24 Aralık 2011 Cumartesi

Yoksullaşma durmadı, gelir dağılımı düzelmedi

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Türkiye’de gelir dağılımında sınırlı bir iyileşme olduğunu gösteren son açıklamasının üzerine “Sosyal Matematik” köşesine yukarıdaki başlığı atmak şaşırtıcı gelebilir, ama maalesef gerçek olan da bu… TÜİK’in verilerinin ve hesabının yanlış olduğunu iddia etmiyoruz. Sadece verileri, bütün yönlerine bakarak değerlendiriyoruz. Türkiyedeki gelir adaletsizliği ve yoksullaşma sürecini, doğru değerlendirmek için böyle bakmak gerekiyor.
TÜİK’in 2010 yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre en zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 20 arasındaki gelir uçurumu 8.55 kattan, 7.94 kata indi. Bnu 2010’daki hızlı büyümeye bağlamak yanlış. Çünkü bu, 2010 yılı araştırması olmasına karşın 2009 yılı gelirleriyle yapılmış bir araştırma. Yani bu sonuç, büyüme koşullarında değil, ekonomik kriz koşullarında ortaya çıktı.
Zengin-yoksul farkındaki 1 puanlık düzelmenin iki önemli nedeni var. Üst gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay 1.2 puan azalarak yüzde 46.4’e indi. En yoksul yüzde 20’nin aldığı pay ise 0.2 puan artarak yüzde 5.8’e çıktı.






Borsadan ve gayrımenkul kiralarından elde edilen rant gelirlerinin düşmesi, şirket karlarından gelen gelirlerin azalması, en zengin yüzde 20’nin gelirleri, göreli olarak azalttı. Yani zenginler açısından yapısal bir değişiklik yok, kriz dönemine bağlı geçici bir gelir kaybı var. Bu nedenle zenginlerin gelir kaybının gelir dağılımındaki düzelmeye yaptığı katkı geçici.
Yoksullar cephesinde olanlara bakarsak, yoksulların toplam gelirden aldığı paydaki artışta, sosyal yardımların büyük rolü var. Yani yoksullar cephesinde yapısal bir gelir artışı yok. Sadece sosyal yardımlardaki artış sayesinde yoksulluğun acıları hafifliyor. Büyük bölümü yiyecek ve yakacak yardımından oluşan “Diğer sosyal yardımlar” kaleminin, hanelerin en yoksul yüzde 20’sinin geliri içindeki payı, yüzde 8’den yüzde 9.6’ya çıktı.






Zengin-yoksul farkına sosyal yardımları dışarıda bırakarak hanelerin kendi normal gelirleri üzerinden bakarsak, uçurumun azalmadığını arttığını görüyoruz. Hanelerin geliri en yüksek yüzde 20’si ile en düşük yüzde 20’si arasındaki fark 11.43 kattan, 10.50 kata indi. Buna karşın diğer sosyal yardımlar kalemini dışarıda tutarsak, aradaki gelir uçurumu 20.98 kattan 21.24 kata çıktı.
Sonuç olarak zenginlerin göreli gelirinde krize bağlı olarak ortaya çıkan geçici gerilemeye rağmen, temelde zengin-yoksul uçurumu artmaya devam etti. Bu da yoksullaşma sürüyor demek. Sosyal yardımların sağladığı rahatlama, arka tarafta süren ve artan yoksullaşmayı gözlerden kaçırıyor. Oysa yapısal olan sorun bu.



 


OECD’nin gelir dağılımı üzerine yayınladığı son raporda, sosyal yardımların gelir dağılımını düzeltici bir etkisi olmasına rağmen, bunun sürdürülebilir olmadığı belirtiliyor. Daha önemlisi OECD, 1985’de milli gelirin yüzde 8’i düzeyinde olan sosyal yardım harcamaları 2005te yüzde 11’e kadar çıkmasına karşın, gelir dağılımına olumlu katkısının giderek azaldığına dikkat çekiyor.
Türkiye, 34 OECD ülkesi içinde gelir dağılımı en bozuk üçüncü ülke. Sadece iki Latin Amerika ülkesini, Meksika ile Şili’yi geçebiliyor. Türkiye OECD ortalamasının ciddi ölçüde gerisinde. Ön sıralardaki ülkelerle arasında fersah ferseh fark var.
Bu nedenle Türkiye’nin gelir dağılımında dünyanın üçüncü liginden kurtulabilmesine sosyal yardımlardaki artış yetmez. Temel ve yapısal olan yoksullaşmanın önlenmesi gerekiyor. Sosyal yardımlar, sadece yoksulluğun acılarının hafifletilmesine yarıyor. Üstelik bunun nasıl yapıldığı da politik, sosyal ve psikolojik olarak birçok soru işareti taşıyor.

(http://www.haberturk.com/htyazar/ismet-ozkul)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder