6 Eylül 2010 Pazartesi

ABD, Pekin’den yine eli boş döner mi?

Uluslararası ekonomi gündemini ve birçok alandaki gelişmeyi Çin belirlemeye başladı. Son günlerin en sıcak konularından birisi olan Japon Yeni’nin hızla değerlenmesi olayının arkasında Çin vardı. Bu hafta da Pekin’de başlayan ABD-Çin görüşmeleri gündeme damga vuracak. 
ABD Ulusal Ekonomik Konsey Başkanı Lawrence Summers ile Uusal Güvenlik Bakan Yardımcısı Danışmanı Thomas Donilon, ekonomik ve siyasi sorunları görüşmek için Pekin’de görüşmelere başladılar. Görüşmeler çarşamba gününe kadar sürecek. Aynı gün, Başkan Obama da Cleveland’da yeni ekonomi paketini açıklayacak.
Gündemde kritik önemde diplomatik konular da var. Ancak asıl bilek güreşi, ekonomi alanında yaşanacak. ABD, uzun zamandan beri Çin’e yuan’ın değeri, pazarlarını dışa açma, finansal sistemi serbestleştirme, iç tüketimi artırma ve telif hakları konusunda baskı yapıyor. Çatışmanın en can alıcı noktası da yuan’ın değerinin yükseltilmesi.
Hazirandaki G-20 zirvesi öncesinde ABD Hazine Bakanı Geithner, Pekin ziyaretinden eli boş dönmüştü. Bu kez görüşmeler daha kritik bir dönemde yapılıyor. Çünkü bir tarafta Çin, çok yönlü adımlarla kendi pozisyonunu güçlendirirken, diğer yanda ABD yönetiminin eli boş dönmeye tahammül gücü iyice azalmış durumda.
Yüksek işsizlik ve kötü ekonomik gidiş, Obama’ya desteği fazlasıyla aşındırdı. 2 Kasım’daki seçimlerde Demokratlar, bunun faturasını ödeyecek. Bu koşullarda Obama’nın, Senato’daki Çin’e yaptırım tasarılarını önlemesi mümkün gözükmüyor. Obama, İran’a yaptırım konusunda Çin’in desteğini alabilme gerekçesini göstererek Demokrat senatörleri ikna etmiş ve önceki tasarıyı durdurmuştu.
Çin, son G-20 toplantısından bu yana çok önemli adımlar arttı. Önce parasının değerini dolara bağlı olmaktan çıkartarak açıklamadığı bir döviz sepetine bağladı. Bu manevra Çin’e yönelik eleştirileri bir süreliğine gündemden düşürdü. Ama pratikte umulan sonucu doğurmadı. Aradan geçen üç ay içinde yuan, dolar karşısında sadece binde 3 değerlendi.
Çin bu arada tüm ülkelerle dış ticarette yuan’ın kullanılmasının yolunu açtı. Bunu desteklemek üzere yabancı bankalarda yuan mevduat hesabı açılmasına ve yabancıların Çin tahvil piyasasında işlem yapmalarına izin verdi. Bu adımlar, uzun vadede yuan’ı uluslararası bir rezev para birimi haline getirmeye yöneliyor.
Çin, döviz rezervleri içinde doların payını azaltırken de bir taşla birkaç kuş vuruyor. Euro yatırımları, eurodaki düşüşü durdurarak Çin’in Avrupa pazarındaki fiyat avantajının aşınmasını önlüyor. Won ile yen’e yaptığı yatırımlar, bu paraların değerini artırarak dış pazarlarda Japonya ve Kore ile rekabette avantaj sağlıyor. Ayrıca Japonya’da üretim maliyetinin göreli olarak artması, Japon şirketleri Çin’e yatırım yapmaya yönlendiriyor.
Çin’in kararlı adımlarına bakılırsa, şimdi de kolay teslim olmayacağı görülüyor. Çin, ticari misilleme tehdidine rağmen, çok büyük tavizler veremez. Çünkü yuan’ın değerinde hızlı bir artış, ülke içinde büyük iflaslara kadar uzanacak sıkıntılar yaratabilir. Ama ABD’nin de bu kez eli boş dönmeye pek tahammülü yok. Çin’in az bir tavizle de ABD yönetiminin gündemdeki ticari misillemeleri durdurması mümkün olmayabilir. ABD-Çin bilek güreşi, önümüzdeki dönemde dünya ekonomisi için daha büyük stres alanı haline gelecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder