31 Ocak 2011 Pazartesi

Bütçede başarı yok, dengesizlik ve adaletsizlik var

Hükümet sözcüleri, 2010 bütçe sonuçlarını büyük bir başarı olarak sunuyorlar. 2009’a göre bütçe giderleri yüzde 9.5, gelirler yüzde 17.9 arttı. Bütçe açığı yüzde 24.9 azalarak 52.76 milyar liradan 39.6 milyar liraya indi. Maliye tanımlı faiz dışı fazla 440 milyon liradan 8.7 milyar liraya fırladı.
Dıştan çok parlak görünen bütçenin içine girilince aslında hem iç dengelerinin, hem de adaletinin kötüye gittiği görülüyor. Bütçe kalemlerinin bütçe gelirlerine oranına baktığımızda, kötüye gidiş kendini net olarak ortaya koyuyor.

28 Ocak 2011 Cuma

Merkez Bankası, artık sağım solum belli olmaz diyor

Yaptığı son faiz indirimi ile sağ gösterip sol vurmakla suçlanan Merkez Bankası, yılın ilk enflasyon raporunda açıkça “Bundan sonra sağım solum hiç belli olmaz” dedi.
Merkez Bankası, üç ayda bir yayınladığı enflasyon raporlarında bir ana senaryo belirliyor ve bu çerçevede politika faizlerinin kısa ve orta vadedeki olası seyri konusunda bir rota veriyordu. Şimdi ise Merkez Bankası, politika faizinin önümüzdeki dönemde düşecek mi, yükselecek mi, yoksa aynı mı kalacak konusunda net bir şey söylememeyi politika olarak benimsedi. Son dönemde para politikasının daha etkili bir aracı haline gelen zorunlu karşılıklar için de aynı belirsizlik var.

Sepet değişikliği, TÜFE’yi ne kadar etkiler?

TÜİK, 2011’de uygulayacağı enflasyon sepetini açıkladı. Özellikle ulaştırmanın ağırlığının geçen yıla göre 1.25 puan artması ve gıdanın ağırlığının 0.82 puan azalması dikkat çekti. Sigara ve alkollü içkilerin payı 0.59, lokanta ve otel harcamalarının payı 0.38 puan arttı. Kira ve konut harcamalarının payı 0.37, haberleşmenin payı 0.30 ve çeşitli mal ve hizmetlerin payı 0.36 puan azaldı.
Yeni sepetle eski sepeti karşılaştırdığımızda değişikliğin TÜFE’ye etkisinin sıfıra yakın olduğunu söyleyebiliriz.

27 Ocak 2011 Perşembe

Enflasyonun patronuna neden kaynanası bile inanmıyor?

TÜİK’in 2011 yılı enflasyon sepeti değişikliklerini açıklamak için düzenlediği basın toplantısında TÜİK Ulusal Hesaplar ve Ekonomik Göstergeler Daire Başkanlığı Fiyat İstatistikleri Grup Sorumlusu Cengiz Erdoğan, düşük çıkan enflasyon rakamlarına kayın validesinin bile inanmadığını söyledi. İşin en tepesinde yer alan bir en yakınını bile yaptığı enflasyon hesabına inandıramıyor.  Erdoğan’ın aktardığı olay, TÜİK’in hesapladığı enflasyon ile halkın gerçek enflasyonu arasında büyük fark olduğu gerçeğinin somut bir ifadesi.
Vatandaşın enflasyonu ile TÜİK’in enflasyonu neden birbirinden bu kadar farklı? Sorunun basit bir cevabı var: Çünkü TÜİK’in hesapladığı, vatandaşın yaşadığı ve hissettiği enflasyon değil. TÜİK, kendi hesabını yanlış yapmıyor, ama hesapladığı şey vatandaşın yaşadığı enflasyon olmadığı için özellikle sabit gelirliler için inandırıcı olamıyor.
Vatandaşın enflasyonu ile TÜİK’in enflasyonu arasındaki fark nasıl oluşuyor?

24 Ocak 2011 Pazartesi

ABD-Çin zirvesinin galibi yine Çin oldu

Çin Devlet Başkanı Hu Jintao, geçen hafta ABD’ye 4 günlük bir resmi ziyaret yaptı. Çin, bu zirveyi de, en başta ekonomik konular olmak üzere temel hiçbir konuda ABD’nin istediği tavizleri vermeden bitirmeyi becerdi. Zirve gündemindeki konuların çoğunda isteklerde bulunan taraf ABD idi. Hu, anlaşmazlık konularının karşılıklı güç gösterisine dönüşmesini önlerken, aynı zamanda temelde dişe dokunur bir taviz vermeden sadece güven verici mesajlarla durumu idare etme başarısını gösterdi.
Kulislerden sızan bilgilere göre ABD, zirvenin ardından ortak sonuç bildirgesi yayınlamaktan vazgeçmek ve Hu onuruna verilecek resmi akşam yemeğinin iptaline kadar her türlü zorlamaya başvurdu.

21 Ocak 2011 Cuma

Seçim ekonomisi hızlı başladı

Bütçe sonuçları ile Hazine nakit dengesi verileri, seçim ekonomisinin aralıkta hızlı bir başlangıç yaptığını gösteriyor. Maliye Bakanı, aralıktaki bütçe açığı patlamasını “Aralık bütçelerinin kaderi” diyerek geçiştirmeye çalışıyor. Ancak bütçe açığında bu kez yaşanan artış, önceki yılların çok çok üzerinde.
Yıllık açığın yüzde 40.7’si tek başına aralık ayında gerçekleşti. Aralık bütçe açığı, diğer 11 ay ortalamasının 7.5 katı.

Merkez Bankası’nın görevi, seçimden önce piyasaların karışmasını önlemek mi?


Merkez Bankası kekelemeye başladı, söyledikleri anlaşılamıyor. Merkez bankaları net, anlaşılır ve tutarlı olmak zorunda. Merkez bankası kararları, piyasa aktörleri tarafından yanlış bulunabilir veya piyasa aktörlerinin işine gelmeyebilir. Merkez bankası açık, anlaşılır ve tutarlı olduktan sonra sorun yok. Oysa Merkez Bankası’nın son dönemdeki açıklamaları, birbiriyle tutarsız mesajlar veriyor.
Para Politikası Kurulu’nun (PPK) ocak toplantısında alınan politika faizinde 0.25 puanlık indirim kararı açıkladıktan sonra atılan başlıklardan birisi, “Merkez Bankası, ters köşeye yatırdı” şeklindeydi.

18 Ocak 2011 Salı

İşsizlikte artışı, yeni öğretmen atamaları önledi


·                     Ekimde işsizlik oranı, eylüle göre 0.1 puan gerileyerek yüzde 11.2’ye indi. İşsizliğin yerinde saymasını, yeni atanan öğretmenlerle eğitimde istihdamın 111 bin artması sağladı.

Ekim döneminde işsizlik oranı eylüle göre 0.1 puan, bir yıl öncesine göre 1.8 puan azalarak yüzde 11.2 oldu. İşsizlik oranının ekimde de çok küçük bir gerileme ile yatay bir seyir izlemeye devam etmesini, eğitim sektöründeki 111 bin kişilik istihdam artışı sağladı. Eylül, ekim ve aralık aylarını kapsayan ekim döneminde, eylüle göre istihdam bin kişi azalmasına rağmen işsiz sayısında da 33 bin kişilik bir düşüş meydana geldi. Bu durum işgücünün 34 bin azalması sayesinde gerçekleşti.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Dünya gıda krizine hazırlanıyor, biz?


Birleşmiş Milletler Dünya Gıda ve Tarım Örgütü FAO ve Dünya Bankası 2011’e girerken, dünyanın bir gıda krizi ile karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu. Sorun önümüzdeki G-20 zirvesinin öncelikli gündem maddelerinden birisi olacak.
Dünya nüfusundaki artışın yanısıra hızlı büyüyen Hindistan ve Çin’de zenginleşen orta sınıfın artan talebi, tüketimi artırıyor. Buna karşın çeşitli doğal afetler üretimi düşürüyor.

14 Ocak 2011 Cuma

Seçim ekonomisinin ilk işareti geldi: Görev zararı coştu

Hazine’nin verilerine göre yılın ilk 9 ayında gerçekleşen KİT’lere ait görev zararı 1 milyar 992 milyon lirayı aşarak cari rakamlarla rekor kırdı. 2009 yılında gerçekleşen görev zararı 314.5 milyon TL olmuştu. Buna göre 2010’un 9 ayında gerçekleşen görev zararı, 2009’un tamamının 6.3 katını aştı.
KİT’lerin görev alanı aynı olsa da, görev zararları hep seçim dönemlerinde artıyor. Örneğin 2006 yılında 504 milyon TL olan görev zararı, seçim yılı olan 2007’de 3.2 katına çıkarak 1 milyar 618 milyon lirayı buldu. 2009 yerel seçimlerinin yılın başlarında olması, 2008 yılı görev zararının da 1 milyar 422 milyon TL gibi yüksek bir düzeye çıkmasına yol açtı.

İç talebe dayalı büyümenin sonu geliyor

Sanayi üretiminde son aylarda görülen dalgalanmalar, iç talebe dayalı büyümenin sonuna gelindiğinin sinyallerini veriyor. Sanayi üretimi ekimde bir önceki aya göre yüzde 13.5’lik bir sıçrama kaydetti. Aynı ayda sanayi malları ihracatı da Kasım 2006’dan bu yana görülen en yüksek aylık artışını gerçekleştirerek yüzde 23.5 büyüdü. Kasım ayına gelince sanayi malları ihracatı, önceki aya göre yüzde 14.4 düştü. Sanayi üretimi de ihracata paralel olarak kasımda yüzde 9.7’yi bulan keskin bir düşüş kaydetti.
İmalat sanayiinde de benzer bir hareket gözleniyor. Ekimde imalat sanayii ihracatı bir önceki aya göre yüzde 23.7 artarken üretim de yüzde 16.2 arttı. Kasımda imalat sanayii ihracatı yüzde 14.2 düşünce, üretim de yüzde 10.7 düştü.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Dış ticarette KOBİ’ler fazla, devler açık veriyor

Dış ticarette küçük işletmeler fazla verirken, dev şirketler dev boyutta açık veriyorlar. 2009 yılında 50’den az kişinin çalıştığı küçük işletmeler,  toplam 10.32 milyar dolar dış ticaret fazlası verdi. 250 ve daha fazla insan çalıştıran dev işletmeler  ise 42.89 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. Çalışan sayısı 50-249 kişi arasında olan orta işletmelerin açığı ise 5.47 milyar dolar oldu. Böylece 50’den fazla kişi çalıştıran işletmeler toplam 48.36 milyar dolar dış ticaret açık vermesine rağmen, küçük işletmeler sayesinde toplam açık 37.84 milyar dolara indi.

10 Ocak 2011 Pazartesi

Enflasyonu, gıda kadar kamu da ateşledi

Hükümetin müdahaleleri olmasaydı 2010’da enflasyon yüzde 5’in de altına inecekti. Çünkü yüzde 6.4 olan yıllık enflasyona sigara ve alkollü içkeler ile akaryakıta gelen vergi zamlarının katkısı 1.5 puanı geçti. Yani ekonominin kendi kendine yarattığı enflasyon, aslında yüzde 5’in de altında. Gıdadan sonra enflasyona en büyük katkıyı kamu yaptı.
Hükümetin kriz koşullarında vergi gelirlerinde meydana gelecek azalmayı dengelemek için içki ve sigara ile akaryakıtta ÖTV miktarını artırdı. Bu durum, en adaletsiz vergi uygulaması olan dolaylı vergilerin, toplam vergiler içindeki payını daha da artırdı. Sonuç olarak özel sektör işten çıkarmalarla, kamu da dolaylı vergileri artırarak, krizin yükünü çalışan kesim ile orta ve düşük gelirlilerin üzerine yıktı.

7 Ocak 2011 Cuma

Kadınlar, erkeklerden daha fazla yoksullaştı

Erkekler arasında mutlak yoksulluk sınırı altında yaşayınların oranı 2009’da 0.41 puan artarak yüzde 17.10’a çıkarken, kadınlarda mutlak yoksulluk oranı 1.51 puan artarak yüzde 19.03’e çıktı. Yoksul erkek sayısı 2008’e göre yüzde 3.64 ve 211 bin kişi artarken, yoksul kadın sayısı 607 bin kişi ve yüzde 9.86 oranında arttı.
Buna göre 5 milyon 987 bin erkek, 6 milyon 764 bin kadın mutlak yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Yoksul kadın sayısı, erkeklerden 777 bin ve yüzde 13 daha fazla. Yoksul sayısındaki kadın erkek farkı, TÜİK’in yoksulluk çalışmasının başladığı 2002 yılından bu yana görülen en yüksek düzeye çıktı.

Sadece işsizler değil, çalışan da yoksullaştı

Kriz yılında sadece işini kaybedenler değil çalışanlar da yoksullaştı. İşsizler arasında yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranı 2009’da yüzde 1.72 puanlık bir artışla 17.78’den yüzde 19.51’e çıktı. Çalışanlar arasında yoksulluk sınırının altında olanların oranı ise 0.55 puan artarak yüzde 14.82’den yüzde 15.37’ye çıktı. Bir işi olduğu halde 2009 yılında yoksulluk sınırının altında olanların sayısı yüzde 4.2 ve 129 bin kişi arttı. 2009 verilerine göre 21 milyon 277 bin çalışanın 3.3 milyonu yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Mutlak yoksulluk içindeki aile sayısı bir yılda yüzde 11.4 arttı

·                           Krizin teğet geçmediği bir kez daha ortaya çıktı. TÜİK’in 2009 yılı yoksulluk araştırmasına göre yoksulluk göstergeleri üç yılda kazandığından fazlasını bir yılda kaybetti.
·                           2009’da mutlak yoksulluk sınırının altında yaşayan aile sayısı yüzde 11.4 , kişi sayısı ise yüzde 6.9 arttı. Hem aile sayısına, hem de nüfusa göre mutlak yoksulluk oranı 1 puan yükseldi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun bir ay geciktirerek dün yayınladığı 2009 yılı yoksulluk araştırması, krizin teğet geçmediğini bir kez daha gözler önüne serdi. TÜİK’in araştırmasına göre kriz yılında mutlak yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı 818 bin kişi ve yüzde 6.85 arttı. Mutlak yoksulluk sınırının altında yaşayan aile sayısı ise adeta bir sıçrama yaparak bir yılda yüzde 11.4 arttı. Mutlak yoksulluk sınırının altında yaşayan hane sayısı 2008’e göre 273 bin 418 artarak 2 milyon 406 binden 2 milyon 680 bine ulaştı.

Çarpık olan enflasyon hesabı değil, maaş hesabı

Aralık ayında enflasyonun eksi çıkması ile yıllık enflasyon da yüzde 6.4 çıkınca, yıl boyunca gündemimizi meşgul eden enflasyon konusu farklı bir şekilde tartışma gündeminde yer aldı. Memura verilecek enflasyon farkının her 100 liralık maaş için 22 kuruş gibi anlamsız bir düzeyde kalması tepki çekti. Memurlar adeta enflasyonun düşük çıkmasına üzülmüş gözüktüler. Bu sonuç TÜİK’in enflasyon hesabının gerçekleri yansıtıp yansıtmadığı tartışmasını doğurdu.
TÜİK’in kullanılmayan malları hesaba katıp, enflasyonu düşük gösterdiği yolunda düşünceler ortaya atıldı. TÜİK’in 446 maddelik enflasyon sepetinde, az tüketilenlerin fiyatının düşmesi, çok tüketilenlerin fiyat artışının yüksek olması, bu sava kanıt olarak gösterildi. Sonunda TÜİK de dün bu tartışmalara cevap olarak enflasyon hesaplamasının nasıl yapıldığını bir kez daha açıkladı.
Tartışma enflasyon hesaplama yönteminin doğru olup olmadığı noktasından sürerse, TÜİK her zaman haklı çıkar.

4 Ocak 2011 Salı

Sadece zenginlerin enflasyonu hedefin altına indi

2010 yılında genel enflasyon yüzde 6.40’a inerek, hükümetin ve Merkez Bankası’nın yüzde 6.50’lik hedefinin altına indi. Ancak enflasyona gelir gruplarına göre baktığımızda, enflasyon yıllık hedefin altına inen sadece üst gelir grupları için indi. Alt gelir gruplarının yıllık enflasyonu ise hedefin üzerinde kaldı.
En üst yüzde 10’luk gelir diliminde yer alanları tensil eden Patron Mehmet’in yıllık enflasyonu yüzde 6.13 oldu. Patron Mehmet’in ylıllık enflasyonu hedefin 0.37 puan, genel enflasyonun ise 0.27 puan altında. Buna karşın asgari ücretle geçinenleri temsil eden ve en düşük yüzde 10’luk gelir diliminde yer alan İşçi Memet’in yıllık enflasyonu yüzde 7.01 ile hedeften 0.51 puan, Patron Mehmet’ten ise 0.88 puan daha yüksek. Orta gelir grubunu temsil eden ve en düşük 5. yüzde 10’luk gelir diliminde yer alan Memur Mehmet’in yıllık enflasyonu da yüzde 6.76 ile hedefin 0.26 puan, Patron Mehmet’in ise 0.63 puan üzerinde.

Üretici fiyatlarında petrol ve kur baskısı hissediliyor

Aralık ayında TÜFE hafif artış beklentilerine karşın düşerken, üretici fiyatları beklentilerden daha fazla arttı. Artışta petrol ürünleri ve ana metal ve metal cevherlerinin başı çekmesi, kur artışı ile uluslar arası alanda hammadde fiyatlarında yaşanan hareketlenmenin ilk etkileri olarak dikkat çekiyor.
ÜFE’de artış beklentisi yüzde 0.55 olmasına karşın, aralık enflasyonu yüzde 1.31’u buldu. Böylece yıllık enflasyon, kasıma göre 0.70 puan artarak yüzde 8.87’ye çıktı. 12 aylık ortalamalara göre yıllık enflasyon da yüzde 5.52’ye çıktı.

2010 enflasyonuna et ve sebzedeki sıkıntı ile sigara, içki ve petroldeki vergi artışı damga vurdu

·                     Yılın başlarında çift hanelere çıkan enflasyon, 2010’u hedefin de altında kapattı. TÜFE, aralıkta yüzde 0.30 düştü ve yıllık enflasyon yüzde 6.40’a indi. TÜFE, 41 yılın en düşük kapanışını yaptı. Üretim sıkıntısı nedeniyle gıda, vergiler nedeniyle sigara ve alkollü içkiler, 2010 enflasyonunda başı çekti.
·                      

Yıla hızlı bir yükselişle girip “kontrolden çıkıyor” kaygısı yaratan, şubat ve nisan aylarında çift haneye çıkan enflasyon, 2010’u tahminlerden de düşük bir düzeyde kapattı. Aralıkta küçük bir artış beklenirken, tam tersine yüzde 0.30’luk bir düşüş yaşandı. Yıllık enflasyon 0.89 puan gerileyerek yüzde 6.40’a indi. Böylece yıl sonları itibarıyla 41 yılın en düşük enflasyonu gerçekleşti. Yıllık enflasyon, yüzde 6.5 olan Merkez Bankası hedefinin de altında kaldı.
Yıllık enflasyonda gıdanın yanında en büyük rolü kamu zamları ve vergilerdeki artış oynadı. Yüzde 6.40 olan yıllık enflasyonun 1.94 puanı gıdadan, 1.31 puanı sigara ve içkiden, 0.99 puanı da kira ve konuttan geldi. Et ve sebzede yaşanan üretim sıkıntısı, yıl boyunca enflasyon üzerinde büyük baskı oluşturdu. Sigara ve alkollü içkilerde vergiye bağlı fiyat artışları, yıllık enflasyona önemli bir katkı yaptı. Son dönemde buna petrol fiyatlarındaki artış da katıldı. Ancak etteki sıkıntının ithalatla hafiflemesi, sebzedeki sıkıntının da yeni sezonla atlatılması, enflasyondaki gerilimi düşürdü. İhracatın istenen düzeye ulaşmaması ve düşük kur ile artan ithalat baskısı da enflasyonu düşüş yönünde etkiledi.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Merkez Bankası, cari açık konusunda her yıl ortaya ayrı bir tez atıyor

Cari açık sorununun 2011’in sürekli gündemde kalacak ve en fazla tartışılacak konusu olacağını şimdiden söyleyebiliriz. “Finansal istikrarı koruma” görevini gerekçe göstererek aldığı son kararlar nedeniyle Merkez Bankası, bu tartışmanın birinci aktörü ve tarafı olmaktan kurtulamayacak. Merkez Bankası, üstlendiği duruşuyla toplum gözünde kendini fiilen cari açığın sorumlusu haline de getirdi. Böylece seçim yılının en kritik sorunlarından birinde hükümetin üzerinden önemli bir yükü almış oldu.
Merkez Bankası bunu yaparken cari açık ile kredi artışı arasında ilişki kuran bir teori de geliştirdi. Bu hesaba göre diğer koşullarda bir sapma olmadığı takdirde cari açığın istenen sınırda kalması için kredilerdeki artışın yüzde 25’i aşmaması gerekiyor. Merkez Bankası Başkanı bu tezi ilk kez, Başbakan Yardımcısı Babacan’ın banka genel müdürleriyle yaptığı toplantıda açıkladı. Böylece bankalara “2011’de kredi hacminizi yüzde 25’ten fazla artırmayın” mesajı, “gerekirse daha sert önlemler alırız” ifadesiyle de desteklenerek bir nevi “kulak çekme” dozunda verilmiş oldu.