30 Mayıs 2017 Salı

Aile kurumunu yoksulluk ve göç zayıflatıyor

Son iki yazımızda aile ve hane yapısında son yıllardaki gelişmeleri ele aldık. Bugün aynı konuya bölgeler temelinde bakacağız. Aile ve hane yapısındaki değişimin bölgelere göre nasıl seyrettiğini ve bölgeler arasındaki farkları ele alacağız.
Bölgesel değerlendirmede Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) istatistiki bölge sınıflamasındaki Düzey-1 bölgelerini esas aldık. Düzey-1 bölge sınıflaması 13 bölgeden oluşuyor. Bu sınıflamada Batı Marmara Trakya illeri ile Çanakkale ve Balıkesir’den oluşuyor. Doğu Marmara, Kocaeli, Sakarya, Bursa ve Yalova’nın yanı sıra Bolu, Düzce, Bilecik ve Eskişehir illerini kapsıyor. Batı Anadolu Ankara, Konya ve Karaman’ı, Orta Anadolu ise Kayseri, Sivas, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Kırıkkale ve Yozgat’ı kapsıyor. Ege İzmir, Aydın, Manisa, Muğla, Uşak, Denizli, Kütahya ve Afyon’dan oluşuyor. Kuzeydoğu Anadolu ile Ortadoğu Anadolu coğrafi olarak Doğu Anadolu illerinden oluşuyor.
Değerlendirmeyi aile kurumunun zayıflama ve güçlenmesi açısından yapabilmek için hanehalkı tiplerini iki grupta topladık. Çocuklu ve çocuksuz eşlerden oluşan çekirdek aileler ile geniş aileleri “klasik aile” olarak aynı grupta değerlendirdik. Bunun dışında çoğunluğu parçalanmış ailelerden oluşan tek ebeveynli aileler ile tek başına yaşayanlar ve bir arada toplu yaşayanlardan oluşan haneleri ikinci grupta topladık.
TÜİK’in adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre derlediği 2014 ve 2016 hanehalkı tipi sayılarına göre iki yıllık değişim oranları ile iki yıllık artış miktarlarının hanehalkı tiplerine dağılımını karşılaştırdık.
Bölgelere göre aile yapısındaki değişimde öne çıkan gelişmeler şöyle:

26 Mayıs 2017 Cuma

Aile kurumu en hızlı hangi teşvik bölgesinde zayıfladı?

Salı günü bu köşede aile kurumunda global krizle öne çıkan, ancak daha sonra ekonomideki toparlanmaya rağmen süren zayıflama sürecinin hala etkili olduğunu son verilerle irdelemiştik.
Aile kurumunu zayıflatan sürecin gerisinde kültürel faktörlerin yanısıra temelde başta refah, yoksulluk, gelir dağılımı ve göç gibi sosyo-ekonomik faktörler yatıyor.
Bu çerçevede aile kurumundaki gelişmelere teşvik bölgeleri penceresinden de bakmak, bize teşvik sisteminin etkinliği konusunda bazı ipuçları verebilir. Çünkü teşvik sisteminin temel amacı bölgesel kalkınmayı geliştirme ve bölgeler arasındaki sosyo-ekonomik gelişmişlik farkını azaltmak. Teşvik sisteminin bu alandaki başarısının, aileye de yansıması olması gerekir.

23 Mayıs 2017 Salı

Muhafazakar iktidar döneminde aile kurumu güçlenmemiş, zayıflamış

Aile kurumu 2008-9 krizinde ciddi bir sarsıntı geçirdi. Ekonomi 2010 yılında toparlandı ve sonraki birkaç yıl çok yüksek büyüme hızlarına ulaşıldı. Ama ekonomi toparlanırken, hatta atağa geçerken aile kurumundaki deprem devam etti.
Aile kurumundaki sarsıntı ve erime süreci kendini bir kaç şekilde gösteriyor. Birincisi tek ebeveynli ailelerin sayısı hızla artıyor. Bunun ana nedeni, boşanmaların hızla artması. İkinci nedeni ise eşini kaybeden anne veya babanın tekrar evlenmeyerek çocuklarıyla yalnız yaşamayı tercih etmesi.
Aile kurumundaki erimenin ikinci ayağını tek başına yaşayanların sayısındaki hızlı artış oluşturuyor. Üçüncü ayakta ise aile harici bir arada toplu yaşayanlar bulunuyor. 
Aile kurumundaki zayıflamanın bir boyutu da sadece eşlerden oluşan çocuksuz ailelerin sayısının hızlı artmasında kendisini gösteriyor.

19 Mayıs 2017 Cuma

Erdoğan’ın Beyaz Saray açıklamasında gözden kaçan kritik nokta

Merakla beklenen ve büyük önem atfedilen Beyaz Saray buluşması nihayet gerçekleşti. Beyaz Saray’daki “kritik” Erdoğan-Trump görüşmesiyle ABD ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmış olacaktı. Washington ziyareti arifesinde Erdoğan’ın Trump ile yapacağı görüşmeyi “virgül mertebesinde değil, nokta mertebesinde olacak” diye tarif etmesi, ayrıca “gerekirse başımızın çaresine bakarız” mesajı vermesi, bu görüşmenin önemini ve beklentileri iyice yükseltmişti. 
Kısa ikili özel toplantının ardından yapılan ortak basın toplantısındaki sözlerden ve daha sonra yapılan açıklamalardan Beyaz Saray ziyaretinden, iki ülkenin tutum ve ilişkilerinde kayda değer değişiklik yaratacak bir anlaşma çıkmadığı anlaşılıyor. Bu ziyaretle Türk tarafı, Suriye, PYD, Gülen, Rıza Zarrab davası konularındaki tavır, görüş ve taleplerini en üst düzeyde yüz yüze dile getirmiş oldu. Öyle anlaşılıyor ki ABD tarafı da, zaten bildiği bu hususları not etmekle yetindi. Herhangi bir değişiklik ortaya çıkmadı.

16 Mayıs 2017 Salı

Merkez Bankası kasasına el atma planının arkasında bu resim var

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, geçen hafta toplanan Türkiye Bankalar Birliği Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, finans piyasalarında “banka senedi” adını verdikleri yeni bir araç çıkartmak için hazırlık yapıldığını açıkladı.. 
Bankalar verdikleri kredi kredilere karşılık olarak “banka senedi” çıkartıp satarak hem kaynak yaratmış, hem de kredi riskini başkalarına aktarmış olacaklar.
Aslında buraya kadar pek yeni bir şey yok. Çünkü bankalar, kredi gelirlerini karşılık göstererek yıllardır varlığa dayalı menkul kıymet (VDMK) çıkartabiliyorlar.
Yeni olan Merkez Bankası’nın, banka senetlerini likidite aracı olarak kullanabilecek olması. İşte burası çok kritik bir nokta.

12 Mayıs 2017 Cuma

Gıda enflasyonu ithalatla çözülecek kadar basit mi?

Çift haneye demir atan enflasyon, giderek daha yakıcı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Potansiyelin altında büyüme hızı, yüksek işsizlik oranı karşısında enflasyonun bu düzeylere çıkması, ekonomide kırılganlığı artırırken çözümü de zorlaştırıyor.
Buna karşın enflasyon sorununun çözümüne ilişkin politika tartışmaları, sorunun derinliği ve karmaşıklığına uymayan bir yaklaşımla yürüyor. Öncelikle yüksek enflasyonun temel nedeni işlenmemiş gıda fiyatlarındaki yüksek artıştan ibaretmiş gibi gösteriliyor. Gıdadaki fiyatlarındaki yüksek artış hızı, kuşkusuz yüksek enflasyona katkı yapıyor. Ancak genel olarak gıda, özel olarak işlenmemiş gıda dışındaki kalemlerdeki enflasyon da çok yüksek. Gıda dışındaki kalemlerin enflasyonu da yine çift haneli rakamlarda geziyor.
Bu durumda sadece gıdadaki yükselişe dikkat çekmek, ekonominin enflasyon üreten yapısal sorunlarını perdelemeye yarıyor.

9 Mayıs 2017 Salı

Merkez’den enflasyon itirafları

Merkez Bankası’nın son enflasyon raporunda “Enflasyon dinamiklerindeki değişim” başlıklı bir analiz kutusu yer alıyor. Bu çalışma, enflasyondaki yüksek seyrin belirleyicilerinin incelenmesini amaçlıyor. İnceleme 2006-16 arasındaki 11 yılı kapsıyor. 
Çalışma, bir yanıyla Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadeledeki başarısızlığının, diğer yanıyla enflasyonun nasıl ekonominin hücrelerine nüfuz etmiş yapısal bir sorun haline geldiğinin itirafı şeklinde.
Çalışmanın ortaya koyduğu sonuçlar şöyle:

5 Mayıs 2017 Cuma

Bu 3 grafik, enflasyonda söylenenlere inanmayın diyor

Sayfada üç grafik görüyorsunuz. Grafikler farklı enflasyon kalemlerinde yıllık enflasyon hızının son yıllardaki seyrini gösteriyor. Bu üç basit grafik, yüksek enflasyonun nedeni konusunda çok sık işittiğimiz başlıca tezleri çürütmeye yetiyor.
Şimdi bu tezlere bir kez de bu grafikler üzerinden bakalım:

2 Mayıs 2017 Salı

Yolsuzluk ve yoksulluk, asıl hukuk işlemezse artar

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, geçen hafta yapılan Türkiye Müteahhitler Birliği'nin (TMB) 32. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, hukukun iyi işlediği ülkelerde iş yapmanın daha kolay olduğunu, ancak bu ülkelerde de kâr marjlarının diğer ülkeler kadar yüksek olmadığını söyledi.
Konuşmanın alt metninden hukukun iyi işlememesinin daha karlı bir şey olduğu çıkıyor. Bu doğru mudur? Evet doğrudur. Ama bu iktidarın çevresindeki “oligarklar” açısından doğrudur.
Hukukun üstünlüğü ve temel özgürlüklerden uzaklaştıkça, keyfi uygulamalar artar ve bunun doğrudan bir parçası olarak ekonomik kaynaklar iktidar çevresindeki oligarklara, imtiyazlı yandaşlara akmaya başlar. Oligarkların servetinin ve karlarının olağanüstü artması, hem emekçi kesimin hem de oligarklar dışındaki sermaye kesiminin ekonomiden aldığı payın azalması anlamına gelir.