30 Ocak 2012 Pazartesi

IMF’nin Türkiye gözlüğü neden sürekli kararıyor?

Hükümetin “Türkiye’yi yeterince tanımayan birkaç acemi uzmanın subjektif değerlendirmelerinin Türkiye’nin imajına zarar vermesine izin vermeyiz. Ancak katılmadığımız bu subjektif yorumları değiştirirlerse raporun yayınlanmasına izin veririz” diyerek açıklanmasını aylardır engellediği IMF heyetinin Türkiye raporu açıklandı. İlginç bir şekilde Cuma gecesi Türkiye saatiyle gece yarısı saat 12.00’de açıklanan bu raporun, Türk hükümetinin sansüründen geçmiş hali mi, yoksa orijinal hali mi olduğunu bilemeyiz. Belki de IMF’nin G-20 toplantısı için hazırladığı son rapora göre oldukça iyimser kaldığı için hükümet artık buna razı olmuştur. Çünkü IMF’nin açıklanması engellenen Kasım 2011 tarihli raporunda 2012’de Türkiye’nin büyüme hızının yüzde 2’ye düşeceği öngörüsü yer alıyor. G-20 için bu ay hazırlanan son raporda ise Türkiye’nin büyüme tahmini yüzde 0.4’e düşürüldü.

28 Ocak 2012 Cumartesi

Nüfus yaşlanıyor, sosyal güvenlikte sıkıntı artacak

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2011 yılı adrese dayalı kayıt sistemine göre 2011 sonu nüfus verilerini açıkladı. Nüfus verilerini incelediğimizde üç temel eğilim dikkati çekiyor. Birincisi nüfus artış hızı yavaşlıyor. İkincisi nüfus yaşlanıyor. Üçüncüsü kentleşme oranındaki artış yavaşlıyor.
Geçen yıl nüfus artış hızı, 2.49 puanlık bir düşüşle binde 13.49’a indi. Toplam nüfustaki artışa rağmen, nüfustaki yıllık nominal artış miktarı bir önceki yılın altına inmiş durumda. 2010 da nüfus 1 milyon 162 bin kişi artarken, 2011’deki artış miktarı 1 milyon bin kişide kaldı.

23 Ocak 2012 Pazartesi

Bütçenin dışı parlak ama içi eski tas, eski hamam

2011 yılı bütçesi bütçe açığında ciddi bir düşüş, faiz dışı bütçe fazlasında önemli bir artışla kapandı. Bütçe açığı yüzde 56.49 gibi keskin bir düşüşle 40.1 milyar liradan 17.44 milyar liraya indi. Faiz dışı bütçe fazlası ise üçe katlanarak 8.22 milyar liradan 24.77 milyar liraya yükseldi.
Bütçe gelirleri, yüzde 16.35 artarak 254.28 milyar liradan 295.86 milyar liraya yükseldi. Buna karşın bütçe giderlerindeki artış, hedefleri biraz aşmakla birlikte yüzde 6.44’te tutuldu. Bütçe giderleri 294.36 milyardan 313.3 milyar liraya çıktı.
Kuşkusuz bu sonuç, kamu dengelerine ve borç yüküne olumlu bir katkı yapacak ve dünyada öne çıkan kamu borçları sorunu alanında Türkiye’nin farklı bir yere konmasını sağlayacaktır.
Buraya kadar çok parlak bir görünüm var. Ancak bütçe performansının ayrıntılarına girdiğimizde aynı manzarayı görmüyoruz. Dış görünümü geçip bütçenin içine yakından bakınca, yapısal sorunların aynen sürdüğünü görüyoruz. Yani bütçenin dışı parlak görünse de içi eski tas eski hamam.

21 Ocak 2012 Cumartesi

‘İş’e yaramayan üniversite eğitimi

Ataması yapılmayan öğretmenler sorunu, eğitim sistemizin çarpıklığını ortaya koyan örneklerden birisi olarak gündemdeki yerini koruyor. Mevcut sistemde üniversite eğitimi ile istihdam arasındaki ilişkinin ne kadar bozuk kurulduğunu gösteren örneklerden birisi de fen edebiyat fakültesi (FEF) mezunları alanında yaşanıyor.
FEF mezunları son günlerde seslerini duyurabilmek için çeşitli çabalar sürdürüyorlar. FEF mezunları, memur atamalarında kendilerine ayrılan kadro sayısının azalarak artık yok olma noktasına geldiğini dile getiriyorlar. Ocak 2011 atamasında 4 bin 300 lisans diplomalı kadronun 220’si, haziran atamasında 17 bin 100 lisans diplomalı kadronun 148’i, kasım atamasında ise 3 bin 800 kadronun sadece 36’sı FEF mezunlarına ayrılmış. Bu yüzden KPPS’de yüksek puanlar alan arkadaşlarının bile işe girme şansı bulamadığından şikayetçiler.

16 Ocak 2012 Pazartesi

Hani krediler %25 artarsa cari açık düşecekti?

Ekonomi yönetiminin 2011’de dayandığı temel tezlerden birisi, “Kredi hacmindeki yıllık artış yüzde 25’e çekilirse cari açığın de milli gelire oranla yüzde 5.4 düzeyine inecek” şeklindeydi. Merkez Bankası’nın yaptığı bir modellemeye göre kredi hacmi artış hızındaki her 5 puanlık artış, cari açığın milli gelire oranını 2.1 puan artırıyordu. Bu hesaba göre 2011 yılı orta vadeli program hedefi olan yüzde 4.5’lik büyüme hızı baz alındığında kredi hacmindeki artış yüzde 25 olursa cari açığın milli gelire oranı yüzde 5.4 olacaktı. Eğer kredilerdeki artış yüzde 20’u bulursa cari açığın milli gelire oranı yüzde 7.5’e çıkacaktı.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Enflasyondaki hızlanma yoksulara, zenginin iki katı fatura çıkardı

Yılın son çeyreğinde enflasyonda görülen hızlanma, en yüksek faturayı toplumun en yoksul kesimine çıkardı. En yoksul kesimin yıllık enflasyonunda üç ayda meydana gelen artış, en zengin kesimin neredeyse iki katını buldu.
Eylülde yüzde 6.15 olan yıllık enflasyon, üç ayda 4.29 puan yükselerek yılı yüze 10.45  düzeyinde kapattı. Gelir dağılımında en yoksul yüzde 20’lik grupta yer alan ailelerin yıllık enflasyonu, üç aylık sürede ikiye katlandı. Yokulların enflasyonu üç ayda yüzde 5.29’dan yüzde 10.49’a çıktı. En zengin kesimin enflasyonunda üç ayda meydana gelen hızlanma 3 puan olurken, en yoksul kesimin enflasyonundaki hızlanma 5.20 pua ile bunun iki katına yaklaştı.

9 Ocak 2012 Pazartesi

Merkez Bankası Başkanı Başçı’nın rüyası hayırlı bir rüya mı?

Politika hataları yüzünden cari açık-kur artışı- enflasyon üçgenine sıkışan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, her hafta yeni bir iddia ortaya atarak kararlı ve güçlü görünme çabasına girdi. Bunu yaparken bir önce söyledikleriyle tutarlı olma kaygısı da taşımıyor. Para programında 2012 yılında güniçi repo ihalelerini hangi durumlarda yapacağını açıklamasından birkaç gün sonra daha farklı bir güniçi repo ihalesi taktiğini ortaya atabiliyor. İstanbullu sanayicilere “TL bir tek doları yenemez. TL’nin değerini artık euro ile karşılaştırmak gerek” diyor. Bir hafta sonra Bursa’da  dönüyor ve “TL doları da yenecek” iddiasını ortaya atıyor.

7 Ocak 2012 Cumartesi

Üniversite kontenjanlarının yarısını açık öğretim ve gece bölümleri oluşturuyor

Geçen yıl şifre skandalı ve yanlış hesaplanan puanlarla kabus gibi geçen üniversite sınavları mevsimi başladı. Sınavdaki katsayı sistemi bu yıl tekrar değiştirildiği için tercih yapmak yine zor olacak. Bu işe yarayan tek kaynak ÖSYM’nin yayınladığı en düşük puanlar tablosu. Geçen yılki kontenjanlar ve bölümlere yerleşen öğrenci sayıları ile en düşük puanları gösteren bu tablo, binlerce satırdan oluşuyor. Buna bir de katsayı değişikliğinin sıralamaları nasıl etkileyeceği sorusu eklenince iş iyice içinden çıkılmaz hale geliyor.
Ancak durumu içinden çıkılmaz hale gelen sadece aday öğrenciler ve aileler değil. Yüksek öğrenim sisteminin kendisi de aynı durumda. Kontenjanlar ve puanları gösteren tabloyu biraz yakından incelemek bile sistemdeki büyük dengesizlikleri ve açmazları gözler önüne seriyor.

4 Ocak 2012 Çarşamba

Enflasyon, hedefi ikiye katladı: % 10.45

•    2012 enflasyonu, yüzde 5.5’lik hedefi 4.95 puan aşarak yüzde 10.45 oldu.  Enflasyon, 37 ayın en yüksek düzeyine tırmandı.  Sağlık ve haberleşme dışındaki tüm alanlarda enflasyon, yıllık hedefin çok üzerine çıktı.

Son üç ayda atağa kalkan enflasyon, 2011’i enflasyon hedefini neredeyse ikiye katlayarak bitirdi. Yüzde 10.45’e tırmanan yıllık enflasyon, yüzde 5.5 olan hedefi 4.95 puan aştı. 22 ay sonra yeniden çift haneye çıkan enflasyon, Kasım 2008’den bu yana son 37 ayın en yüksek düzeyine de ulaştı.
Aralık ayı enflasyonu da yüzde 0.58 ile beklentilerin üzerine çıktı. Aralık enflasyonu beklentisi, Merkez Bankası anketine göre yüzde 0.38, CNBC-e’nin anketine göre ise yüzde 0.50 idi.
TÜFE’yi oluşturan 12 kalemin sağlık ve haberleşme dışındaki 10 alanın tamamında yıllık enflasyon yüzde 5.5 hedefinin üzerine çıktı. 9 çekirdek enflasyonunun tamamı da enflasyon hedefini açık arayla aştı. Çekirdek enflasyonlar içinde en düşük artışı gösteren I Endeksi bile yüzde 8.12 yükseldi.

2 Ocak 2012 Pazartesi

2011’de alınmayan önlemlerin faturasını 2012’de ödeyeceğiz

Geride bıraktığımız yılda ekonominin en kritik sorunu cari açıktaki hızlı artışın önlenmesi ve düşürülmesi idi. 2010’da ekonominin aniden ısınmasını, dışarıdan gelen dizginsiz sıcak para sağlamıştı. Cari açıktaki aşırı artışın riskli hale gelmekte olduğu daha 2010 yılında görülüyordu. Sorun 2011’de hızlanarak büyümeye devam etti.
Ekonomideki sıcak para bağımlılığını azaltacak önlemleri almak birinci derecede hükümetin göreviydi. Ancak hükümet, hem iktidara geldiğinden bu yana ekonomik performansını büyük ölçüde sıcak para girişine borçlu olduğu için, hem de seçim önceliği yüzünden, 2011’de de sırtını sıcak paraya dayamaya devam etti.