26 Temmuz 2010 Pazartesi

İşini kaybeden, babaya değil dosta sığındı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçen hafta  yayınladığı hanehalkı tüketim harcaması istatistikleri, ekonomik krizin yaşam biçimine etkileri konusunda ilk işaretleri verdi. Farklı gelir gruplarının, tüketim davranışlarını kriz koşullarında nasıl değiştirdiğini bu verilerden izlemek mümkün.
Bu araştırma, sadece tüketime ilişkin verileri kapsadığı için gelir dağılımına ilişkin doğrudan sonuçlar çıkarmak doğru olmayabilir. Ancak yine de bu veriler, gelir dağılımının nasıl etkilendiğine dair ilk işaretleri de veriyor. Buna göre krizde en fazla hasarı, en düşük ikinci yüzde 20’lik gelir dilimindeki aileler almış durumda. Bu grubu esas olarak düşük ücretlerle çalışan işçi  kesimi oluşturuyor.
TÜİK’in verileri gelir düzeyine, harcama düzeyine, gelir kaynağına, hanehalkının büyüklüğüne ve türüne göre tüketim harcamalarının nasıl dağıldığını ve yıldan yıla nasıl değiştiğini ortaya koyuyor. Tüketim miktarı ve ağırlıklarını yansıtan bu veriler, gelir düzeyi, aile yapısı, yaşam tarzı ve alışkanlıkları, sosyo kültürel özelliklerin bir bileşkesi olarak şekillenir. Bu yüzden de her yıl açıklanan bu verilerde, büyük oynamalar olmaz. Değişimler küçük adımlar şeklinde gerçekleşir.
Ancak 2009 yılı verileri arasında bir nokta var ki, bu tür araştırmalarda çok ender görülebilecek kadar büyük bir oynamayı yansıtıyor: Geçen yıl aynı evde birlikte yaşayan arkadaş ve ailelerden oluşan hane sayısı, 502 bin artarak 730 bini geçti. Bu düzey 2008 yılının 3.2, 2007’nin ise 6.4 katına eşit.
730 bin hane, aynı evde ortak yaşayan bekar arkadaş toplulukları ile ataerkil yapı dışında bir arada yaşayan ailelerden oluşuyor. Bu sayının bir yılda yüzde 220 artması, bekar genç arkadaş topluluklarının ailelerinden ayrı birarada yaşama eğiliminin yaygınlaşması ile açıklanamaz. Bu kadar hızlı bir artış, krizde zor durumda kalan ailelerin birbirlerine veya daha iyi durumdaki bir yakınlarının evine sığındıklarını gösteriyor. Ailenin yaşam biçimi açısından bu kadar radikal bir değişikliğin, bu denli yaygın ortaya çıkmış olması, krizin sosyal yaralarının oldukça derin olduğuna işaret ediyor.

BABA EVİNE DÖNÜŞ YOK

2009 yılında işsizlik hızla artarken, kırlarda istihdamın artması, kentlerde işsiz kalanların baba evine döndüğü şeklinde yorumlanmıştı. Ancak hanehalkı tüketim araşırması, sürecin pek de böyle yaşanmadığını gösteriyor.
Geçen yıl ataerkil veya geniş aile şeklinde yaşanan hane sayısı artmak bir yana 223 bin azalmış. Kentlerde, yaşayan ataerkil aile sayısı, 2009’da 317.7 bin azalırken kırlardaki ataerkil aile sayısı sadece 94.6 bin artmış. 94.6 binlik bir artış, kırsal kesimdeki istihdam ve işgücü artışını açıklamak için çok yetersiz bir sayı.
Bu veriler, geçen yıl işsizlik baskısı sonucunda ortaya çıkan kentlerden kırlara işgücü göçünün, “baba evine dönmek” şeklinde yaşanmadığını gösteriyor. Kentlerden göç edenler, ataerkil aile yapısına katılmak yerine bağımsız aile olarak yaşamayı tercih etmişler.
Birarada yaşanan hane sayısındaki 502 binlik artışın 412 bini kentlerde gerçekleşti. Bu da kentlerde işsiz kalanların ciddi bir bölümünün, köye dönmek yerine bir akrabası veya dostu ile aynı evde ortak yaşayarak ayakta kalmayı tercih ettiğini gösteriyor.


Birlikte yaşayan hane sayısı krizde üçe katlandı
Hanehalkı tipi
Hanehalkı sayısı
Yıllık değişim oranı
2007
2008
2009
2008
2009
Toplam               
  17 337 894
  17 794 238
  18 427 322
2.63%
3.56%
Tek çocuklu aile
  3 516 758
  3 433 923
  3 513 160
-2.36%
2.31%
İki çocuklu aile
  3 935 636
  4 160 655
  3 993 357
5.72%
-4.02%
Üç ve daha fazla çocuklu aile
  2 702 164
  2 623 365
  2 618 809
-2.92%
-0.17%
Çocuksuz çift
  2 208 641
  2 397 777
  2 602 793
8.56%
8.55%
Ataerkil veya geniş aile
  3 382 657
  3 619 845
  3 396 707
7.01%
-6.16%
Tek yetişkinli aile
  1 477 499
  1 330 623
  1 572 152
-9.94%
18.15%
Birarada yaşayan kişiler
   114 538
   228 050
   730 343
99.10%
220.26%



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder