7 Ocak 2011 Cuma

Çarpık olan enflasyon hesabı değil, maaş hesabı

Aralık ayında enflasyonun eksi çıkması ile yıllık enflasyon da yüzde 6.4 çıkınca, yıl boyunca gündemimizi meşgul eden enflasyon konusu farklı bir şekilde tartışma gündeminde yer aldı. Memura verilecek enflasyon farkının her 100 liralık maaş için 22 kuruş gibi anlamsız bir düzeyde kalması tepki çekti. Memurlar adeta enflasyonun düşük çıkmasına üzülmüş gözüktüler. Bu sonuç TÜİK’in enflasyon hesabının gerçekleri yansıtıp yansıtmadığı tartışmasını doğurdu.
TÜİK’in kullanılmayan malları hesaba katıp, enflasyonu düşük gösterdiği yolunda düşünceler ortaya atıldı. TÜİK’in 446 maddelik enflasyon sepetinde, az tüketilenlerin fiyatının düşmesi, çok tüketilenlerin fiyat artışının yüksek olması, bu sava kanıt olarak gösterildi. Sonunda TÜİK de dün bu tartışmalara cevap olarak enflasyon hesaplamasının nasıl yapıldığını bir kez daha açıkladı.
Tartışma enflasyon hesaplama yönteminin doğru olup olmadığı noktasından sürerse, TÜİK her zaman haklı çıkar. Çünkü enflasyon genel olarak tüm tüketim kalemlerindeki fiyat hareketlerinin, tüketimdeki ağırlıklarına göre bir ortalamanın bulunması işlemi. Tarif bu olduğu müddetçe, yapılacak her hesap, üç aşağı beş yukarı böyle çıkar.
Konu böyle tartışılınca da sorunun esası gözden kaçıyor ve çözümsüz kalıyor. Burada birinci olarak bir algılama sorunu var. Vatandaş olarak bizim enflasyon diye algıladığımız şey, aydan aya aldığımız etin, domatesin, sigaranın fiyatının, belediye otobüsü ücretinin ne kadar arttığı. Bizim için gerçeğin kendisi de bu.
Ancak enflasyon, bir yılda tüm ailelerin satın aldığı tüm malların ortalama fiyatının ne kadar arttığını hesaplamaya çalışıyor. Bu hesabın içinde yılda bir kez bile almadığımız otomobil, buzdolabı, çamaşır makinesi, mobilya gibi dayanıklı tüketim malları da var. Üstelik bunların birim fiyatı, örneğin domatese göre kat kat fazla olduğu için ağırlıkları da hissettiğimizden fazla oluyor.
Bir diğer nokta dayanıklı tüketim mallarını alırken fiyat düzeyinin bir enflasyon algısı yaratmamasıdır. Çünkü örneğin bir çamaşır makinesini alırken, yıllar önce aldığımız makine ile fiyatını hiç karşılaştırmayız. Hem model ve özellikleri değişmiştir, hem de eski fiyatın bizim için bir anlamı kalmamıştır.
Bu yüzden enflasyondan söz ederken domatesin fiyatındaki değişim bizi çok etkiler ama çamaşır makinesinin fiyatı aynı etkiyi yapmaz. Aslında gerçek olan da budur. Buna rağmen enflasyon, tanımı gereği ikisini de kendi ağırlığına uygun olarak hesaba katmak zorundadır.
Böyle bir enflasyon hesabının, ailelerin gündelik geçimi açısından fazla bir anlam da ifade etmediği de açık. Öyleyse sorun enflasyon hesabında değil, maaş hesabının buna göre yapılmasındadır.
Maaş düzeyinin ve artışlarının, esas olarak hızlı tüketim mallarına dayanan farklı bir hesaplamaya göre yapılması gerekiyor. Mevcut modele göre örneğin asgari ücret kalkınmadan payını alamıyor. TÜİK’in dün açıkladığı yoksulluk verilerine göre asgari ücret, iki kişilik bir aile için bile mutlak yoksulluk sınırının yıllardır altında seyrediyor. Asgari ücret tek çocuklu bir ailenin mutlak yoksulluk sınırının yüzde 22.5 altında.
Ücret artışlarının belirlenmesinde genel enflasyonun temel alınması, çalışanların aleyhine işliyor ve denegesizlikler yaratıyor. TÜİK’in asgari yaşam düzeyini ifade eden yoksulluk sınırı ve asgari beslenmeye yetecek harcama düzeyini ifade eden açlık sınırı hesapları, bu konuda bir fikir verebilir. 2010 yılında açlık sınırı yüzde 10.8, yoksulluk sınırı ise yüzde 8.6 yükseldi. Bu oranlar, yüzde 6.4 olan genel enflasyondan sırasıyla 4.4 puan ve 2.2 puan daha yüksek.
Bu tartışmanın ve sorunun çözümlenebilmesi için enflasyon hesabını değil maaşların tesbit edilme yöntemini değiştirmek gerekiyor. Buna dayanak olmak üzere de orta ve düşük gelir gruplarının harcama kalıplarına dayanan hızlı tüketim mallarındaki enflasyonu ölçen ayrı bir endeks geliştirmek yararlı olur. Nasıl ki Merkez Bankası’nın enflasyon hedeflemesi politikasını desteklemek için kendine göre yarattığı ve kapsamı darala darala vatandaşın enflasyonu ile hiçbir alakası kalmayan çekirdek enflasyon göstergeleri varsa, bu da “ücretlilerin çekirdek enflasyon göstergesi” olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder