İster kriz
diye adlandırın, ister siyaset gereği başka sözcüklerle tanımlayın, Türkiye
ekonomisi, tarihinin en sıkıntılı dönemlerinden birini yaşamaya doğru
sürükleniyor. Üstelik bu daha önce yaşadıklarımızdan çok farklı yaşanacak.
Önceki krizler kamunun açıkları-borçlarının, bankacılık sisteminin açıkları
üzerine patlak vermişti.
Bugün ise
şirketler dünyasını saran bir borç sorunu ile karşı karşıyayız. İzlenen ekonomi
politikaları, şirketler dünyasını aşırı borçlanmayla zehirlemiş durumda.
Bugünkü krize
çözümler üretmek eskisinden çok daha zor olacak. Çünkü kamu ve bankacılıktan
kaynaklanan krizlere göre çok daha yaygın, karmaşık, içiçe geçmiş sorunlar
yumağı ile karşı karşıyayız. Bu yüzden kriz eskisinden uzun sürebilecek,
tahribatı daha yaygın ve uzun süreli olabilecek.
Krizin bu
karakteri nedeniyle şirketler alemindeki gelişmeler, süreçte birinci derecede
izlenmesi gereken alan haline geldi.
Bankacılık
tarafında kredi hacmi ve batık kredi oranlarına ilişkin veriler daha hararetle
izlenecek. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) derlediği kurulan ve
kapanan şirket verileri de bu süreçte, tarihinde olmadığı kadar fazla ilgi
görmeye başlayacak.
En son TOBB
verilerini bu gözle incelediğimizde sarsıntının, kurulan/kapanan şirket
verilerine yansımaya başladığını görüyoruz. Rakamlar, olası depremi gerçek kişi
ticaret işletmelerinin, yani KOBİ'ler ve esnafın, yılın 3. çeyreğinde sert bir şekilde yaşamaya başladığına
işaret ediyor.