflasyon, 0.93 puan daha gerileyerek yüzde 8.22’ye indi. Tarımda üretici fiyatları yüzde 1.16 gerilerken sanayide fiyatlar yüzde 0.69 arttı. İmalat sanayiindeki enflasyon yüzde 0.95 oldu. Petrol ürünlerindeki yüzde 5.53’lük fiyat artışının yanısıra enerji fiyatlarına duyarlı ana metaldeki enflasyonun yüzde 3.15’e çıkması dikkat çekti.

3 Nisan 2012 Salı

Sıcak parayla hormonlu büyüme, cari açığa çifte rekor kırdırdı


2011 yılı büyüme hızı ise geçen yıla göre sadece 0.67 puan azalarak yüzde 8.49 oldu. Böylece Türkiye, bütün fren çabalarına rağmen dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasında kalmaya devam etti. Sıcak parayla şişirilen yüksek büyüme, cari açığın da çifte rekor kırmasına yol açtı. Cari açık hem miktar olarak, hem de milli gelire oranı açısından tarihinin en yüksek düzeyine çıktı. Cari açık 2011’de yüzde 65.4 ve 30.5 milyar dolar artarak 77.2 milyar dolar ile 2010’daki rekorunu açık ara ile yeniledi. Cari açığın milli gelire oranı da yüzde 10 ile tarihin en yüksek düzeyine çıktı.
Cari açığın milli gelire oranı 2010’a göre 3.6 puan birden arttı. Yılın son çeyreğine ait cari açığın milli gelire oranı da bir önceki çeyreğe göre 1.1 puan artarak yüzde 8.9’a yükseldi.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Tarımda çalışan başına verimlilik düşerken istihdam nasıl arttı?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2011 yılı tarımsal üretim tahminleri, tarımdaki istihdam artışı konusundaki soru işaretlerini yeniden gündeme getirdi. TÜİK’in verilerine göre tarımda çalışan başına üretim miktarı 2010’da olduğu gibi geçen yıl da düşmeye devam etti. Tarımda çalışan kişi başına üretim miktarında iki yılda meydana gelen düşüş yüzde 12’yi geçti.
Tahıllar, patates, kuru baklagiller, yağlı tohumlar, tütün, şeker pancarı, pamuk ve eczacılıkta kullanılan ürünlerden oluşan tarla bitkilerinin üretimi geçen yıl ton olarak yüzde 1.57 arttı. Geçen yıl üretim artışı sebzede yüzde 5.96, meyvede yüzde 3.52 oldu. Çayda ise yüzde 5.70’lik bir düşüş yaşandı. Ancak çayda 2010 yılında yüzde 18.33’lük bir artış olduğunu da dikkate almak gerekiyor. Bunların hepsini topladığımızda bitkisel üretimdeki toplam artış yüzde 2.88’de kalıyor. Buna karşın geçen yıl tarım istihdamındaki artış yüzde 8.09 ile üretim artışının neredeyse üç katını buldu.