Grev hakkı olmadığı için bir oyundan farkı
kalmayan kamu çalışanlarının toplusözleşme tartışmaları sırasında hükümet
sözcülerinin komik zam önerilerini savunmaya çabalarken en fazla kullandıkları
gerekçelerden birisi “Fazla zam verirsek
Yunanistan’a döneriz” iddiası oldu. Hükümet sözcüleri “Memur zammı bizi
Yunanistan’a çevirir” iddiasını yüksek sesle tekrarlayıp dururken, vergi
kaçakçılarına yeni bir af tasarısı sessiz sedasız Meclis Plan ve Bütçe
Komisyonu’ndan geçirildi. Hükümetin yeni tasarısı, vergi kaçakçılarına büyük
indirimler ve uzun taksit imkanları sunan son vergi affının taksitlerini bile
ödemeyenler için yeni fırsatlar sunacak. Oysa Yunanistan’ı memur maaşları
değil, tam da vergi kaçakları ve yolsuzluklar bu hale düşürdü.
Yunanistan
kriziyle ilgili çarpıtlamaların başında “Yunanlılar tembel. Az çalışıp çok
harcıyorlar” iddiası geliyor. Oysa OECD verileri bunun tam tersini gösteriyor. Yunanlılar OECD içinde Güney Koreliler’den sonra en
fazla çalışan ulus. 2010 verilerine göre Yunanistan’da bir kişi yılda ortalama
2 bin 109 saat çalışıyor. Yani ortalama bir Yunanlı, bir Alman’dan yılda 690
saat ve yüzde 49 daha fazla çalışıyor.
Kendi özel işletmeleri olduğu için çok uzun mesai
yapanlar hariç tutulursa bile Yunanlılar örneğin Almanlar’dan yüzde 10 daha
fazla çalışıyorlar. Çünkü Yunan işçileri, Almanlar’a göre daha az hastalık ve doğum
izni kullanıyorlar, daha kısa tatil yapıyorlar.
Bunun
gibi Yunan çalışanların erken emekli oldukları da yanlış bir heseba dayanıyor. Yunanistan’da 17.5 yıl çalışanlara erken
emeklilik hakkı tanınmış ancak bu durumda emekli olanlar, emeklilik haklarının
ancak yarısını alabiliyorlar. Bu grup hesaba katıldığında ortalama emeklilik
yaşı 53 gibi gözüküyor. Oysa Eurostat verilerine göre Yunanistan’da ortalama
emekli olma yaşı 61.7. Bu da AB ortalamasından ve Almanya’dan daha yüksek.
Yunanistan’ı
krize emek kesiminin maaşları ve sosyal hakları sürüklemedi. Krizin gerçek müsebbibi,
yolsuzluğa batmış politikacılar ile ekonomiyi, bankacılığı ve medyayı kontrol
altında tutan dev grupların istismarı.
Yıllardır ülkeyi yönetin Karamanlis, Papandreu ve
Mitsotakis aileleri, yolsuzluk, rüşvet, kayırmacılak ve oy satın almaya dayalı
bir politik ve ekonomik sistem kurmuş durumdalar. Politikacılar, yandaşlarını
işe yerleştirerek, oy vereceklere politik rüşvetler dağıtarak düzenlerini
koruyorlar.
Kamu
ihalelerinde fiyatlar şişirilerek ekonomiye egemen ailelere veya Alman
firmalarına veriliyor. Burada rüşvet ve karşılıklı politik ve ekonomik
dayanışma rol oynuyor. Yunan
Parlamento Komitesi, bir araştırmasında sadece 1990’larda 2.6 milyar dolarlık
yolsuzluk saptadı.
Vergi
kaçağı olağanüstü boyutlara ulaşmış durumda. Yolsuzluğun boyutunun yılda 4
milyar Euro, kayıtdışı ekonominin 65 milyar Euro çapına ulaştığı hesaplanıyor.
Yunanistan’ı krize sürükleyen gerçek nedenler
bunlar. Bu nedenle hükümetin memur zammına karşı Yunanistan krizi sopasını
sallaması haksızlık. Gerçekten
Yunanistan’ın durumuna düşmek istenmiyorsa hükümet, kamu alımları ve
ihalelerini Kamu İhale Kurumu ve yargı denetimi dışına çıkartmak, hükümetin
rant yaratan kararlardaki denetim imkanlarını kısıtlamak, vergi kaçaklarına
sürekli af çıkarmak, yoksulluk yardımlarının politik istismarı, seçim öncesi
valilerin yoksul köylülere buzdolabı dağıtması gibi Yunanistan’ı bu hale
düşüren politikalarla benzeşen uygulamalarını gözden geçirmesi gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder