12 Aralık 2011 Pazartesi

Ekonomi yönetimi, “yalancı çoban” durumuna düştü

Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi, cari açık belası ve enflasyon karşısında yaratıcı politikalar uyguladıklarını her fırsatta ısrarla tekrarlayıp duruyorlar. İzlenen ekonomi politikaları, amaçladığı sonuçlara hala ulaşamamış olmasına rağmen bu ısrar sürüyor.
Son dönem izlenen politikaların ana yükünü üzerine alan Merkez Bankası’nın izlediği politikalar, başlarda ihtiyatlı, ancak iyimser umutla karşılandı. Piyasa aktörleri, tam olarak ikna olmasalar da, “Merkez Bankası’nın elinde bizim bildiğimizden çak daha fazla veri var. Mutlaka bir bildikleri vardır. Proaktif davranıyorlar, bu da iyi bir şey” diye iyimser bir toleransla karşıladılar.
Ancak Merkez Bankası’nın banka ekonomistleriyle yaptığı son aylık toplantıya katılan uzmanların aktardığı izlenimler, artık havanın tersine dönmekte olduğunu haber veriyor. Merkez Bankası Başkanı’nın söylemlerinin her toplantıda farklı olması kafaları karıştırmış ve güveni zedelemiş gözüküyor. “Bu yıl enflasyonun yükselmesi, baz etkisiyle gelecek yılki enflasyonun düşük çıkmasına katkı yapar” gibi izahatlar yapan Merkez Bankası Başkanı, olan güveni de kendi elleriyle yok ediyor.

Büyüme hızı, iç talep, enflasyon ve cari açık konusunda açıklanan veriler, hedeflenen noktaların çok uzağında. Bunun karşısında getirilen açıklamalar, ikna edici olmaktan çok uzak. Piyasa aktörleri başlarda Merkez Bankası’nın şapkadan tavşan çıkaracağını umuyordu. Merkez Bankası’nın “sihirbazlık” yaptığını düşünenler, şimdi “göz boyadığını” düşünmeye başlıyorlar.
Bu kötü gidiş sadece içerdeki aktörleri kapsamıyor, yurtdışından Türkiye’ye bakışta da bozulma var. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in Türkiye’nin kredi notu görünümünü, cari açık ve enflasyon risklerine dikkat çekerek “olumlu”dan “durağan”a indirmesi bunun bir işareti.
IMF İcra Kurulu’nun 4. Madde kapsamında yaptığı değerlendirme sonuçları, dışarıda artan güvensizliğin son örneğini oluşturuyor. IMF’nin son raporu, Türkiye’ye bakışın daha da bozulmasına yol açabilir.
IMF, izlenen ekonomi politikaların neredeyse tamamını, ya yanlış ya da yetersiz buluyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, IMF Türkiye Heyeti’nin ön değerlendirme raporunun açıklanmasını neden geciktirdiklerini izah ederken,“Birkaç acemi uzmanın yanlış değerlendirmeleri yüzünden Türkiye’ye güvenin sarsılmasına izin vermeyiz” demişti. Şimdi görüyoruz ki IMF İcra Kurulu’nun değerlendirmeleri, “acemi” uzmanlarınki ile özünde aynı. İcra Direktörleri ile “aceli uzmanlar” arasındaki en belirgin fark, İcra Kurulu’nun kullandığı dilin daha sert olması.
IMF’nin 2012’ye ilişkin beklentileri de iyice kötümserleşmiş durumda. IMF, Türkiye için 2012 büyüme tahminini yüzde 2’ye düşürdü. IMF, açıkça “Ekonomide yumuşak iniş için yeterli önlem almadınız. Cari açıktaki artışı zaptedemediğiniz için şimdi ekonomide ani bir daralma tehdidiyle karşı karşıyasınız” diyor.
IMF”nin izlenen ekonomi politikasana ilişkin görüşleri özetle şöyle:
* İzlenen politikalar, yüksek cari açık ve enflasyon karşısında yetersiz.
* Merkez Bankası’nın politika faizi, faiz koridoru ve zorunlu karşılıktan oluşan politika bileşiminin fiyat istikrarı veya finansal istikrarı sağlamaya yetmediği görüldü.
* Mali duruş gevşedi. Bu durumu, ithalat ve üretimdeki artışa bağlı olarak vergi gelirlerindeki geçici artış gizliyor.
* Eknomi politikaları, yumuşak inişi sağlayacak şekilde değiştirilmelidir. Bütçe sıkılaştırılmalı ve para politikası fiyat istikrarına odaklanmalıdır.
* Bankaları ve gözetim sistemini güçlendirecek ek önlemler alınmalıdır. Kara para aklama ve terörizmen finansmanıyla mücadeleye dönük düzenlemeler uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmelidir.
* Bu önlemler, önden yüklemeli olarak yani gecikmeden hayata geçirilmelidir.
Global alandaki belirsizlik ve oynaklık bu kadar yüksek iken, ekonomi yönetimine duyulan güvenin hem içeride, hem de dışarıda kaybolması, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu riskleri daha da artırıyor.

(http://www.haberturk.com/htyazar/ismet-ozkul)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder