21 Mayıs 2012 Pazartesi

Kiribati’ye un satmak, Bakan Çağlayan’ı ‘çatlamak’tan kurtarır mı?


Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, geçen salı günü katıldığı toplantılarda renkli üslubuyla ihracat başarısını anlatırken “İhracat yapamadığımız tek bir yer var. Kiribati diye bir ada ülkesi. Çok küçük bir yer. Alın atlasa bakın, bulabilirseniz biraz büyük bir mercekle bakın. Evelallah oraya da ihracat yapacağız. Mutlaka malı satacağız, yoksa çatlarım vallahi” dedi. Çağlayan Kiribati’ye de ihracat yapabilmek için özel çalışmalar geliştirdiklerini, kesin kararlı olduklarını, kendisinin de oraya gideceğini söyledi. Ancak Çağlayan’ın o kadar uzaklara gitmesine gerek kalmadı. Aradan daha iki gün geçmeden, bir başka toplantıda, müjdeyi bizzat kendisi verdi ve iki firmanın Kiribati’ye un ihraç ettiğini duyurdu.
İki firmanın Kiribati’ye un ihraç etmiş olması, Ekonomi Bakanı Çağlayan’ı kendi deyimiyle “çatlamak”tan kurtarmaya yeter mi? Dış ticaret açığı bir yıl yüzde 85, ertesi yıl yüzde 48 artmışsa, övünülen ihracat artışı yüzde 2 bile değilken  ithalat artışı yüzde 30’u bulmuşsa, bu soruya “yeter” cevabı vermek imkansız.
Kaldı ki Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verileri de Bakan Çağlayan’ı pek doğrulamıyor.
TÜİK verilerine göre Türkiye’nin Kiribati’ye ihracatı yeni bir şey değil, ilk ihracat 2008’de yapılmış. Un ihracatı da yeni değil, 2012’den önce 2010 yılında da Kiribati’ye un ihracatı yapılmış. Ancak Kiribati’ye yapılan ihracatın neredeyse tamamı, muhtemelen Kiribati gemilerinin Türkiye’de ikmal için aldıkları madeni yağ ve kumanyadan oluşuyor. Buna karşın Türkiye’nin Kiribati’den ilk ithalatını daha eskiden 2002’de yapmış. Dahası bu yıl Kiribati’ye karşı, ticaret hacmine oranla büyük bir açık vereceğiz. 4 aylık verilere göre Türkiye’nin Kiribati’ye yaklaşık 126 bin dolarlık ihracatına karşın 1 milyon 976 bin dolarlık ithalatı var. Atlasta yerini mercekle bulabileceğimiz bu minik ada ülkesine yaptığımız ihracat, ithalatımızın ancak yüzde 6’sını karşılayabiliyor. Bu da bize pek sevinme şansı bırakmıyor.
Türkiye’nin ihracat yapmadığı ülkelere gelince, orada da TÜİK verileri, Çağlayan’dan farklı konuşuyor. TÜİK’in ülke sınıflaması listesinde 237 ülke yer alıyor. Bu yılın ilk 4 ayında 208 ülkeye, geçen yıl ise 217 ülkeye ihracat yapılmış. Yani bu yıl henüz ihracat yapılmayan 29 ülke, geçen yıl ihracat yapılmayan 20 ülke var.
Ayrıca eğer Türkiye’nin bugüne kadar ihracat yapamadığı bir ülke olması, Çağlayan’ı kendi deyimiyle “çatlatacaksa”, maalesef hala dört ülke daha var. Dördü de Kiribati gibi Büyük Okyanus’ta Yeni Zelanda civarındaki küçük ada devletleri olan Nauru, Nieu, Tokelau ve Mikronezya Federasyonu’na Türkiye, şimdiye dek hiç ihracat yapmamış.
Bakan Çağlayan konuşmalarında “Türkiye’nin ihracatta 88 yılın rekorunu kırmış olduğu dönemde, Avrupa’nın birçok ülkesi biliyorsunuz yoğun bakım çadırındaydı” diye bir karşılaştırma da yapıyor. Konu dış ticaret olunca, Türkiye’nin “yoğun bakım çadırındaki” ülkeler karşısındaki performansı bile Ekonomi Bakanı’nın yüzünü kızartacak durumda.
Örneğin krizin sembol ülkesi Yunanistan, geçen yıl Türkiye’ye ihracatını yüzde 66.6 artırırken, Türkiye ihracatını sadece yüzde 6.7 artırabildi. İspanya’ya ihracat yüzde 10.8 artarken ithalat artışı yüzde 28’i aştı. Portekiz’e ihracat yüzde 4.2 düşerken, ithalat yüzde 20.4 arttı. Türkiye’nin dış ticaret açığı, krizin merkezindeki bu üç ülkeye karşı da azalmak yerine sıçrama yaparak arttı. Hem de İspanya ile ticaret açığı yüzde 75 artarken, Portekiz ile açık 4.2 katına, Yunanistan ile açık 11.8 katına çıktı.
TÜİK’in verileri, ne yazık ki Bakan Çağlayan kadar renkli bir üslupla konuşamıyorlar.



http://www.haberturk.com/htyazar/ismet-ozkul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder