Birleşmiş Milletler Dünya Gıda ve Tarım Örgütü FAO ve Dünya Bankası 2011’e girerken, dünyanın bir gıda krizi ile karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu. Sorun önümüzdeki G-20 zirvesinin öncelikli gündem maddelerinden birisi olacak.
Dünya nüfusundaki artışın yanısıra hızlı büyüyen Hindistan ve Çin’de zenginleşen orta sınıfın artan talebi, tüketimi artırıyor. Buna karşın çeşitli doğal afetler üretimi düşürüyor. Geçen yaz Rusya ve Karadeniz bölgesinde yaşanan kuraklık ve yangınlar nedeniyle düşen buğday üretimi, krizin ilk işaret fişeğiydi. Dünyanın önemli üretim üsleri olan Brezilya, Avustralya, Pakistan, Sri Lanka gibi ülkelerdeki büyük seller ile kuzey yarıküredeki şiddetli kış, bu yılın üretimini ciddi ölçüde tehdit ediyor.
Geçen yıl tarım ürünü fiyatlarında çok ciddi artışlar yaşandı. FAO temel gıda ürünlerinde fiyatların 2008 gıda krizindeki düzeye ulaştığını açıkladı. Son seller, fiyatların daha da artabileceği endişesi yaratıyor. Vadeli piyasalarda yüksek kar peşinde koşan fonların spekülasyonları da, yangına benzin döküyor.
Gıdada artan fiyatların, genel bir enflasyon dalgasını tetiklemesi ve bunun da global ekonomik krizden çıkışı baltalamasından korkuluyor. Faiz artırımı gıdada fiyat artışlarını pek etkilemese de fiyat artışlarının diğer alanlara yayılmasını engellemek için gerekli hale gelebilir. Bu da gelişmiş ülkelerde ekonomik toparlanmayı sekteye uğratabilir. Gelişmekte olan ülkelerde ise faiz artışı, sıcak para girişini artırarak başka belalar yaratabilir.
Bunu gören dünya ülkeleri en zengininden en yoksuluna kendi üretim ve tüketim durumlarına, sosyal ve ekonomik koşullarına göre hızla çeşitli önlemler alıyorlar. Ülkelerin önlemleri ve arayışları yılbaşından bu yana iyice hızlandı. Rusya, Arjantin, Hindistan, Vietnam gibi ihracatçı ülkeler, ihracat kısıtlamalarına başvuruyorlar. İthalatçı ülkeler, şu anda ihtiyaçları olmasa bile ithalatlarını artırma peşindeler. İhracatçısı da, ithalatçısı da gıda stoklarını artırmaya çalışıyor. Ülkeler fiyatlar artmasın diye ihtiyat stoklarını piyasaya sürüyor, fiyat kontrolleri uyguluyor, piyasalarda spekülasyonu önlemek için kısıtlamalar getiriyor. Tarım ve hayvancılıkta üretimi artırmak için yeni teşvik mekanizmaları devreye sokuluyor. Yoksullara gıda dağıtımı için sistemler kuruluyor.
Çin, Hindistan, Tayland, Güney Kore, Endonezya, Vietnam, Malezya, Filipinler, Bangladeş, Rusya, Arjantin, Suudi Arabistan, Mısır, Libya, Cezayir, Fas, Etiyopya, son birkaç hafta içinde gıda krizine karşı ciddi önlemler aldılar.
Dünyada tüm bunlar olurken Türkiye’de ne oldu dersiniz? İki hafta içinde kırmızı et üretiminde başa güreşen en büyük iki üretici, hayvancılıktan çekilme, üretime son verme kararı aldılar. Önce Banvit, üretimi bırakıp ithalata başlayacağını açıkladı. Ardından Koç Grubu’nun büyük umutlarla kurduğu Güneydoğu’daki Harranova işletmesi, kasaplık hayvan yetiştirmeye son verdiğini açıkladı.
Tüm dünya üretimlerini artırmak için her yolu denemeye hazırlanırken, Türkiye en büyük üreticilerinin kapıya kilit vurmasına yol açan, stratejik bir plandan yoksun uygulamalara gidiyor.
Ekonomide böylesine önemli gelişmeler olurken Türkiye, pornodan üniversite ödevi olur muydu, Kanuni dudaktan öpüşür müydü, heykel estetik miydi tartışmasıyla meşgul. Ne diyelim, hükümet böylesine ucube tartışmaları fitillemeye, isteyen de bu oltaya takılmaya devam edebilir. Ama gerçek şu ki; dünyanın hali vahim, Türkiye’nin hali trajik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder