11 Ağustos 2017 Cuma

Tüketim kalıbındaki değişim refaha ne kadar yansıdı?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı hane halkı tüketim harcaması istatistikleri tüketim kalıbının yıldan yıla değiştiğini gösteriyor. Bu değişimin iyi incelenmesi, üreticilerden pazarlamacılara, politikacılardan kamu yöneticilerine, ekonomistlerden sosyal bilimcilere kadar konulara farklı pencerelerden ve farklı süreçlerden bakan her kesim için anlamlı ve önemli sonuçlar ortaya koyuyor.
Toplam tüketimin ihtiyaç kalemlerine dağılımındaki değişim ve artış-azalış hızları aslında bir dizi faktörün bir bileşkesi olarak ortaya çıkıyor. Bu değişimde ekonomik büyüme, demografik sosyolojik değişimler, refah düzeyi ve gelir dağılımı, kültürel dönüşüm gibi faktörlerin izlerini ve karşılıklı etkileşimini görmek mümkün.
Hane halkı tüketiminin dağılımının yıllar içinde gösterdiği değişimi, gelir dağılımı ve refah penceresinden değerlendirmek için tüketim kalemlerini “ilkel ihtiyaçlar” ve “gelişmiş ihtiyaçlar” diye iki kategoriye ayırmak yararlı olabilir.

İnsanın hayatta kalabilmesi için zorunlu en temel ihtiyaçları olan beslenme, giyinme ve barınmayı “ilkel ihtiyaçlar” olarak sınıflandırabiliriz. İnsanın medeni gelişmesine paralel yükselen eğitim, sağlık, eğlence, kültür, haberleşme, ulaştırma, otel ve lokanta gibi tüketim kalemlerini de “gelişmiş ihtiyaçlar” sınıfında değerlendirebiliriz.
Toplam tüketim içinde “ilkel ihtiyaç” payının yüksek olması, yoksulluğun ve düşük refah düzeyinin bir göstergesi sayılabilir. Buna karşın “gelişmiş ihtiyaç” payının artması, zenginleşme ve refah artışının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
İlkel ihtiyaçlar ile gelişmiş ihtiyaçların toplam tüketim içindeki paylarının, gelir gruplarına göre farklılıkları da gelir ve refah dağılımındaki gelişmeleri yansıtır.
Toplam tüketim ve yüzde 20’lik gelir dilimlerinin tüketim kalıplarındaki değişimi bu gözle değerlendirdiğimizde öne çıkan sonuçları şöyle sıralayabiliriz:
* TÜİK verilerinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre düzenlendiği 2007 yılı ile 2016’yı karşılaştırırsak toplam tüketimde ilkel ihtiyaçların ağırlığı 10.40 puan azalarak yüzde 58.45’ten yüzde 49.87’ye indi. İlkel ihtiyaçların hala toplam tüketimin yarısını oluşturuyor olması, “refah toplumu” olmaktan hala çok uzak olduğumuzu gösteriyor.
* En yoksul yüzde 20’lik gelir diliminin toplam tüketimi içinde ilkel ihtiyaçların payı, 10 yılda sadece 2.87 puan azalabildi. 2007’de en yoksul gelir diliminin tüketiminde yüzde 68.39 olan ilkel ihtiyaçlar payı, 2016’da ancak yüzde 65.52’ye indi.
* Oysa bu sürede ekonomi reel olarak yüzde 51 büyüdü. Yüzde 51’lik büyümenin 10 yılda toplumun en yoksul kesiminin göreli refah düzeyinde ciddiye alınacak bir değişim yaratamadığı ortaya çıkıyor.
* İlkel ihtiyaçların toplam tüketim içindeki payındaki azalma diğer gelir dilimlerinde ortalamaya daha yakın düzeyde. Zengin 4. ve 5. dilimlerdeki düşüş daha yüksek ve 9 puanın üzerine çıkıyor. Bu da refah artışından üst gelir dilimlerinin daha fazla pay aldığına işaret.
* Gelişmiş ihtiyaçlarda, doğal olarak bu resmin tam tersi yaşanıyor. Gelişmiş ihtiyaçların yoksul kesimin toplam harcaması içindeki payı çok yavaş ve zayıf bir artış gösterirken, en zengin kesimde hızlı bir artış var.
* Sonuç olarak gelişmiş ihtiyaçların payları açısından zengin ile yoksul arasındaki makas giderek daha da açılıyor. 2007’de en zengin ile en yoksul yüzde 20’nin tüketiminde gelişmiş ihtiyaçların payları arasındaki fark 17.67 puan iken 2016’da 24.11 puana çıktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder