14 Mayıs 2019 Salı

Ekonomide dengelenmenin değil krizin tablosu


Mart ayı ödemeler dengesi verileri açıklandı. Aylık cari açık 589 milyon dolar, 12 aylık cari açık ise 12.83 milyar dolar. Bu rakamlar mevcut ekonomik büyüklüklere göre ekonomi tarihimizde az görülen düşük düzeylerde.
Erdoğan yönetimi bu rakamları “ekonomide dengelenme” ve bir “başarı” olarak gösterme gayreti içinde.
Ödemeler dengesinde neyin, nasıl değiştiğine yakından bakalım ve buna “ekonomide dengelenme” denebilir mi görelim:
* Cari açık nasıl düşüyor? Mart ayı itibarıyla 12 aylık toplam cari açık, bir yıl öncesine göre 42.37 milyar dolar ve yüzde 76.76 düşerek 12.83 milyar dolara indi. Baş belalarımızdan biri olan cari açıkta 39.97 milyar dolarlık bir “iyileşme” var.
Bu düşüşte baş aktör, ne ihracat artışı, ne de turizm gelirleri. Baş aktör ithalattaki düşüş.
Net turizm gelirlerinde 2.53 milyar dolar yüzde 13.81’lik bir artış var. Net taşımacılık gelirlerinde de 2.49 milyar dolar ve yüzde 42.04’lük bir artış var.
İhracattaki artış sadece 7.69 milyar dolar düzeyinde. Marttan marta 12 aylık ortalama dolar kuru artışının yüzde 41.85 olduğunu düşünürsek, böylesine bir kur desteğine rağmen ihracatın ancak yüzde 4.55 artmış olması, ekonominin nefesinin nasıl kesildiğinin bir göstergesi.
İthalatta ise 32.28 milyar dolar ve yüzde 13.64’lük bir daralma var. Cari işlemler dengesindeki 40 milyar doları bulan iyileşmenin yüzde 76.19’u ithalattaki düşüşten kaynaklanıyor. İhracat artışı sınırlı kalırken ithalatın daha hızlı düşmesi de yerli üretim artışından değil, ekonomideki daralmadan kaynaklanıyor.
* Cari açık düşerken ekonomiye güven artıyor mu? Cari açıktaki düşüş sağlıklı bir düşüş olsaydı, ekonomiye güven artardı ve bunun sonuçlarını sermaye hareketlerinde hemen görürdük. Ödemeler dengesinin sermaye hareketleri bacağı, cari açıktaki düşüşe rağmen ekonomiye güvenin artmadığını, tersine azaldığını söylüyor.
Cari açıkta bir yıl öncesine göre 42.37 milyar dolarlık bir azalmanın olduğunda normal koşullarda döviz rezervlerinin artması beklenir. Oysa bizde döviz rezervleri artmak bir yana, çok daha yüksek cari açık verilen bir yıl öncesinde olduğundan bile daha fazla azalmış. Mart 2018’de döviz rezervlerinde yıllık toplam kayıp 4.92 milyar dolardı. Bu yıl rezervlerdeki kayıp, geçen yıla göre yüzde 83.60’lık bir sıçrama ile 9.03 milyar dolara tırmandı.
Çünkü ülkeye net sermaye girişinde 46.48 milyar dolar ve yüzde 92.45’i bulan bir çöküş yaşandı. Mart 2018’de ülkeye yıllık net sermaye girişi 50.28 milyar dolarken bu yıl 3.8 milyar dolara kadar düştü. Cari açık 42.37 milyar dolar azalırken, sermaye girişindeki düşüş 46.48 milyar doları bulunca rezervlerdeki erime hızlanmış oldu.
Bu gelişme aynı zamanda cari açıktaki düşüşte baş aktörün ithalat olmasını da açıklıyor. İthalattaki düşüşün nedeni, sermaye girişinin kurumuş olması.
* Kimin güveni kayboldu? Sermaye hareketleri, ekonomiye ve ekonomi yönetimine karşı güven kaybının sadece yabancı yatırımcılarda değil, hatta onlardan daha fazla yerlilerde olduğunu gösteriyor.
12 aylık toplam yabancı sermaye girişinde 7.84 milyar dolar ve yüzde 22.40 düşüş var. Buradaki asıl düşüş 10.35 milyar dolar ve yüzde 42.96 ile sıcak parada gerçekleşti. Doğrudan yatırımlardaki artışın anasını gayrımenkul yatırımları oluşturuyor. Şirketlere yapılan yatırımlardaki küçük artışta da, borç yükü yüzünden yabancılara satılmak zorunda kalan şirketlerin payını da unutmamak gerekiyor.
Yerli sıcak parada ise güçlü bir kaçış dalgası görülüyor. Mart 2018’de yıllık toplam 1.93 milyar dolarlık yerli sıcak para yurtdışından Türkiye’ye gelmişti. Bu yıl ise 19.81 milyar dolarlık yerli sıcak para mevduat ve portföy yatırımı olarak dışarı kaçtı.
Kurlardaki artış, ithalat ve ekonomideki daralmada, yabancıların yanısıra yerlilerin ekonomi yönetimine güven kaybının büyük rol oynadığı görülüyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder