14 Mayıs 2019 Salı

Ekonomide dengelenmenin değil krizin tablosu


Mart ayı ödemeler dengesi verileri açıklandı. Aylık cari açık 589 milyon dolar, 12 aylık cari açık ise 12.83 milyar dolar. Bu rakamlar mevcut ekonomik büyüklüklere göre ekonomi tarihimizde az görülen düşük düzeylerde.
Erdoğan yönetimi bu rakamları “ekonomide dengelenme” ve bir “başarı” olarak gösterme gayreti içinde.
Ödemeler dengesinde neyin, nasıl değiştiğine yakından bakalım ve buna “ekonomide dengelenme” denebilir mi görelim:

12 Mart 2019 Salı

Aile, krizi yaşamaya başlamış bile


Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hesabına göre ekonomi 2018’de yüzde 2.6 büyüdü. Yılın üçüncü çeyreğinde gerçekleşen sert bir yavaşlama son çeyrekte ekonomik daralmaya dönüştü. Ekonomi ilk çeyrekte yüzde 7.4, ikinci çeyrekte yüzde 5.3 büyürken üçüncü çeyrekte büyüme hızı yüzde 1.8’e kadar düştü. Son çeyrekte ise ekonomi yüzde 3 daraldı.
Ekonomideki küçülmenin en çarpıcı yanını, hanehalkı tüketiminin son çeyrekte reel olarak yüzde 8.9 daralması oluşturuyor. Nüfus artışını da hesaba katarsak, kişi başına özel tüketimdeki daralma daha da yüksek.
Hanehalkı tüketiminde böylesine yüksek oranlı daralmayı ancak 2001 ve 2009 krizlerinde görmüştük. İki krizin zirve noktaları olan 2001 yılının ikinci çeyreği ile 2009 yılının ilk çeyreğinin her ikisinde de hanehalkı tüketimi yüzde 9.3 daralmıştı.
2018’in son çeyreğindeki hanehalkı tüketimi daralması, önceki iki büyük krizin zirve noktaları ile yarışır düzeyde. Üstelik kriz sürecine daha yeni başlıyoruz.
Hanehalkı tüketimindeki sert daralma, yaygın bir yoksullaşmaya işaret ediyor. Yaygın yoksullaşma, ailede geçim sıkıntısının, stresin, kaygıların artması demek.
Bu gelişmenin aileyi nasıl sarsmaya başladığını TÜİK’in bir başka istatistiğinde, evlenme ve boşanma istatistiklerinde bariz bir şekilde görüyoruz.
Evlenme ve boşanma istatistiklerinin seyri de tıpkı 2001 ve 2009 krizinde yaşananların benzeri. Büyüme rakamlarındaki paralellik, aile kurumuna ilişkin istatistiklerde de aynen görülüyor.

8 Mart 2019 Cuma

Kriz kadın istihdamını nasıl etkiliyor?


Bakmayın siz ekonomide bir “dengelenme” sürecinin yaşandığı, her şeyin yolunda olduğu ve en kötüsünün geride kaldığı laflarına. Ekonomi küçülmeye başladı, artık ekonomik krizin içindeyiz.
2018’in son çeyreğine ait sanayi üretimi ve ciro göstergeleri ekonomide sert bir daralmaya işaret ediyor.
Özellikle işsizlik verileri, krizin ilk adımının bile aileleri öncü deprem misali sarstığını gözler önüne seriyor.
İstihdam ve işsizlikte 2018’in son çeyreğine ait veriler büyük önem taşıyor. Zira, 2018’in son çeyreğinde gözlemlenen eğilimlerin, krizin ilerleyen aşamalarında da etkili olması ve hatta daha da güçlenmesi çok kuvvetli bir ihtimal.
Bu nedenle, 2018’in son üç ayında ortaya çıkan, etkili olan eğilimleri tespit etmek, önümüzdeki süreçte bizleri nelerin beklediğini görmemize de yarayacak.
Ekonomik kriz dönemleri toplumun özellikle emeğiyle geçinen ve yoksul kesimlerini çok daha derinden etkilediği aşikâr. Yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik, belirsizlik, kaygı, gerilim, huzursuzluk emekçi hanelerini kuşatıyor.
Ve bu karabasandan payına en fazla yük düşenler kadınlar.
Ekonomik krizin kadınları nasıl etkilemeye başladığını incelemek üzere, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en son açıklanan Kasım 2018 dönemi istihdam ve işsizlik verilerini, 2017’nin aynı dönemi ile karşılaştıralım.
TÜİK’in kullandığı metoda göre kasım dönemi verileri ekim, kasım ve aralık aylarının ortalamasını yansıtıyor. Yani aslında, bu verilerde kasım ayının durumunu değil yılın 4. çeyreğinin durumunu görüyoruz.
Şimdi yakın plan yapalım: İstihdam ve işsizlik alanında kadın cephesinde neler oluyor?

5 Mart 2019 Salı

İstihdamda öncü depremin hasarı bile korkutucu


Yılın son çeyreğinin ortalamasını yansıtan Kasım dönemi istihdam verileri, ekonomide ciddi daralmanın, tüm toplum kesimlerini ve her büyüklükteki işletmeleri derinden sarsmaya başladığını gösteriyor.
4. çeyrek istihdam verilerini farklı toplum kesimleri ve farklı işletme büyüklükleri açısından irdelediğimizde görünen manzara şöyle:
* Minik işletmeler: 10 ve daha az kişinin çalıştığı mikro işletmelerde, bir yıl öncesine göre toplam 439 bin istihdam kaybı var. 11-19 kişinin çalıştığı minik işletmelerin istihdamı ise bir yıl öncesine göre 99 bin kişi azalmış durumda. Sonuç olarak 20’den az kişinin çalıştığı işletmelerdeki toplam istihdam kaybı 538 bin gibi korkutucu bir düzeyde. Başlayan ekonomik krizin ilk vurduğu kesim küçük işletmeler olmuş gözüküyor.

26 Şubat 2019 Salı

2018 ödemeler dengesi, 2019 için ne mesaj veriyor?


* Cari açık: Cari açık 2017’ye göre yüzde 41.64 azaldı ve 19.71 milyar dolarlık bir iyileşme ile 47.35 milyar dolardan 27.63 milyar dolara indi. Bu sonuçta özellikle ağustos-kasım aylarını kapsayan 4 ayda cari işlemler dengesinin fazla vermesi belirleyici oldu.
Cari işlemler fazlası verilen ayların, temmuzda başlayan kur şokunu izleyen aylar olması ve ekonominin daralmaya başladığı aylar olması cari açıktaki “düzelme”nin niteliğini de ortaya koyuyor.
Cari açıktaki düşüş, ekonomide yapısal bir düzelmeden değil, tam tersine performans kaybından kaynaklanıyor. Cari açıktaki azalma, aşırı boyuta ulaşan dış dengesizlikleri azaltan bir etki yaratmakla birlikte, bir ekonomik sağlık işareti değil.

19 Şubat 2019 Salı

Özel sektörde net istihdam kaybı 500 bini aşmış


Geçen haftayı olumsuzlukta her biri diğeriyle yarışan bir veri sağnağı ile tamamladık. İşsizlik, sanayi üretimi, ciro ve perakende satış endeksleri, ekonominin nasıl hızla küçülmekte olduğunu gösteriyordu. Yeni haftaya da aynı karamsar havayı taşıyan konut satış verileriyle başladık.
Bu veriler içinde herkesi birinci derecede ve en yakıcı şekilde etkileyen işsizlik verileri de iç karartıyor. Yılın son çeyreğinin ortalamasını yansıtan Kasım dönemi verileri, istihdamın geçen yıla göre 201 bin kişi azaldığını ortaya koydu.
İstihdamda tam bir kriz havası estiği görülüyor. İstihdam, genelde kriz dönemlerinde düşüyor. Bundan önce de son olarak 2009’da global kriz döneminde böyle yüzbinlerle ölçülen bir istihdam daralması yaşanmıştı.
Aslında gerçek durum rakamların toplamında gözükenden çok daha kötü. Çünkü istihdamdaki daralmayı, kamudaki görülmemiş istihdam artışı sınırlıyor.
TÜİK’in açıkladığı son kamu istihdamı verilerine göre yılın son çeyreğindeki kamu istihdamı sayısı geçen yıla göre tam 749 bin kişi artmış durumda.

12 Şubat 2019 Salı

Beton+borç ekonomisi bu grafiklerle baş edemez


Sayfadaki grafikler nüfusun yaşlanma eğilimlerini gösteriyor. Çok basit görünen bu 6 grafik, aslında çok ciddi bir ekonomik ve sosyal tehdidi sergiliyor.
Önce grafikler neyi gösteriyor ona bakalım:
* Toplam nüfus içinde 0-14 yaş arasındaki gençlerin payı hızla azalıyor. 2007 yılına göre 15 yaş altı nüfusun payı 3.02 puan kayıpla yüzde 23.39’a düştü. Bu oran 1990’da yüzde 35’ti.
* Çalışma çağındaki 15-64 yaş grubunun payındaki artış 2013 sonrasında yavaşlamıştı, son iki yıldır da düşüşte.
* 65 ve üzeri yaşlı nüfusun payı belirgin bir hızla artıyor. Bu grubun nüfustaki payı 2007’ye göre 1.68 puan artarak yüzde 8.76’ya ulaştı. Bu grubun payı 1990’da yüzde 4.28 ile şimdinin yarısından azdı.
* 2007’ye göre toplam nüfus yüzde 16.18 arttı. 0-14 yaş arası genç nüfus sadece yüzde 2.91 artarken 65 ve üstü yaşlı nüfus artışı yüzde 43.72 oldu. Yaşlı nüfus artış hızı toplam nüfus artış hızının 2.70, genç nüfus artış hızının ise 15.04 katı.

5 Şubat 2019 Salı

Sepet değişimi, enflasyon hesabını nasıl etkiler?


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) her yıl enflasyon sepetinde yer alan tüketim malları ve hizmetlerini ve bunların ağırlıklarını değiştirir. Doğal olarak enflasyon sepetindeki bu değişiklikler, enflasyon hesabını da etkiler.

TÜİK bu yıl da enflasyon sepetinde değişiklikler yaptı. Enflasyon sepetinde yer alan harcama kalemi sayısı 407’den 418’e çıktı. Sepete 12 yeni harcama kalemi girdi.
Sepete yeni eklenen maddeler hazır et yemekleri, konserve balık, hazır sütlü tatlılar, dereotu, nane, roka, tere, fındık ezmesi, çocuk elbisesi, evcil hayvan gıdaları, saat ve kadın çantası oldu. Bu arada geçen yıl enflasyon sepetinde yer alan anaokulu ücreti, sepetten çıkarıldı.
Ana harcama kalemleri içinde mobilya ve ev aletlerinin payı 0.67 puan, lokanta ve otel harcamalarının payı 0.59 puan, çeşitli mal ve hizmetlerin payı 0.40 puan, kira ve konutun payı 0.31 puan, gıdanın payı 0.26 puan arttı. Buna karşın içki ve sigaranın payı 0.91 puan, ulaştırmanın payı 0.69 puan, eğitimin payı 0.27 puan, haberleşmenin payı 0.22 puan azaldı.
Sepetteki ağırlıkların değişmesinde etkili olan faktörlere baktığımızda öne çıkan noktalar şunlar:

29 Ocak 2019 Salı

2017’nin hızlı büyümesi bölgesel eşitsizliği azaltmadı, artırdı


Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hesaplarına göre 2017’de yüzde 7.44’ü bulan yüksek büyüme hızının, illere yansımasının dengesiz olduğunu ve böyle bir yüksek büyüme yılında bile ekonomisi küçülen iller olduğunu önceki yazılarımızda ortaya koymuştuk.
Bugün de 2017’deki yüksek hızlı büyümenin bölgesel eşitsizliklere yansımasını ele alacağız. TÜİK’in il düzeyinde gayrısafi yurtiçi hasıla (GSYH) verilerinden yaptığımız hesaplamaların, bölgesel eşitsizlik penceresinden ortaya koyduğu manzara şöyle:
* 2017’de gelişmiş bölgeler daha hızlı, geri kalmış bölgeler daha yavaş büyüdü. Dolayısıyla yüksek büyüme yılında bölgesel eşitsizlikler azalmak yerine daha da arttı.
* Temel hedefi bölgesel eşitsizlikleri azaltmak olan sektörel-bölgesel teşvik sistemi, 2017’de hedefinin tam tersi bir sonuçla karşılaştı.

22 Ocak 2019 Salı

IMF raporundaki üstü kapalı ürkütücü Türkiye tesbiti


Uluslararası Para Fonu (IMF) dünya ekonomisinin görünümüne ilişkin raporunu güncelledi. Güncellenen rapor ve tahminler dün Dünya Ekonomik Forumu (WEF) etkinliklerinin bir parçası olarak dün Davos’ta açıklandı.
IMF’nin yeni raporu “Zayıflayan global büyüme” başlığını taşıyor.  IMF yaptığı yeni değerlendirme ile ekim ayında yaptığı tahminleri, daha üzerinden üç ay bile geçmemişken kayda değer ölçüde aşağı çekiyor.  
Ekim raporunda dünya ekonomisinin 2019 ve 2020’de yüzde 3.7 büyüyerek 2018’deki temposunu koruyabileceği tahmini yer alıyordu. Şimdi ise 2019 yılı için dünya ekonomik büyüme tahmini 0.2 puan aşağı çekilerek yüzde 3.5’e düşürülüyor. 2020 dünya ekonomik büyümesi tahmini de 0.1 puan düşürülerek yüzde 3.6’ya indiriliyor.
Dünya Bankası’nın geçen hafta “Kararan Gökyüzü” başlığıyla açıkladığı Dünya Ekonomik Beklentiler raporu da eskiye göre ciddi ölçüde kötümserleşen bir çerçeve ortaya koymuştu.

15 Ocak 2019 Salı

Karslı yoksulun enflasyonu, Ankaralı zenginin 1.5 katı


Yüksek enflasyon sadece yoksulluğu artırmıyor, sosyal eşitsizlikleri de derinleştirerek ciddi bir ekonomik ve sosyal tahribat yaratıyor. 2018’de suni ve zorlama yöntemlerle ancak yüzde 20.30’a çekilebilen yüksek enflasyon da bu tahribatı yaratmış bulunuyor.
Yıllık enflasyonu, gelir dilimleri ve bölgeler düzeyinde yeniden hesapladığımızda bu olumsuz etki net bir şekilde ortaya çıkıyor.
İşte yaptığımız hesaplamanın (*) ortaya koyduğu çarpıcı sonuçlar:

* Hem Türkiye düzeyinide, hem de TÜİK’in Düzey-2 istatistiki bölge sınıflamasındaki 26 bölgenin tamamında en düşük yüzde 20’lik gelir diliminde yer alan yoksul kesimin enflasyonu, en yüksek yüzde 20’lik gelir diliminde yer alan zenginlerin enflasyonunda kayda değer ölçüde daha yüksek.
* Buna ilaveten en geri kalmış, en yoksul bölgelerin enflasyonu da en gelişmiş bölgelerin enflasyonundan daha yüksek. Üstelik bu fark gelir dilimleri arasındaki farktan daha da ürkütücü boyutta.

8 Ocak 2019 Salı

Yüksek büyüme yılında bile ekonomisi küçülen iller var



Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yeni hesabına göre 2017 yılında ekonomi yüzde 7.44 gibi yüksek bir büyüme gerçekleştirdi. Bu sonuçta anayasa referandumu, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin üst üste gelmesiyle iktidarın devreye soktuğu türlü çeşitli bol kepçe teşviklerin belirleyici rolü oldu.
TÜİK dün de 2017 yılına ait il bazında GSYİH verilerini açıkladı. Bu veriler illerin ekonomik büyümesi, ekonomik yapısı ve iller arasındaki gelir farklılıklarının seyrini yansıtıyor.
İl bazında GSYİH verilerinin ortaya çıkardığı bir çarpıcı sonuç da ekonominin yüzde 7.44 gibi ciddi bir hızla büyüdüğü bir yılda, ekonomik olarak küçülen illerin dahi olması. Bunca kapsamlı ve yüksek boyutlu teşviğe rağmen bazı illerin ekonomisinin büyümek bir yana küçülmesi ilginç bir çelişki oluşturuyor.

1 Ocak 2019 Salı

Krizden ilk darbeyi hangi sektörde kimler yedi?


Ekonomide küçülmeye doğru giden durgunluğun ilk vurduğu alanların nereler olduğunu incelemeye bu yazımızda da devam ediyoruz. Bu yazıda hangi sektörlerde, hangi mesleklerin ve hangi sınıfların daha fazla etkilendiğine bakacağız. Eylül dönemi istihdam verilerinin bu pencereden ortaya çıkardığı sonuçlar şöyle:
* En fazla istihdam kaybı olan sektörler içinde başı idari ve destek hizmet faaliyetleri çekiyor. Bu sektörde istihdam kaybı, 636 bin ve yüzde 40 ile şiddetli bir kriz halini şimdiden almış durumda. Bu sektördeki istihdam kaybı, tamamen ücret ve yevmiye ile çalışanlardan oluşuyor. Ücretli yevmiyeli istihdam kaybı, 642 kişi ve yüzde 46’yı buluyor. Bu sektörde hizmet ve satış elemanlarında 176 bin kişi ve yüzde 37, büro hizmetlilerinde 94 bin ve yüzde 42.3’lük bir istihdam kaybı var.
* İnşaattaki 223 bin kişi ve yüzde 10’luk istihdam kaybının 182 bini ücretli ve yevmiyeli çalışan emekçilerden, 42 bini de işverenlerden oluşuyor. İşini kaybeden işverenlerin oranının yüzde 25’i aşması, sektörde iflasların ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor.
* Tarımdaki istihdam kaybı 264 bin ile inşaattan daha fazla olmasına karşın oransal olarak yüzde 4.5 ile daha düşük düzeyde.  Tarımdaki istihdam kaybının büyük bölümünü 159 bin kişi ile ücretsiz aile çalışanları oluşturuyor. Ücretli ve yevmiyeli çalışanlardaki istihdam kaybı ise 91 bin kişi.
* Konaklama ve yiyecek içecek sektöründe toplam istihdamda 71 bin ve yüzde 4.3’lük bir artış olmasına karşın işveren olarak çalışan sayısının 22 bin kişi ve yüzde 17 azalması dikkat çekiyor. Turist sayısındaki artışla iyi bir yıl geçirdiği düşünülen sektörde, işveren sayısındaki ciddi düşüş, durumun o kadar da parlak olmadığının bir işareti.
* Kendi hesabına çalışan esnaflarda en fazla istihdam kaybı, ulaştırma ve depolama ile elektrik, gaz, su ve kanalizasyon hizmetlerinde.
* Yoğun işten çıkarmalara maruz kalan ilk meslek grubu nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanlar. Bu gruptaki istihdam kaybı tarımda 191 bin, idari ve destek hizmetlerde 216 bin, inşaatta 66 bin kişi. Bu üç sektörlerdeki şiddetli istihdam kaybının bir bölümü, kısmen imalat sektöründeki 65 bin kişilik artışla, ama esas olarak da başta kamu yönetimi, savunma ve sosyal güvenlikteki 126 bin kişilik artış olmak üzere kamu ağırlıklı sektörlerdeki niteliksiz eleman istihdamı artışı ile telafi edilmiş durumda.