30 Ocak 2012 Pazartesi

IMF’nin Türkiye gözlüğü neden sürekli kararıyor?

Hükümetin “Türkiye’yi yeterince tanımayan birkaç acemi uzmanın subjektif değerlendirmelerinin Türkiye’nin imajına zarar vermesine izin vermeyiz. Ancak katılmadığımız bu subjektif yorumları değiştirirlerse raporun yayınlanmasına izin veririz” diyerek açıklanmasını aylardır engellediği IMF heyetinin Türkiye raporu açıklandı. İlginç bir şekilde Cuma gecesi Türkiye saatiyle gece yarısı saat 12.00’de açıklanan bu raporun, Türk hükümetinin sansüründen geçmiş hali mi, yoksa orijinal hali mi olduğunu bilemeyiz. Belki de IMF’nin G-20 toplantısı için hazırladığı son rapora göre oldukça iyimser kaldığı için hükümet artık buna razı olmuştur. Çünkü IMF’nin açıklanması engellenen Kasım 2011 tarihli raporunda 2012’de Türkiye’nin büyüme hızının yüzde 2’ye düşeceği öngörüsü yer alıyor. G-20 için bu ay hazırlanan son raporda ise Türkiye’nin büyüme tahmini yüzde 0.4’e düşürüldü.
IMF raporunda yer alan görüşler, ana hatlarıyla aralık ayında açıklanan IMF İcra Kurulu’nun değerlendirmeleri ile aynı doğrultuda. Ancak uzman raporu daha kapsamlı olduğu için, tahlillerin dayanağını daha iyi görüyoruz. Türk hükümeti 2012 yılı için oldukça pembe bir manzara çizerken, hatta kendilerini tüm dünyaya örnek gösterirken, IMF’nin açıkladığı her raporda Türkiye için daha karamsar bir tablo çizmesinin nedenini de bu raporda buluyoruz.
Hükümet, Merkez Bankası’nın baş rolünü ve büyük ağırlığını omuzladığı politikaların çok yerinde ve etkili olduğunu savunuyor. Buna karşın IMF uzmanları, neredeyse izlenen politikanın bütün ayaklarının yanlış buluyorlar veya yeterince etkili olmadığını düşünüyorlar. IMF raporunda izlenen politilalara ilişkin çok sert eleştiriler yer alıyor.
IMF’nin politika faizinin yükseltilmesini ve faiz koridorunun daraltılmasını savunduğu biliniyor. Hükümet ile IMF arasındaki yaklaşım farkı bununla sınırlı değil. IMF’nin büyüme tahmininde bu kadar karamsar olması da diğer konulardaki farklı bakışından kaynaklanıyor.
 IMF’nin eleştirdiği veya yetersiz bulduğu en önemli noktalardaki görüşleri şöyle:
•    Maliye politikası sıkılaştırılmalı ve cari açıkla mücadele politikasının yükü para politikasından maliye politikasına kaydırılmalı. Bütçe performansı, vergi affı ve ithalat ve tüketimden alınan vergilerdeki geçici artışa dayanıyor. Oysa bütçenin yapısal dengesinde iyileşme yok, bozulma var.
•    Avrupa’daki kriz ve Avrupa bankalarının sermaye ihtiyacı, Türkiye’ye fon akışının kesilmesine yol açacak. Fon akımının kesilmesi ithalatı düşürecek. Üretim, ithalata aşırı bağımlı olduğu için büyümede keskin bir düşüş yaşanacak.
•    Türkiye’deki bankaların büyük bölümünün sahibi Avrupa bankaları. Ana merkezlerin sermaye ihtiyacı, Türkiye’deki iştiraklerini etkileyecek ve bu iç piyasada kredi daralmasına yol açacak.
•    Yüksek ithalat ihtiyacı  karşısında fon akımının kesilmesi kurların artmasını getirecek. Kurların artması Türkiye’nin şu anda güzel görünen tüm oranlarını bir anda bozabilir. Kur artışı milli gelirin dolar değerini düşüreceği için hem cari açığın, hem de dış borçların milli gelire oranı yükselecek.
•    Kurlardaki artış özel sektörün dış borçlarının ödemesini zora sokacak. Özel sektördeki sıkışma hem üretimi, hem de bankacılık sektörünü vuracak.
•    Bankacılık sektörünün karlılık ve sermaye yeterliliği bu durumda hızla kötüleşecek.
Hükümet ile IMF’nin aslında birleştiği bir nokta var: Ekonominin kaderini sıcak paranın keyfi belirleyecek. Hükümet 2012’de sıcak para girişinin süreceğini ileri sürüyor ve bu yüzden pembe tablolar çiziyor. IMF ise Avrupa’ya bakışı karardıkça Türkiye’ye bakışını da karartıyor.

(http://www.haberturk.com/htyazar/ismet-ozkul)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder