31 Aralık 2011 Cumartesi

Asgari ücretli, büyümenin yükünü omuzluyor ama payını alamıyor

Haberlerin “Asgari Ücret Tesbit Komisyonu, 2012 yılı asgari ücret düzeylerini tesbit etti” diye başlamasanı karşın, artık işin her yıl tekrarlanan bir tiyatro olduğunu herkes kanıksadı. Çünkü biliyoruz ki gerçekte asgari ücreti, adını verdiği komisyon değil, hükümet tesbit ediyor. Asgari Ücret Tesbit Komisyonu’nda görünüşte, işçi ve işveren temsilcileri de var ama çoğu zaman sendikaların talep ve önerileri o kadar dışlanıyor ki, sendikalar komisyon toplantılarına bile katılmayı gereksiz buluyorlar.
Asgari ücret tesbit edilirken, sözde “Bir kişi günde ne kadar kalori harcar? Bunun için ne kadar beslenmesi gerekir? Bu beslenme kaça mal olur? Diğer zorunlu asgari giderlerin maliyeti nedir?” gibi karmaşık hesaplar yapılıyor diye anlatılır. Ancak gerçekte hükümetin tek bir kriteri vardır, o da enflasyon hedefidir.
Enflasyon hedeflemesi modeli uygulanmaya başladığından bu yana bu zaten açıkça da söyleniyor. Ücretler gelecek yıl için hedeflenen enflasyondan fazla artırılırsa, enflasyonun azacağı ileri sürülür. Enflasyonu kontrol etme amacını taşıdığı söylenen bu politikanın ücretliler açısından doğurduğu en önemli sonuç, ücretlilerin büyümeden payını alamamasıdır. Enflasyon hedeflenen kadar artsa bile ücretliler büyümeden payını alamadığı için göreli olarak yoksullaşmış olurlar.
Bu yoksullaşmayı en sert şekilde yaşayanlar da asgari ücretliler oluyor. Memur ve emekliler, 6 ayda bir enflasyon farkı zammı alarak bu kaybı biraz törpülüyor. Emekli ve memurlar sadece büyümeden pay alamıyorlar. Ama asgari ücretliler büyümeden pay alamadıkları gibi, eğer enflasyon hedefin üzerine çıkarsa bir de buradan yara alıyorlar. Tıpkı bu yıl olduğu gibi.
2011 yılında enflasyonun çift haneli olacağını herkes kabul ediyor. Büyüme hızı da yüzde 8’i aşacak gibi gözüküyor. Cari olarak gayrısafi yurtiçi hasıla (GSYİH) muhtemelen yüzde 19.5 dolayında bir artış kaydedecek. Kişi başına GSYİH artışı ise yüzde 14.85 dolayında olacak. Buna karşın 2011 yılı ortalama asgari ücretinin 2010 yılı ortalamasına göre artışı yüzde 9.63 idi.
Hükümet, “Biz 2011’de asgari ücreti yüzde 9.63 artırdık ama hem enflasyon hem de büyüme planladığımızdan çok yüksek oldu. Kişi başına ortalama gelir artışı yüzde 14.85 ile asgari ücret artışının 1.54 katını buldu. Aradaki farkı 2012 asgari ücretinde telafi edelim” diye düşünmeyi aklından bile geçirmiyor.

Bunu asgari ücrette yapılan artışla, hükümetin 2012 yılı büyüme ve enflasyyon hedeflerini karşılaştırdığımızda hemen görüyoruz. Yıllık ortalama asgari ücrette 2012’de yapılacak artış yüzde 11.8 olacak. Orta Vadeli Plan’da yer alan hedeflere göre 2012’de kişi başına gelir cari fiyatlarla yüzde 9.7 artacak. Aradaki 2 puanlık farkın 2011’deki 5 puanlık farkı telafi etmekten çok uzak olduğu açık.
Bu yaklaşım yüzünden 2010 ve 2011 yıllarında Türkiye, “dünyaya parmak ısırtan” büyüme hızlarına ulaşırken, asgari ücret ile kişi başına ortalama gelir arasındaki makas hızla büyüdü. Son iki yılın hızlı büyümesinde yükü en fazla omuzlayanların başında yer alan asgari ücretliler, yarattıkları gelir artışından daha az pay alıyorlar. 2009 yılında asgari ücret, kişi başına milli gelirin yüzde 48.72’si kadardı. 2001’de bu oran yüzde 44.54’e indi. 2012’de eğer hükümetin hesapları tutarsa yüzde  45.4 olacak.
Asgari ücret tüm ücretler için bir gösterge niteliği taşıdığı için, asgari ücretin göreli olarak düşmesi, sadece asgari ücretlilerin değil, en başta asgari ücretin altında ücretlerle kayıt dışı çalışanlar olmak üzere tüm ücretlilerin zarar görmesine neden oluyor.
Ücret artışlarının enflasyon hedefi ile sınırlı tutulması IMF’nin de vazgeçilmez önerileri arasında yer alıyor. IMF’nin cari açık, bankacılık, bütçe gibi diğer alanlardaki uyarılarına itiraz eden hükümetin, iş ücret artışlarına gelince IMF’nin dediklerine harfiyle uyması da dikkat çekici bir diğer nokta.



(http://www.haberturk.com/htyazar/ismet-ozkul)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder