28 Nisan 2012 Cumartesi

Sıfırcı gençlik neyin habercisi?


Üniversite sınavlarının birinci aşaması olan Yüksek Öğretime Geçiş Sınavları'nın (YGS) sonuçları, eğitim sisteminin neresinden tutsanız elde kalacak kadar kötü bir durumda olduğunu bir kez daha tescilledi. Öğretim sistemi nitelik açısından yerlerde sürünürken büyük bir eşitlizliği de içinde yaşatıyor ve durum her yıl daha da kötüye gidiyor.
Önce YGS sonuçlarının nasıl bir manzara çizdiğine bakalım:
  • Ham puanı 0.5'ten küçük olduğu için puanı hiç hesaplanman aday sayısı 50 bini aştı. Sınavı geçerli sayılan öğrenci sayısı 2010'a göre yüzde 23 artarken, sıfırcı öğrenci sayısı yüzde 259 arttı.
  • Özellikle matematik ve fen alanında tam bir başarısızlık var. 40 soruluk sınavda fende ham puan ortalaması 3.56. Yani 10 üzerinden not verilmeye kalkılsaydı adayların ortalama notu 1'in bile altında olacaktı. Ortalama ham puanlar matematikte 6.92, sosyalde 11.63, Türkçe'de 18. Bunları 10 üzerinden notlara çevirirsek matematiğe 2, sosyale 3, Türkçe'ye de ancak 4.5'ten 5 vermemiz gerekecekti.

  • Puan ortalamaları, her yıl biraz daha düşüyor. 2010 ile karşılaştırırsak ortalama ham puan, Türkçe'de 21.5'ten 18'e, sosyalde 12.4'ten 11.63'e, matematikte 11.4'ten 6.92'ye, fende 4.6'dan 3.56'ya düştü.
  • Başarısız öğrenci oranı çok yüksek. 40 sorudan 4 veya daha azını doğru işaretleyen öğrencilerin oranı, matematikte yüzde 48.7, fende yüzde 70.57 gibi felaket sayılacak bir boyuta olaşıyor. Bu oran sosyalde yüzde 14.21, Türkçe'de yüzde 1.75.
  • Başarısız öğrenci oranı yıldan yıla artıyor. 4 soru ve daha az doğrusu olan öğrenci oranı 2010'a göre fende 3.13 puan, matematikte 19.03 puan, sosyalde 4.7 puan ve Türkçe'de 0.77 puan arttı.
  • Başarılı öğrenci oranı düşük. Öğrencilerin sadece yüzde 8.77'si 40 fen sorusundan 20 ve daha fazlasını doğru işaretlemiş. Bu oran matematikte yüzde 15.15, sosyalde yüzde 30.92. Türkçe'de ise yüzde 60.1 ile diğerlerine göre oldukça iyi bir oran var.
  • Başarılı öğrenci oranı yıldan yıla daha da düşüyor. 40 sorudan 20 ve daha fazlasını doğru işaretleyenlerin oranı, 2010'a göre fende 3.17 puan, matematikte 12.6 puan, sosyalde 2.52 puan ve Türkçe'de 13.78 puan düştü.
  • Adayların yüzde 28'i 180 puanın, yüzde 12'si 140 puanın altında kaldı. Yani her 4 öğrenciden birisi lisans programlarına girme hakkını şimdiden kaybetti.140 puanın altında kalanlar, meslek yüksek okullarının önlisan bölümleri ve açık öğrenim bölümlerine bile giremeyecekler. Bu yüzden 10 öğrenciden biri, daha ilk aşamada sistemin tamamen dışına çıkarılmış oluyor. Puanı 140-180 arasında olan yüzde 16'lık bölüm ise ikinci sınava giremeyecek, sadece bazı açık öğrenim programları ile meslek yüksek okullarının önlisans bölümlerine başvurabilecekler. Ancak bu bölümlere 180 puanın üzerindeki adaylar da başvurabileceği için şansları çok düşük olacak.
  • 140 ve 180 puan barajını aşanların oranı da yıldan yıla düşüyor. 180 puanın altında kalanların oranı, 2010'a göre 10.56 puan, 140 sınırının altında kalanların oranı ise 6 puan arttı.
  • Okul türleri arasında büyük bir eşitsizlik var. Örneğin endüstri meslek lisesi öğrencilerinin üçte ikisi 180 puanın altında kalarak lisans programlarını girme şansını şimdiden kaybettiler.
  • Bölgeler arasında uçurum var. Hakkari, Ardahan, Şırnak başarı sıralamasında son sıraları parsellemiş durumda.
Bu resimden nasıl bir sonuç çıkar?
  • Okul sistemi de, ticari büyüklüğü üniversitelerin toplam bütçesini aşan dersane sistemi de iflas halindedir. Eğitimde niteliği artıracak köklü bir dönüşüm zorunludur. Yeni getirilen 4+4+4 sisteminin bu soruya getirdiği bir cevap yoktur.
  • Eğitimde nitelik sorunu aşılmazsa, Türkiye'nin önünde Avrupa'nın ucuz emek cenneti olmaktan başka bir yolu kalmaz.
  • Bu da ancak çalışma hayatında emek istismarının önünün iyice açılmasının yanında siyasal ve sosyal alanda baskıcı bir rejimle atbaşı yürüyebilir.
  • Fen ve matematikte sıfırcı bir kuşak ve ucuz-niteliksiz işgücü ile Türkiye her zaman yüksek cari açığa mahkum kalır.
  • Eğitimdeki eşitsizlik, ekonomik ve sosyal eşitsizliği daha da derinleştiren bir etki yaratır. Bu eşitsizlik ile eğitimin giderek daha fazla ticarileşmesi birleşince ortaya bir kısır döngü çıkar: Yoksullar eğitimden daha fazla dışlanır, eğitimden dışlananlar daha da yoksullaşır. Eğitimde zengin-yoksul arasında, bölgeler arasında ve okullar arasında böyle bir uçurum olması, Türkiye'de gelir dağılımının düzelmesini imkansızlaştırır.

    http://www.haberturk.com/htyazar/ismet-ozkul 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder