Mart ayı ekonomik verilerine geçen yılla
karşılaştırarak bakarsak, ekonomide hatırı sayılır bir yavaşlama olduğunu
söyleyebiliriz. Sanayi üretiminin yıllık artış hızı, yüzde 2.4’e kadar
geriledi. Birinci çeyrek sanayi üretiminin geçen yıla göre artışı da yüzde 2.75
oldu. Bu 4. çeyrekteki yüzde 6.46’lık artışın yarısından bile daha az. Geçen
yılın ilk çeyreğindeki yüzde 14.37’lik artışın ise beşte birinden düşük.
Aynı durum cari açık için de geçerli. Mart ayı cari
açığı geçen yıla göre yüzde 36 düştü. Üç aylık toplam cari açık da geçen yıla
göre yüzde 25 azaldı.
Bu görünümde, baz etkisinin de büyük rolü var. Geçen
yılın ilk yarısı gerek sanayi üretiminde, gerekse cari açıkta hızlı bir artışa
sahne olmuştu. Karşılaştırmayı böyle bir dönemle yaptığımız için, cari açıkta
da, sanayi üretiminin artış hızında da ciddi bir düşüş gözüküyor.
Ekonomide eğilimlerin değişkenlik arzettiği dönemlerde,
gelişmenin seyrini daha iyi görebilmek için ekonomideki aylık gelişmelere de
bakmak önem kazanıyor. Mart ayı
verilerine bu gözle bakınca, ekonomideki yavaşlama eğiliminin tersine işaretler
olduğu görülüyor:
* Mevsim ve
takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi şubata göre yüzde 0.72
arttı. Bu yıllık yüzde 8.3’lük bir
üretim artış hızına tekabül ediyor. Arındırılmış endeks şubatta da yüzde 0.67
artmıştı. Mart artışı bunun da üzerine çıktı.
* Martta
şubata göre ihracat yüzde 12.7 artarken ithalattaki artış yüzde 16.2 ile daha
yüksek oldu. Özellikle sermaye
malları ihracatındaki yüzde 11’lik artışa karşın ithalatındaki artışın yüzde
30’u bulması dikkat çekti.
* Mevsim ve
takvim etkisinden arındırılmış ihracat miktar endeksi martta bir önceki aya
göre yüzde 1.1 artarken, ithalat miktar endeksindeki artış yüzde 3.2’ye çıktı.
İthalat miktar endeksindeki artış,
son 12 ayın en yüksek artışı oldu.
* Mart ayı
cari açığı geçen yıla göre düşük olsa da Haziran 2011 sonrasının en yüksek
aylık açıklarından birisi. Mart ayı
cari açığı, şubat açığından yüzde 45.3 daha fazla.
Bu veriler
ekonomide önceki aylarda gözlenen yavaşlama eğiliminin, martta pek geçerli
olmadığını ve frendeki gevşemenin esas olarak iç talep kaynaklı olduğunu
gösteriyor. Ödemeler dengesinde sermaye hareketlerine bu gözle baktığımızda, bu
durumda artan döviz girişinin önemli bir rol oynadığı görülüyor:
* Ocakta 3.18 milyar dolar olan net döviz girişi,
şubatta 5.33 milyar dolara çıktıktan sonra martta 8.37 milyar dolara kadar
ulaştı. Bu Haziran 2011’den bu yana
görülen en yüksek aylık döviz girişi.
* Marttaki döviz girişinin 7.66 milyar doları
yabancıların getirdiği döviz. Bu da
Haziran 2011’den beri en yüksek rakam ve şubat ayının neredeyse üç katı.
* Mart ayında kaynağı belirsiz döviz girişi de 2.23
milyar dolar ile Mayıs 2011’den beri en yüksek düzeye çıktı.
* Bu arada
reel sektörün yurtdışı borçlanmasında da hızlı bir artış meydana geldi. Reel sektörün mart ayındaki net dış borçlanması 2.28
milyar dolar ile Mart 2011’den bu yana en yüksek düzeyine çıktı. Bankaların 1.6
milyar dolar net dış borç ödemesi yaptığı bir ayda, reel sektörün doğrudan dış
borçlanmasını ciddi ölçüde artırmış olması da dikkat çeken bir nokta oldu.
Ekonomi yönetimi bir yandan cari açığı frenlemek için
ekonomiyi yavaşlatmaya çalışırken diğer yandan sıcak paranın kaçmasından korkuyor
ve sıcak parayı cezbedecek taktikler izlemeye çabalıyor. Bu taktikler de global
piyasalardaki nabza göre sıcak para girişlerinin hızlanmasına kapıyı açık
bırakıyor. Böyle olunca ekonominin de,
cari açığın da dümeni sıcak paranın eline geçiyor ve ekonominin hızını, yabancı
fonların frene mi, gaza mı bastığı belirliyor.
http://www.haberturk.com/htyazar/ismet-ozkul
http://www.haberturk.com/htyazar/ismet-ozkul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder