31 Mart 2017 Cuma

Yeni işsizlerin yarısı yüksek öğrenimli, yeni mezunların % 39’u boşta

Yüksek öğrenime giriş sınavlarının ilk aşamasının sonuçları açıklandı. Yaklaşık 2.2 milyon gencin girdiği sınavın sonuçlarında sürpriz yok. Sonuçlar yine gençler açısından acınacak, devleti ve eğitimi yönetenler açısından yüz kızartacak nitelikte.
40 soruluk testlerde sınava katılan öğrencilerin doğru yanıt ortalaması Türkçe’de 17.32, sosyal bilimlerde 11.68, fen bilimlerinde 5.69 ve matematikte 5.12. OECD içinde eğitim kalitesinde nal topladığımızı tescilleyen PISA araştırmasının ortaya koyduğu sonuçlarla çok paralel bir manzara ile karşı karşıyayız. Üstelik yıllardır durumda bir düzelme de yok.
Gençlerin daha çocuk yaştan itibaren hayatlarını cendere altına alan, aileleri büyük fedakarlıklara zorlayan sistemin gençlere verdiği bu. Tüm bu sıkıntı ve cefa çocuklarımız bir üniversiteye girip okusun, mezun olup sonunda güzel bir işe girebilsin diye çekiliyor.
Peki tüm bu sıkıntıları omuzlayıp yüksek öğrenimi tamamlayan gençler, uğruna bu kadar sıkıntı çektikleri hayallerine kavuşabiliyorlar mı? Ne yazık ki orada da durum çok farklı değil. İstihdam cephesindeki durum da eğitim cephesi kadar iç karartıcı.

28 Mart 2017 Salı

İşsizlik artışında durgun sanayi yaralı turizm ve Suriyeli izi

2016’da işsizlik oranı, yüzde 11 sınırına dayanarak kriz yılları ile karşılaştırılacak düzeye tırmandı. İşsizlik artışından etkilenme düzeyi bölgelere göre farklı boyutlarda ortaya çıktı. İstihdam ve işsizlikteki gelişmelere bölgeler düzeyinde baktığımızda aralarında ciddi farklılıklar olduğunu görüyoruz.
Bölgesel düzeydeki işsizlik gelişmelerine baktığımızda, işsizlik artışına yol açan faktörlerin neler olduğunu farklı bir noktadan görmüş de oluyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) bölgesel işgücü verilerini incelediğimizde ortaya çıkan izler, işsizlik artışında başlıca üç gelişmenin önemli rol oynadığını ortaya koyuyor.

24 Mart 2017 Cuma

Şubatta bütçeyi iki ayağından da vurdular

Şubat ayında merkezi yönetim bütçesinde ciddi bir bozulma ortaya çıktı. Şubat ayı bütçe performansı, hem bir önceki ocak ayına göre, hem de geçen yılın şubat ayına göre aşırı ölçüde bozuldu. Üstelik bozulma bütçenin iki ayağında birden gerçekleşti.
Gelirler ayağı, artış hızında sert bir düşüş şekilde bozuldu. Giderler ayağı, tam tersine artış hızı yükseldiği için bozuldu. Böylece iki taraftan da yara alan bütçe dengesinde ani ve yüksek bir bozulma ortaya çıktı.
Giderler tarafındaki artışın şubatta hızlanmasında referandum etkisi hissediliyor. Ayrıca ekonomideki durgunluk karşısında peş peşe açıklanan çeşitli kesimlere yönelik harcama artırıcı politikaların sonuçları görülüyor.
Gelirler tarafında da ekonomik durgunluğun ciddi bir etkisi görülüyor.

21 Mart 2017 Salı

Moody’s’i adam yerine koyalım mı, koymayalım mı?

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Türkiye’nin kredi notu görünüm değerlendirmesini “durağan”dan “olumsuz”a çevirdi. Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu 24 Eylül’de “yatırım yapılamaz” seviyeye düşürmüştü. O zaman yaptığı görünüm değerlendirmesi “durağan” şeklindeydi. Moody’s Türkiye’nin görünüm değerlendirmesini 6 ay içinde negatife çevirdi.
Görünümün olumsuz-negatif olması ise temel kredi notunun önümüzdeki dönemde düşme ihtimalinin daha yüksek olduğuna işaret ediyor. Moody’s ya da diğer kredi notu derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerinin gerçekçi olmadığını düşünebilirsiniz. Verilen kredi derecelerinin, yaklaşan krizleri göremediğinin yığınla örneği vardır. Derecelendirme kuruluşlarının notlarında çıkar ilişkilerinin ya da siyasi oyunların etkili olduğunu düşünebilirsiniz. Enron skandalı başta olmak üzere bunun da bir dizi örneğini sıralamak mümkün.
Buna rağmen, kredi derecelendirme kuruluşlarının verdikleri notu ve değerlendirmelerini önemle dikkate almak zorundasınız. Birincisi uluslararası finans alemi bu kuruluşları temel alarak hareket ediyor. İkincisi kredi derecelendirme kuruluşlarının analizleri, öyle yabana atılacak sıradan analizler değildir. Arkasında ciddi bir profesyonel birikim vardır. Sizi uluslararası muadillerinizle karşılaştırarak yerinizi gösteren ölçümleri, kendi değerlendirmeniz için de önemlidir.

17 Mart 2017 Cuma

Merkez, basiretsiz bankacı faizini politika faizi haline getirdi

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) dünkü toplantısında temel faiz oranlarını değiştirmedi, sadece geç likidite penceresinde uyguladığı borç verme faizini 0.75 puan birden artırarak yüzde 11.75’e çıkardı. Bunun gerekçesini şöyle açıkladı:
Merkez Bankası mevcut durumun bir parasal sıkılaştırmayı gerektirdiğini kabul ediyor ve bunun için de diğer faizlere dokunmazken sadece geç likidite penceresindeki borç verme faizini yükseltiyor.

Buradan ne anlıyoruz? Geç likidite penceresinde uygulanan faiz, Merkez Bankası’nın temel aracı haline geldiğini/getirildiğini anlıyoruz.
Peki geç likidite penceresi nedir? Geç likidite penceresi, işini beceremeyen, piyasadaki likidite akışını riske sokan beceriksiz, basiretsiz bankacıları cezalandırma ve teşhir etme yeridir. Bir bankanın, bir bankacının geç likidite penceresine başvurmak durumunda kalması, onun için yüz karasıdır, affedilmez mesleki beceriksizliktir.

14 Mart 2017 Salı

Hollanda krizi, ekonomiye nasıl bir fatura çıkartır?

Bir anda Hollanda ile de bir diplomatik krizimiz oluverdi. Rusya krizi hafızalarımızda taze olduğu için aklımıza ilk gelen birinci soru “Kriz ne kadar uzar, çok sürer mi?”, ikinci soru ise “Zaten kırılgan olan ekonomi bu krizden nasıl etkilenir?” oluyor.
Hollanda karşılıklı ekonomik ilişkilerde doğrudan yatırımlar, dış ticaret ve turizmde Türkiye ekonomisi açısından değişen oranlarda ancak küçümsenmeyecek paylara sahip. Bu paylar yatırımlar ve belirli sektörlerin dış ticaretinde ciddi boyutlara ulaşıyor.
Bu yüzden bu krizin tedirginlik yaratması da, ekonomiye faturasının da, ne kadar sürebileceğinin de merak edilmesi normal. Bunun için Hollanda ile ekonomik ilişkilerin hangi alanlarda ne düzeyde olduğuna bakmak gerekiyor. Bunu farklı boyutlarıyla aşağıda ele alacağız.

10 Mart 2017 Cuma

Girişimlerin hayat göstergeleri alarm veriyor

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) girişimcilik istatistikleri, girişimlerin hayat göstergelerinin kötüye gittiğini ortaya koydu. 2015 yılı girişimcilik verileri, girişimlerde dinamizm ve dayanıklılık kaybı olduğuna işaret ediyor.
Türkiye’de girişimlerin bir dizi yapısal, köklü sorunları var. İşveren girişimcilerin eğitim düzeyinin ve işletmelerin yaşının düşük olması, ezici ağırlığının çok küçük ölçekli ve şahıs işletmesi olması gibi rekabet ve katma değer yaratma gücünü olumsuz etkileyen uzun vadeli sorunlar var.
Bu koşullarda Türkiye’de girişimciliğin avantaj olarak öne çıkan yanı dinamizmi idi. Dinamizm ve dayanıklılık kaybı, girişimlerin kısa vadeli sorunlar karşısında da zaafiyete düştüğünü gösteriyor. 

7 Mart 2017 Salı

Türkiye’yi orta gelir tuzağından ancak kadınlar çıkartır

Kadın cinayeti, tacizi, tecavüzü, dayağı haberlerini her geçen gün daha fazla duyar olduk. Ayrıca cinayet, taciz, tecavüz ve dayakta ifadesini bulan bu şiddet hali, kadınları hayatın tüm alanlarında tacize maruz bırakan bir sistemin sivri uçlarından birisi.
Toplumun hangi kesimi ne tür bir baskı, ayrımcılık, yoksulluk, eşitsizlik görüyorsa kadınlar onu en az ikiye katlanmış olarak yaşıyorlar. Gelir eşitsizliği, yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik toplumsal olarak ortak sorunlar, ancak kadınlar bu sıkıntıları da daha yüksek boyutta üstleniyorlar.
Bunun eğitim ve kültürden sınıfsal sosyal yapıya kadar uzanan bir çok nedeni var. Ancak kadınları haksızlığa ve güçsüzlüğe mahkum eden bu durumun başta gelen dayanağı, kadınları ekonomi ve çalışma hayatından dışlayarak eve mahkum eden ekonomik, sosyal ve kültürel yapı.

3 Mart 2017 Cuma

Evlenme-boşanma istatistikleri bize ne söylüyor?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre geçen yıl 594 bin 493 evlilik, 126 bin 164 boşanma gerçekleşti. Evlenmelerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 1.41, boşanmaların sayısı ise yüzde 4.30 azaldı. Bu veriler, resmi evlilik ve boşanmaları kapsıyor, resmi nikahsız evlilik ve boşanmaları kapsamıyor.
Buna bağlı olarak hem evlenme hızı, hem de boşanma hızı geriledi. Her bin kişilik nüfusa karşılık evlenme sayısını ifade eden kaba evlenme hızı, 0.21 puan gerileyerek binde 7.71’den binde 7.50’ye indi. Bin kişilik nüfusa karşılık boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı ise 0.09 puanlık bir gerileme ile binde 1.69’dan binde 1.59’a indi.
Bu verilerin aile kurumunun güçlendiğine mi, yoksa zayıfladığına mı işaret ettiğini anlayabilmek için evlenme ve boşanma sayılarına karşılaştırmalı olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu noktada her 100 evlenmeye karşılık kaç boşanma olduğuna bakmak bize aile kurumunun seyri hakkında bilgi veriyor.