Yeni yılda uygulanacak asgari ücret miktarı yine hükümet ve işveren kesimleri tarafından belirlendi. İşçi sendikalarının hiçbirisi asgari ücretin miktarını da, belirleme yöntemini de doğru bulmuyor. Her yıl aynı senaryo tekrarlandığına göre Asgari Ücret Tesbit Komisyonu, fiilen geçersiz bir yapı haline gelmiş durumda. Komisyonun asgari ücretin hükümet, işveren ve işçi temsilcileri tarafından ortaklaşa tesbit edildiği görüntüsünü vermekten başka bir işlevi kalmamış durumda.
Güncel ekonomik ve sosyal veriler ile ekonomik-sosyal politikalar üzerine bir gazetecinin notları. Sohbet konusu da olur, ders-ödev konusu da...
31 Aralık 2010 Cuma
27 Aralık 2010 Pazartesi
TÜİK, sosyal verileri neden geciktiriyor?
Ekonomik ve sosyal gelişmeleri izlememiz, yeni eğilimleri fark etmemiz, geleceğe yönelik projeksiyonlar yapabilmemiz için en kapsamlı veri üreten kurumumuz kuşkusuz Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). TÜİK son yıllarda hem yaptığı araştırmaların kapsamını genişletiyor, hem de araştırmaları başta Avrupa Birliği olmak üzere uluslar arası standartlara uygun hale getiriyor. Örneğin bir süre önce aylık olarak düzenli açıklanan veriler arasına kırmızı et, süt ve süt ürünleri ile tavuk eti ve yumurta üretim verileri de eklendi. 2011 veri takvimine göre mayıs ayından itibaren sektörel güven endeksleri de aylık olarak yayınlanmaya başlayacak. İlgili ayın son haftasında sıcağı sıcağına açıklanacak olan bu verinin, ekonominin gidişatı konusunda yeni ve yararlı bir gösterge olacağı açık.
Buna karşın veriler konusunda TÜİK cephesinde dikkat çeken aksaklıklar da var. Örneğin TÜİK 2 Aralık’ta açıklayacağı 2009 yılı yoksulluk araştırmasını zamanında yayayınlamadı.
24 Aralık 2010 Cuma
Merkez Bankası’nın yanıtları kimseyi tatmin etmiyor
İki haftadır Merkez Bankası’nın baş rolü üstlendiği ekonomi politikasındaki yeni stratejiyi tartışıyoruz. Son olarak 49 banka genel müdürüyle bir toplantı yapıldı. Ancak görünen o ki, soru işaretleri hala sürüyor. Öteden beri cari açığa karşı önlem alınmasını isteyenler bile yanıtlardan tatmin olmadılar. Sonuç olarak yığınla soru, tatmin edici bir yanıt bulamamış halde ortada duruyor:
22 Aralık 2010 Çarşamba
Merkez Bankası, cari açık önlemlerinin yeterli olduğuna inanıyor
Yeni para ve kur politikasında önceliği, sıcak para ve cari açığın finansal alanda aşırı dalgalanmalar yaratmasını önlemeye veren Merkez Bankası, şu ana kadar alınan önlemlerin yeterli olacağı kanaatinde.
Merkez Bankası, 2011 yılı para ve kur politikası metninde şimdiye değin bu yönde aldığı önlemler yetmediği takdirde, yeni önlemler alabileceğini dile getiriyor. 2011 yılı para ve kur politikası metni boyunca da ek önlemlerin neler olabileceği açıklanıyor. Buradan Merkez Bankası’nın önümüzdeki dönemde özellikle munzam karşılıkların daha da artırılması gibi likiditeyi kısacak yeni önlemler alabileceği kanısı doğuruyor. Ancak Merkez Bankası bunların tam tersine, şu ana kadar Merkez Bankası ve diğer kurumlar tarafından alınan ve alınacağı açıklanan önlemlerin, cari açığın Orta Vadeli Program’da (OVP) belirlenen hedeflerle uyumlu hale getirmeye yeteceğine inandığını belirtiyor.
20 Aralık 2010 Pazartesi
IMF, sıcak para konusunda ne öneriyor?
IMF heyetinin izleme görüşmeleri sonrasında yaptığı değerlendirme cuma gecesi açıklandı. Değerlendirmenin omurgasını finansal istikrar sorunu oluşturuyor. Merkez Bankası’nın son raporları ve kararlarında finansal istikrar sorunu, enflasyonla mücadeleden daha fazla öne çıkmıştı. IMF de içinde bulunduğumuz koşullarda, birinci sorunun finansal istikrarın sağlanması-korunması olduğunu, fiyat istikrarının korunabilmesi için de bunun şart olduğunu söylüyor. Merkez Bankası’nın son politika değişiklikleri temelde IMF’nin bu yaklaşımı ile paralellik taşıyor.
IMF, ekimde yüzde 5.4 olan 2011 yılına ilişkin milli gelire oranla cari açık tahminini, iki ay bitmeden yüzde yüzde 6.5’e yükseltti. IMF, sıcak para girişindeki artışın, özellikle Avrupa’daki sorunların piyasalarda yarattığı dalgalanmaların etkisini artırarak finansal istikrarı sarsmasından çekiniyor. IMF, “Dış kaynak kullanımı azaltılmalı, fiyat balonlarının oluşumu önlenmeli yoksa sıcak para çıkmaya başladığında sarsıntı büyük olur” uyarısını yapıyor.
Finansal istikrarsızlığa karşı ön tedbirler alınmasını isteyen IMF’nin tesbit ve önerileri üç ana başlıkta şöyle özetlenebilir:
18 Aralık 2010 Cumartesi
Sıcak parayı, Merkez Bankası tek başına durduramaz
Merkez Bankası çok tartışılacak bir karara imza attı. Uzun zamandır ilk defa Merkez Bankası’nın kararları, piyasa aktörleri tarafından yeterince ikna edici bulunmuyor ve ilk kez bu kadar güven eksikliği ile karşılaşıyor.
ABD ve Avrupa Merkez Bankaları, ekonomilerindeki sorunları çözmek ve bankalarına nefes aldırmak için bankalara dev miktarlarda para pompalıyorlar. Bu paralar da söylendiği gibi o ülkelerdeki ekonomilerin canlanmasına gitmiyor, sıcak para olarak bizim gibi ülkelere akıyor. Sıcak para dalgası da gittiği ülkelerde dengesezliklerin kaynağı haline geliyor. Yüksek kar peşinde koşan bu ürkek paranın en ufak bir tedirginlikte hızla ülkeyi terkederek, ciddi sarsıntılara yol açma tehlikesi var. Ayrıca düşük kurun, rekabet gücünü azaltması yüzünden yurtiçi üretimin giderek tahrip olması da kalıcı bir hasar oluşturuyor.
16 Aralık 2010 Perşembe
Sanayinin ekim atağı işsizliğe yansımadı
· İşsizlik eylülde yatay bir seyir gösterdi. İşsizlik oranı 0.1 puanlık bir gerileme ile yüzde 11.3 oldu. Hem istihdam, hem de işsiz sayısı azaldı. Buna işgücündeki düşüşün, istihdamdaki düşüşten daha fazla olması yol açtı. Ekimde sanayi üretiminde hızlı bir artış olmasına rağmen, sanayi istihdamında düşüş olması dikkat çekti.
İşsizlik oranı ağustos, eylül ve ekim aylarını kapsayan eylül döneminde yatay bir seyir izledi. İşsizlik oranı, bir önceki döneme göre 0.1 puanlık bir azalma ile yüzde 11.4’ten yüzde 11.3’e geriledi. Gençler arasındaki işsizlik oranı aylık olarak 0.1 puan artarak yüzde 21.2 oldu. Tarım dışı işsizlik oranı ise 0.2 puanlık bir gerileme ile yüzde 14.3’e indi. Çalışabilir oldukları halde iş aramaktan vazgeçmiş olan 1 milyon 884 bin kişi de hesaba katıldığında gerçek işsizlik oranı yüzde 17.34’ü buluyor. Eylül itibarıyla 2 milyon 934 bin açık işsiz bulunuyor. Gizli işsizlerle bu rakam 4 milyon 818 bine ulaşıyor.
Eylül döneminde, ağustosa göre istihdamda 222 bin kişilik bir düşüş olmasına rağmen işsiz sayısında da 37 bin kişilik bir azalma meydana geldi. Bu durum, işgücü sayısındaki 259 binlik düşüşün, istihdamdaki düşüşten daha yüksek olmasından kaynaklandı. Böylece çalışan sayısı azalmasına rağmen işsiz sayısı ve işsizlik oranı da gerilemiş oldu. İstihdam oranı ağustosa göre 0.5 puan gerilerken, işgücüne katılım oranı da 0.6 puan düştü.
15 Aralık 2010 Çarşamba
İstanbullu Güneydoğulu’nun 2.64 katı tüketim yapıyor
· Güneydoğu’da yaşayan bir kişi Türkiye ortalamasının ancak yarısı kadar harcama yapıyor. Kişi başına harcamanın en yüksek olduğu İstanbul’da bir kişi, Türkiye ortalamasından yüzde 38, Güneydoğulu’dan ise yüzde 164 daha fazla tüketim yapıyor.
TÜİK’in yayınladığı bölgesel tüketim harcamalarına ilişkin veriler, kişi başına tüketimin en fazla olduğu yerin İstanbul, en düşük olduğu yerin ise Güneydoğu olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Güneydoğu’da yaşayan bir kişi, Türkiye ortalamasının yüzde 52.1’i kadar bir harcamayla geçiniyor. İstanbul’da ise kişi başına harcama Türkiye ortalamasının yüzde 37.8 üzerine çıkıyor. Buna göre İstanbul’da yaşaşan bir kişi, Güneydoğu’da yaşayan bir kişinin 2.64 katı harcama yapıyor.
13 Aralık 2010 Pazartesi
Buna güçlü büyüme diyebilir miyiz?
Üçüncü çeyrek büyümesi hakim beklentilere göre daha düşük çıktı. Yılın ilk iki çeyreğinde çift haneli büyümenin ardından büyüme hızı, yüzde 5.49 düzeyine geriledi. İlk yarıdaki ortalama büyüme yüzde 11 olmuştu. Üçüncü çeyrekteki yavaşlamanın etkisi ile 9 aylık büyüme hızı yüzde 8.9’a geriledi.
Üçüncü çeyrekteki yavaşlamaya rağmen yüzde 8.9 olan 9 aylık büyüme, gerek benzer ülkelerin performanslarına göre, gerekse Türkiye’nin uzun dönem ortalamalarına göre yüksek bir hız. Son çeyrekte sıfır büyüme bile olsa, 2010 yılı için yüzde 6.5 büyme şimdiden garanti sayılabilir. Son çeyrekte büyümenin sadece yüzde 1.75’i geçmesi bile yıllık büyümenin yüzde 7’yi aşmasını sağlayacak. Büyüme son çeyrekte de yüzde 5.53 ile üçüncü çeyreğin çok az üzerinde bir düzeyi yakalarsa, 2010 büyümesi yüzde 8’i bulacak.
2009’un en büyük ekonomik daralmalardan birinin yaşandığı bir kriz yılı olmasının getirdiği bir baz etkisi, 2010 yılı büyümesinin yüksek olmasına katkı yapıyor. Ancak ne olursa olsun, bu performansı “yüksek büyüme” olarak adlandırmak haksız olmaz.
11 Aralık 2010 Cumartesi
Büyümenin altını ithalat oydu
· Yılın 3. çeyreğinde büyüme hızı yüzde 5.5 ile beklentilerin altında kaldı. Özel tüketim yüzde 7.6, yatırımlar yüzde 31.3 artarken büyümenin bu düzeyde kalması, ithalattaki artıştan kaynaklandı. İthalattaki artış büyümenin 4.1 puanını götürdü.
Yılın üçüncü çeyreğinde büyüme beklentilerin oldukça altında kaldı. Üçüncü çeyrekte gayrısafi yurtiçi hasıla (GSYİH) yüzde 5.5 oranında büyüdü. 9 aylık büyüme ise yüzde 8.9 olarak gerçekleşti. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış verilere göre ise üçüncü çeyrekte milli gelir ikinci çeyreğe göre yüzde 1.1 oranında arttı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış toplam yıllık GSYİH miktarı ise ikinci çeyreğe göre yüzde 1.68 oranında arttı. Bu artış yıllıklandırılmış olarak yüzde 6.9’luk bir büyümeye karşılık geliyor.
Üçüncü çeyrek büyümesine en büyük katkı yatırımlardan ve özel tüketimden geldi. İkinci çeyrekte yüzde 28.7 büyüyen yatırımlardaki büyüme hızı, üçüncü çeyrekte yüzde 31.3’e yükseldi. Böylece yatırımnlar, büyümeye 5.54 puan ile toplam büyümeden bile daha fazla katkı yaptı. İkinci çeyrekte yüzde 6.2 büyüyen özel tüketimin büyüme hızı üçüncü çeyrekte yüzde 7.6’yı geçti. Özel tüketimin büyümeye katkısı da 5 puanı aştı.
Özel tüketim ve yatırımlar büyümeye toplam olarak 10.6 puanlık katkı yapmasına rağmen büyümenin yüzde 5.5’te kalmasına, ithalattaki artış neden oldu.
10 Aralık 2010 Cuma
Taylan Özgür olmasaydı, Ersin Özince de olmazdı
CNBC-e Business dergisinin aralık sayısının kapak konusu, “CEO fabrikası ODTÜ”. Arkadaşlarımızı bu konuyu incelemeye daha önce yaptıkları bir başka araştırma yöneltmiş. Krizde en başarılı 100 şirket araştırmasında görmüşler ki, bu şirketlerin büyük çoğunluğunun başında ODTÜ mezunu bir yönetici var.
Özel bankaların toplam aktif büyüklüğünün yüzde 74’ünün ODTÜ’lü genel müdürlere emanet olması bile tek başına çarpıcı bir olgu. İş Bankası’nda Ersin Özince, Akbank’ta Ziya Akkurt, Yapı Kredi’de Faik Açıkalın ve Denizbank’ta Hakan Ateş, ODTÜ’nün kendilerine neler kattığını dergide anlatıyorlar. İşi büyük kuruluşlara üst düzey yönetici bulmak olan ‘head hunter’ (kafa avcısı) şirket yöneticilerinin, ODTÜ’lülerin ayırdedici üstünlükleri olarak sıraladığı özellikler de, mezunların “ODTÜ bize bunları kazandırdı” dedikleri noktalarla çakışıyor.
6 Aralık 2010 Pazartesi
Sanayi, iç pazarı da kaybediyor
Türkiye’de cari açık tartışmalarında en sık karşımıza çıkan savlardan birisi, “Ekonomik büyümenin canlı olduğu dönemlerde yatırımlar artar. Artan yatırımlar için yatırım malları ithalatı da artmak zorunda. Bu nedenle dış ticaret açığındaki artış, büyümedeki hızlanmanın kaçınılmaz bir parçasıdır. Cari açıktaki artış, büyümedeki olumlu gidişin de bir göstergesidir” şeklindedir. Bu argüman genel olarak cari açığa karşı bir duyarsızlığı da besler.
İçinde bulunduğumuz yıla ait dış ticaret verileri, böyle bir duyarsızlığa düşmenin çok yanıltıcı olabileceğini gösteriyor. Çünkü 10 aylık veriler, dış ticarette yapısal bir bozulmanın öncü işaretlerini veriyor. Yapısal bozulma kendisini tüketim malları alanında ve en fazla istihdam yaratan tekstil, konfeksiyon sektöründe kendini gösteriyor.
4 Aralık 2010 Cumartesi
Enflasyonda zengin-yoksul farkı, 3.07 puandan 2.23 puana indi
Kasımda gıda fiyatlarında yaşanan gerileme, en fazla alt gelir grubuna yaradı ve bu kesimin enflasyonu düştü. Kasımda en yüksek yüzde 5’lik gelir diliminde yer alan Patron Mehmet’in enflasyonu yüzde 0.30, orta gelirli Memur Mehmet’in enflasyonu yüzde 0.05 oldu. Buna karşın asgari ücretli İşçi Memet’in enflasyonu yüzde 0.22 düştü. İşçi Memet’in yıllık enflasyonu 1.66 puan gerileyerek yüzde 8.44’ye, Memur Mehmet’inki 1.22 puan gerileyerek yüzde 7.52’ye, Patron Mehmet’inki de 0.83 puan gerileyerek yüzde 6.21’e indi. Böylece İşçi Memet ile Patron Mehmet arasındaki enflasyon farkı 3.07 puandan 2.23 puana geriledi.
Enflasyonda gıda durdu, kamu vurdu
· Gıdada fiyat artışının yerini düşüş alınca enflasyon kazık fren yaptı. İki ay üst üste yüksek artışlar kaydeden TÜFE, kasımda yerinde saydı ve sadece onbinde 3 arttı. Yıllık enflasyon da 1.33 puanlık bir düşüşle yüzde 7.29’a indi. Üretici fiyatları ise yüzde 0.31 geriledi ve yıllık ÜFE 1.74 puanlık düşüşle yüzde 8.17’ye indi.
Et ve sebze fiyatlarındaki hızlı artış yüzünden son aylarda yüksek oranlı artışlar gösteren enflasyon, kasımda sürpriz yaparak yerinde saydı. TÜFE, geçen ay sadece onbinde 3 oranında arttı. Böylece yıllık enflasyon da ekime göre 1.33 puan gerileyerek yüzde 7.29’a indi. 11 aylık enflasyon ise yüzde 6.72 ile Merkez Bankası’nın yüzde 6.5 olan yılsonu hedefinin çok az üzerinde bulunuyor. Bu koşullarda yılsonu enflasyonunun, Merkez Bankası’nın en son tahmini olan yüzde 7.5’in de altında kalma ihtimali arttı.
Üretici fiyatlarında da tarım sayesinde yüzde 0.31’lik bir gerileme yaşandı. Yıllık ÜFE artış hızı 1.74 puan düşerek yüzde 8.17’ye gerilerken, 11 aylık ÜFE artışı yüzde 7.47 oldu.
3 Aralık 2010 Cuma
IMF bile ‘Sıcak para, üretimin altını oyar’ diyor
IMF’nin önceki gün yayınlanan “Reel kur artışından neden ve ne zaman kaygılanmalıyız? / Hollanda Hastalığı ile büyüme arasındaki kayıp halka” başlıklı araştırma, hızlı döviz girişinin ülke ekonomilerine etkisi konusunda çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Araştırma bu alanda yapılmış 60 teorik ve deneysel (ampirik) çalışmanın sonuçlarını topluca değerlendiriyor.
Hollanda Hastalığı terimi, bu ülkede 1960’larda doğalgaz bulunmasının ardından yaşanan ters etkileri ifade ediyor. Doğalgaz bulunması, üretim faktörlerinin diğer alanlardan çekilip yeni kaynağa yönelmesi yüzünden toplam üretimin azalmasına yol açmıştı. Zengin bir doğal kaynağın bulunması, ülkedeki doğal kaynakların fiyatının hızla artması, işçi dövizleri, dış yardımlar da dahil herhangi bir nedenle ülkeye kaynak girişinin artmasının, büyüme ve üretim üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin tamamı, Hollanda Hastalığı diye tarif ediliyor.
IMF’nin son çalışması, ülkeye aşırı ve hızlı döviz girişlerinin, Hollanda Hastalığı’na yani bir dizi olumsuz sonuçlara yol açtığını kesin olarak saptıyor.
29 Kasım 2010 Pazartesi
Kredi notu iki yüzlülüğü
Piyasalarda yaşanmakta olan İrlanda krizi, mevcut finans sisteminin temel direklerinden birisi olan kredi notu (rating) kurumunun tutarsızlık ve iki yüzlülüğünü bir kez daha ortaya koydu. Londra merkezli uluslararası kredi piyasası veri ve analiz kurumu CMA’nın ülkelerin kredi notları ile CDS oranları üzerine yaptığı son çalışma da bu tutarsızlığa gösteriyor. CMA, ülkelerin borç ödemekte zora düşme ihtimalinin fiyatlanmasına dayalı olarak piyasada belirlenen CDS oranlarının karşılık geldiği kredi notu derecelerini belirlemiş. CMA’nın hesapladığı CDS kredi notları ile Standard and Poor’s (S&P) tarafından verilen yerel para ile borçlanma notları karşılaştırıldığında yer yer uçurum gibi farklar ortaya çıkıyor.
Piyasanın bakışına göre S&P’nin notta en fazla torpil geçtiği ülkeler şu anda her an yeni bir kriz dalgasını tetikleyebilecekleri gözüyle bakılan PIGS ülkeleri, yani Portekiz, İrlanda, Yunanistan ve İspanya. En fazla hakkı yenen ülke ise Türkiye.
26 Kasım 2010 Cuma
Bütçenin sadece dış görünümü düzeldi, içi duruyor
Hafta başında açıklanan 10 aylık bütçe verilerine göre bütçe açığı yüzde 46.5 azalırken faiz dışı fazla yüzde 161.5 arttı. Faiz dışı fazla hızla artarken, bütçe açığının da neredeyse yarı yarıya azalmış olması, parlak bir görünüm ortaya koyuyor. Ancak ayrıntılara girince aynı değerlendirmeyi yapmak zorlaşıyor.
Birincisi karşılaştırmayı kriz yılı ile yaptığımızı unutmamalıyız. Bu yılın verilerini kriz öncesi 2008 yılı verileri ile karşılaştırdığımızda, manzara tam tersine dönüyor. 2008 yılına göre bütçe açığı yüzde 373 artmış durumda. Faiz dışı fazla ise yüzde 52.3 azalmış. 2008’e göre vergi gelirleri yüzde 21.4 artarken, faiz dışı giderler yüzde 27.3 ve transfer giderleri yüzde 47.6 ile daha fazla artmış.
Yıldan yıla bütçe büyüklüklerini karşılaştırmak yerine, bütçe kalemleri arasındaki dengenin nasıl değiştiğine bakmak, gidişatın ne kadar sağlıklı olduğunu daha net görmemizi sağlayabilir.
22 Kasım 2010 Pazartesi
İrlanda bir başarı öyküsü mü, yoksa çürüme öyküsü mü?
İrlanda daha kısa bir süre öncesine kadar Avrupa’nın hızla gelişen bir başarı öyküsü durumunda idi. Buradan hareketle kendine Kelt Kaplanı ünvanı layık görülmüştü. Eğitimli ve ucuz işgücü, düşük kurumlar vergisi, liberal finansal sistemi ile yabancı sermaye için gözde bir ülke durumundaydı. Ülkede yaratılan milli gelirin yüzde 80’i ihraç ediliyordu. Ancak bu ihracatçıların neredeyse tamamı, yabancı sermayeli şirketlerdi. Örneğin ülkede yaratılan katma değerin beşte biri ABD şirketleri tarafından yaratılıyordu.
Bugün bu ülkenin nasıl kurtarılacağını konuşuyoruz. IMF, AB ve Avrupa Merkez Bankası yetkilileri bir kurtarma formülü hazırlayıp İrlanda’nın önüne koyacaklar.
Birleşik Krallık ile yıllar süren savaş nedeniyle bağımsızlık sözcüğünün çok değerli olduğu bir ülkede, yönetime yabancı otoritelerin el koyması, kolay hazmedilecek bir durum değil.
19 Kasım 2010 Cuma
Sanayide duraklama sinyalleri artıyor
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı sanayi ciro ve sipariş endekslerinin seyri, sanayideki canlanma eğiliminin yılın son çeyreğinde yerini gerilemeye bırakabileceğini gösteriyor. Çeyrek bazındaki bu gerileme, sanayi üretiminde yıllık olarak büyümenin tamamen durması, hatta küçük bir düşüşün yaşanmasına yol açabilir.
Eylül ayına ait sanayi üretim endeksi verileri, üçüncü çeyrekte sanayi üretiminin ciddi bir tempo kaybına uğradığını ortaya koymuştu. Çeyrekler bazında yapılan karşılaştırmaya göre, sanayi üretimi üçüncü çeyrekte ikinci çeyreği göre yüzde 0.67’lik bir gerileme gösterdi. TÜİK’in açıkladığı sanayi ciro ve sipariş endeksleri, sanayide üçüncü çeyrekte gözlenen frenin, dördüncü çeyrekte etkisini çok daha yüksek bir düzeyde göstereceğine işaret ediyor. Sanayide cirolar, üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 0.12 geriledi. Cirolardaki düşüş, üretimdeki düşüşten daha az olmakla birlikte aynı yönde bir gelişme içinde olduklarını ortaya koyuyor.
Sanayide yurtiçi cirolar ile yurtdışı cirolar arasında bir ayrışma gözleniyor. Yurtiçi cirolar ikinci çeyreğe göre yüzde 1 artarken, yurtdışı cirolar yüzde 2.37’lik bir düşüş yaşadı. Geçen yılın üçüncü çeyreğinden itibaren yurtdışı ciroların, bir önceki çeyreğe göre performansı, yurtiçi cirodan göreli olarak daha iyi olmuştu. Bu yılın ikinci çeyreğine geldiğimizde, her ikisi de yüzde 15 dolayında artmakla birlikte yurt dışı cirolardaki artış, daha düşük kalmıştı. Üçüncü çeyrekte ise yurtiçi cirolar yatay bir seyir izlerken, yurtdışı cirolar düşmeye başlamış durumda.
Sanayinin genelinde gözlenen bu eğilimin, sanayinin omurgasını oluşturan imalat sanayiinde çok daha etkili bir şekilde kendini göstermesi dikkat çekiyor. İmalat sanayinde hem üretim, hem de ciro ve siparişlerdeki düşüş daha yüksek oranlara ulaştı. İmalat sanayii üretimi ikinci çeyreğe göre yüzde 3.29 düşerken, cirolar yüzde 0.49 geriledi. İmalat sanayinde de yurtiçi cirolar yüzde 0.49’luk bir artışla yatay bir seyir gösterirken, yurtdışı cirolardaki düşüş yüzde 2.43’ü buldu.
İmalat sanayinde siparişler ise ikinci çeyreğe göre yüzde 2.19 gibi ciro ve üretime göre daha yüksek bir düşüş gösterdi. Burada dikkat çekici olan, yurtiçi siparişlerdeki düşüşün, yurtdışı siparişlerdeki düşüşün üzerine çıkması. Bu, yurtiçi talepte de duraklamanın bir işareti olabilir. İmalat sanayinde ikinci çeyreğe göre yurtdışı talep yüzde 1.48 gerilerken, yurtiçi siparişlerdeki düşüş yüzde 2.66 ile bunun 1.18 puan üzerine çıktı.
Üretim, ciro ve sipariş göstergelerinde sermaye malı üretimi ve aramalı üretimi alanında performansın daha da kötü olması, gelecek açısından bir diğer olumsuz sinyal niteliğinde. İkinci çeyreğe göre üretim düşüşü ara mallarında yüzde 2.92, sermaye mallarında ise yüzde 10.51 düzeyinde. Ara mallarında cirolar yüzde 3.07, siparişler yüzde 3.55 düştü. Sermaye mallarında cirolar yüzde 6, siparişler yüzde 5.19 düştü.
Sanayide 3. çeyrek üretim, ciro, sipariş performansı | ||||
2. çeyreğe göre (%) | 2009'a göre (%) | 2008'e göre (%) | ||
Toplam Sanayi | Üretim | -0.67% | 9.98% | 0.79% |
Toplam ciro | -0.12% | 16.50% | 3.11% | |
Yurtiçi ciro | 1.00% | 17.55% | 5.38% | |
Yurtdışı ciro | -2.37% | 14.36% | -1.33% | |
İmalat Sanayi | Üretim | -3.29% | 10.31% | -0.25% |
Toplam ciro | -0.49% | 16.11% | 2.59% | |
Yurtiçi ciro | 0.49% | 17.06% | 4.90% | |
Yurtdışı ciro | -2.43% | 14.23% | -1.77% | |
Toplam sipariş | -2.19% | 18.28% | -0.55% | |
Yurtiçi sipariş | -2.66% | 18.45% | 1.85% | |
Yurtdışı sipariş | -1.48% | 18.03% | -3.93% |
15 Kasım 2010 Pazartesi
İhracat liderleri, ithalat şampiyonu oldu
TÜİK’in geçen hafta yayınladığı dış ticaret değer ve miktar endeksleri, bu alandaki kötü gidişi bir kez daha çarpıcı bir biçimde ortaya koydu. Dış ticaret miktar endekslerinin ortaya koyduğu manzara,tahmin edilenden çok daha çarpıcı. Miktar olarak ithalatın en fazla arttığı sektörler, tam da Türkiye’nin ihracatta yıllardır en güçlü olduğunu düşündüğü sektörler.
Bu yılın 3. çeyreğinde gerek geçen yılın 3. çeyreğine göre, gerekse bu yılın 2. çeyreğine göre ithalatın miktar olarak en fazla arttığı sektörün konfeksiyon sektörü olması, manzaranın ne denli acıklı olduğunu ortaya koymaya yetiyor. Konfeksiyon, Türkiye’nin dünya pazarlarında en iddialı olduğu sektörlerden birisi. Çin karşısında üretim kalitesi ve büyük pazarlara yakınlığı açısından üstünlük sağlayabileceğine inanılıyor. Oysa bu sektörde ithalat geçen yıla göre miktar olarak yüzde 52.9 artmış. Sadece bir çeyrek öncesine göre artışın bile yüzde 49.1 gibi olağanüstü yüksek olması, global pazarlardaki rekabet gücüyle övündüğümüz konfeksiyon sektörünün, kendi pazarında bile tuş olduğunu gösteriyor. Aynı dönemde giyim eşyası ihracatının miktar olarak yüzde 1.9 gerilemiş olması, toprağın yavaş yavaş altımızdan kaymakta olduğuna işaret.
İhracatın iddialı sektörlerinden ana metal sanayii ile makine sanayinin durumu da pek farklı değil. Ana metal sanayiinde 2. çeyreğe göre miktar olarak ihracat yüzde 30.1 düşerken, ithalat yüzde 22.3 artmış. Dünyanın her yanında rekabet edebilen makine ve teçhizat sektöründe ithalat, 2. çeyreğe göre yüzde 12.5 artarken ihracat yüzde 3.6 gerilemiş durumda.
Otomotivde ihracat 2. çeyreğe göre miktar olarak yüzde 12.1 düşerken, ithalat yüzde 3.6 arttı. Bir zamanların ihracat lideri televizyon sektöründe ihracat 2. çeyreğe göre yüzde 15.9 düşerken, ithalat yüzde 9.9 artmış bulunuyor.
2. ve 3. çeyrek karşılaştırmasında reel kurun küçük bir gerileme ile yerinde saydığını da dikkate alırsak, bu sorunun sadece kura bakarak çözülmeyeceği de ortada. Ayrıca yıllık veriler, kurdaki düşüşün ithalatı pek de ucuzlatmadığını gösteriyor. İthalat değer endeksi geçen yılın 3. çeyreğine göre dolar bazında yüzde 6.9 artarken, TL bazındaki artış da yüzde 7.6 olmuş. Yani Türkiye’ye mal satanlar, kurun değerindeki düşüşü kendi fiyatlarını yukarı çekmek için değerlendirmişler. Çünkü aynı dönemde dolar bazında ihracat değer endeksi artışı yüzde 1.5 ile ithalattakinin çok altında.
Bu arada ihracat fiyat endeksindeki artışın TL bazında yüzde 2.17 ile yüzde 8.73 olan ÜFE’nin çok gerisinde kalması, ihracatçının kar marjının, kriz yılından bile daha aşağıya düştüğünü gösteriyor.
3. çeyrekte dış ticaret miktar endeksleri | ||||
2. Çeyreğe göre değişim | Yıllık değişim | |||
İhracat | İthalat | İhracat | İthalat | |
İmalat sanayi | -6.73% | 7.45% | 4.87% | 18.05% |
Giyim eşyası | -1.92% | 49.09% | 12.17% | 52.91% |
Ana metal sanayi | -30.11% | 22.31% | -4.91% | 8.80% |
Makine ve teçhizat | -3.56% | 12.48% | 17.28% | 51.79% |
Radyo, televizyon | -15.92% | 9.87% | -22.07% | 7.85% |
Otomotiv | -12.11% | 3.58% | 6.13% | 43.59% |
TOPLAM | -6.47% | 5.73% | 5.30% | 15.49% |
12 Kasım 2010 Cuma
Küçükler şoktan çıkamadı
Merkez Bankası’nın bu hafta yayınladığı 2007-2009 yıllarını kapsayan sektör bilançoları araştırması, 2009’in ikinci çeyreğinden itibaren yaşanan toparlanma sayesinde şirketlerin kriz yaralarını önemli ölçüde tamir ettiklerini gösterdi. Ancak veriler, küçük işletmelerin hala kriz şokunu atlatamadıklarını ve yaralarını saramadıklarını da ortaya koyuyor.
Merkez Bankası’nın bu yılki sektör bilançoları araştırması 8 bin 80 işletmeyi kapsıyor. Araştırmanın kapsadığı 8 bin 80 işletmenin net satış gelirleri, 2008’de yüzde 18.8 artarken 2009’da yüzde 5.1 geriledi. Satışların tersine 2008’de yüzde 46.3 düşen net kar miktarı, 2009’da yüzde 66.6 arttı. Buna rağmen 2009 net karı, hala 2007’nin yüzde 10.5 altında bulunuyor.
Bu işletmelerin 3 bin 694’ü imalat sanayiinde faaliyet gösteriyorlar. Bunların bin 928’i küçük, bin 281’i orta, 485’i ise büyük işletme kategorisinde yer alıyor. 2009 net satışları 21.5 bin liranın altında olanlar küçük, 21.5-107.5 bin lira arasında olanlar orta, 107.5 bin liranın üzerinde olanlar ise büyük ölçekli işletme sayılıyorlar.
İmalat sanayiinde net kar, 2008’de yüzde 60 ile genel ortalamadan üçte bir daha fazla düşmüş. 2009’da karlar yüzde 66.7 artmasına karşın 2007’nin yüzde 33.1 altında bulunuyor. Bu veriler krizin tahribatının sanayide daha yüksek yaşandığını gösteriyor.
Verileri işletme ölçeklerine göre karşılaştırınca küçük işletmelerinin durumunun çok hazin olduğu görülüyor. Kriz şokunun yaşandığı 2008 yılında orta ve büyük işletmelerde satış artışı devam ederken, küçük işletmelerin net satış geliri yüzde 1.8 azaldı. 2009’da orta işletmelerin net satış gelirleri yüzde 5.6, büyük işletmelerinki yüzde 10.1 azaldı. Buna karşın küçük işletmelerin satışları, 2008’deki gerilemenin üzerine, yüzde 18,9 gibi diğerlerinden çok daha yüksek bir düşüş gösterdi. Orta ve büyük işletmeler karda kalmayı başarmalarına karşın, küçük işletmeler hem 2008’i hem de 2009’u zararla kapattılar. Veriler hem satışlarda, hem de sektörel karda küçük işletmelerin kaybettiği payın, büyük işletmeler tarafından kapıldığını gösteriyor. Toplam aktiflerde ise küçüklerin kaybettiği payı, orta işletmeler almış.
Merkez Bankası verileri, 2009 yılında işletmelerin, satışlarındaki azalmaya karşın karlarını artırdıklarını gösteriyor. Ancak verilerin ayrıntıları, bilançodaki bu düzelmenin kaynağının, yapısal iyileştirmelerle gelen bir verimlilik artışı olmadığını da ortaya koyuyor. Karlılık artışının başlıca nedenlerini faizlerdeki düşüş sayesinde finansman giderlerinin önemli ölçüde azalması, işçi çıkarmalar ve hammadde fiyatlarındaki düşüş sayesinde maliyetlerin azalması ve kambiyo karı oluşturuyor.
Örneğin 2009’da 3 bin 694 imalat sanayi işletmesinin finansman giderleri yaklaşık 8 milyar TL azalmasına ve net kambiyo karı yaklaşık 2 milyar TL artmasına karşın, vergi öncesi kardaki artış 4.1 milyar lirada kaldı. 2008’e göre kısmi bir düzelme olsa da borçluluk oranı, özvarlık karlılığı, aktif karlılığı, stok devir hızı, aktif devir hızı gibi göstergelerin tamamı, 2007 yılına göre daha kötü durumda. Sadece kısa vadeli borç oranı ile likidite oranlarında sınırlı bir iyileşme gözleniyor.
9 Kasım 2010 Salı
Üçüncü çeyrekte büyümenin 2.4 puanı sanayiden
· Sanayi üretiminde yatay seyir eylülde de sürdü. Sanayide hızlanma da, belirgin bir gerileme de yok. Sanayi üretimi eylülde geçen yıla göre yüzde 10.4 artarken, ağustosa göre yüzde 1 geriledi. İkinci çeyrekte yüzde 13.8 artan sanayi üretimi, üçüncü çeyrekte yüze 10 arttı.
· Sanayinin üçüncü çeyrek büyümesine katkısı, 2.4 puan dolayında olacak. 3. çeyrek büyümesinin yüzde 5.5-6 aralığında kalma olasılığı arttı.
Sanayi üretiminde dalgalı ve yatay seyir eylül ayında da sürdü. Sanayide belirgin bir tempo kaybı da, yeni bir atak havası da gözlenmiyor. Sanayi üretim endeksi. eylül ayında geçen yılki düzeyinin yüzde 10.39 üzerinde olmasına karşın, ağustos ayına göre yüzde 0.96 geriledi. Sanayi üretimi kriz öncesi 2008 eylül ayının ise yüzde 0.25 altında bulunuyor.
Eylüldeki üretim düşüşünde çalışılan gün sayısının bayram nedeniyle ağustosa göre 2 gün eksik olması da etkili oldu. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış endekse göre sanayi üretimindeki aylık gerileme yüzde 0.42 düzeyinde.
Üçüncü çeyrekteki sanayi üretimi, ikinci çeyreğe göre yüzde 0,67 gerilemesine karşın, geçen yıla göre yüzde 9.98 arttı. Bu durumda sanayinin üçüncü çeyrek büyümesine katkısı 2.4 puan dolayında olacak. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 11.71’lik büyümenin 5.03 puanı, ikinci çeyrekte de yüzde 10.34’lük büyümenin 4.08 puanı sanayideki büyümeden gelmişti. Bu durumda sanayinin büyümeye katkısı ikinci çeyreğe göre 1.7 puanlık bir düşüş gösterirken, toplam büyümenin yüzde 5.5-6 aralığında çıkma ihtimali güçlendi.
İMALATTA DURUM DAHA İYİ
Eylülde bir önceki aya göre madencilik üretimi yüzde 9.54, elektrik üretimi ise yüzde 16.58 düştü. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış endekslere göre ise madencilikte üretim aylık olarak yüzde 1.11 artarken, elektrik üretimi yüzde 1.74 geriledi. İmalat sanayiinde ise üretim normal olarak yüzde 2.22, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış olarak yüzde 0.20 arttı.
Üçüncü çeyrekte imalat sanayinde üretim bir önceki çeyreğe göre yüzde 3.29 gerilerken, yıllık olarak yüzde 10.31 arttı. Üçüncü çeyrekte yıllık olarak elektrik üretimi yüzde 12.19 artarken, madencilikte üretim yüzde 0.94 geriledi. İkinci çeyreğe göre ise elektrik üretimi yüzde 13.76, maden üretimi yüzde 15.08 arttı.
SANAYİYİ OTOMOTİV SÜRÜKLEDİ
Eylül ayında 29 sanayi alt sektöründen 20’sinde üretim bir önceki aya göre geriledi. 23 imalat sanayii alt sektörünün 14’ünde üretim aylık olarak düştü. Buna rağmen imalat sanayiinde üretimin ağustosa göre yüzde 2.22 oranında artmasında otomotivde yaşanan üretim artışı büyük rol oynadı. Motorlu taşıt üretimi ağustosa göre yüzde 44.91’lik, diğer ulaşım araçları imalatı da yüzde 37.23’lük bir sıçrama gösterdi. Bu artışta ağustosta genel tatil uygulamaları nedeniyle otomotivde üretiminin düşük kalması da etkili. Ancak otomotiv üretimi geçen yılın da yüzde 19.16, kriz öncesi Eylül 2008’in ise yüzde 2.41 üzerine çıkmış bulunuyor.
YATIRIM SİNYALİ OLUMLU
Eylülde yatırım malları üretiminin de aylık olarak yüzde 27.67 gibi ciddi bir artış göstermesi dikkat çekti. Yatırım malları üretimi geçen yılın yüzde 19 üzerinde olmasına karşın hala Eylül 2008’in yüzde 6.3 altında bulunuyor.
Eylülde ağustosa göre en fazla üretim düşüşü görülen sektörler arasında mobilya, giyim eşyası gibi istihdam açısından önemli sektörlerın yer alması dikkat çekti. Ağaç ürünleri, matbaacılık, inşaat malzemeleri de en fazla üretim düşüşü görülen sektörler arasında yer aldı.
Mobilya üretimi, geçen yılki KDV indirimi teşviği öncesindeki düzeylere kadar düştü. Mobilyada üretim, hem geçen yılın, hem de 2008’in altında.
İHRACATIN ETKİSİ VAR
Eylülde aylık olarak üretim artışı yaşanan sektörlerde ihracat artışının önemli payı oldu. Özellikle otomotivde yüzde 45’i bulan aylık üretim artışında, eylülde ihracatın da aylık olarak yüzde 54 artmasının büyük rolü oldu. Gıda ile bilgisayar ve elektronik ürünler imalatındaki artışda da ihracat artışı etkili oldu. Buna karşın ihracatta ağustosa göre kayda değer bir düşüş görülen rafine petrol ürünleri, elektrik üretimi ve konfeksiyon sektörlerinde ciddi üretim düşüşleri meydana geldi.
Eylülde ağustosa göre 20 sektörde üretim düştü, 9 sektörde arttı | ||||
İktisadi faaliyet | Endeks | Aylık değişim (%) | Yıllık değişim (%) | 2008'e göre değişim (%) |
Toplam sanayi | 113.87 | -0.96% | 10.39% | -0.25% |
Takvim etkisinden arındırılmış sanayi | 119.98 | 4.03% | 12.93% | 5.04% |
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi | 117.13 | -0.42% | 13.37% | 5.36% |
Madencilik ve Taşocakcılığı | 136.61 | -9.54% | 0.94% | -2.26% |
Takvim etkisinden arındırılmış madencilik | 143.14 | -3.83% | 0.94% | 1.95% |
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış madencilik | 128.23 | 1.11% | 0.94% | 1.95% |
İmalat Sanayii | 111.32 | 2.22% | 10.87% | -1.01% |
Takvim etkisinden arındırılmış imalat | 117.87 | 7.86% | 13.65% | 4.75% |
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış imalat | 114.74 | 0.20% | 14.20% | 5.16% |
Elektrik, Gaz, Buhar ve Sıcak Su | 126.85 | -16.58% | 10.78% | 6.41% |
Takvim etkisinden arındırılmış elektrik | 126.85 | -16.58% | 10.78% | 6.41% |
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış elektrik | 133.46 | -1.74% | 10.89% | 6.94% |
Aramalı İmalatı | 114.69 | -3.47% | 11.78% | 2.40% |
Dayanıklı Tüketim Malı İmalatı | 132.62 | 0.79% | 4.86% | 13.88% |
Dayanıksız Tüketim Malı İmalatı | 104.67 | -1.14% | 5.63% | -3.28% |
Enerji | 121.04 | -15.15% | 9.39% | 0.13% |
Sermaye Malı İmalatı | 114.94 | 27.67% | 18.97% | -6.30% |
Gıda ürünlerinin imalatı | 116.00 | 7.67% | 12.92% | -2.29% |
İçeceklerin imalatı | 131.94 | -6.11% | 19.02% | 21.68% |
Tekstil ürünlerinin imalatı | 82.56 | -0.32% | 4.70% | -6.96% |
Giyim eşyalarının imalatı | 82.51 | -13.11% | 3.75% | -9.06% |
Deri ve ilgili ürünlerin imalatı | 106.97 | 0.42% | 7.09% | -9.58% |
Ağaç, ağaç ürünleri imalatı | 185.05 | -11.47% | 14.27% | 6.61% |
Kağıt ve kağıt ürünleri imalatı | 112.63 | -8.11% | 6.72% | -2.54% |
Kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması | 117.17 | -15.69% | -18.81% | -13.78% |
Kok kömürü ve rafine petrol ürünleri | 95.16 | -5.13% | 7.24% | -27.60% |
Kimyasal ürünlerin imalatı | 121.42 | -1.81% | 8.03% | 13.96% |
Kauçuk ve plastik ürünleri imalatı | 114.57 | -8.90% | 14.53% | 3.27% |
Metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı | 107.33 | -8.51% | 15.29% | -1.36% |
Ana metal sanayii | 115.70 | 1.37% | 11.17% | -1.67% |
Fabrikasyon metal ürünleri imalatı | 106.85 | -4.85% | 7.48% | -6.08% |
Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünler | 76.77 | 19.06% | 33.26% | 20.01% |
Elektrikli teçhizat imalatı | 157.68 | 5.70% | 22.14% | 29.58% |
Makine ve ekipman imalatı | 108.14 | 10.17% | 34.24% | 5.37% |
Motorlu kara taşıtları | 124.63 | 44.91% | 19.41% | 2.41% |
Diğer ulaşım araçlarının imalatı | 117.01 | 37.23% | 19.16% | -61.59% |
Mobilya imalatı | 111.78 | -16.64% | -25.45% | -20.76% |
Diğer imalatlar | 188.46 | 18.44% | 25.18% | 37.27% |
Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı | 90.57 | -1.54% | 0.92% | -27.08% |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)