3 Eylül 2010 Cuma

Merkez Bankası kötümserleşiyor

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) ağustos tutanakları ile temmuz tutanakları karşılaştırıldığında, Merkez Bankası’nın olumsuz ihtimallere yaptığı vurguyu artırdığı dikkat çekiyor. Temmuz toplantısının tutanaklarında ekonomik gelişmelere ilişkin iyimser beklentilere vurgu yapılıyordu. Ağustos tutanaklarında ise hem global ekonominin, hem de Türkiye ekonomisinin gidişine ilişkin olumsaz gelişmelere vurgu yapılıyor.
Ağustos toplantısı sonrasındaki kısa duyuru, temmuz ile neredeyse tamamen aynıydı. Aradaki en kayda değer fark, “Kurul, politika faiz oranlarının, bir süre daha mevcut düzeylerde tutulması ve uzun süre düşük düzeylerde seyretmesi gerekebileceğini teyid etmiştir” cümlesindeki “gerekebileceği” ifadesinin yerini “gerektiği” almasıydı. Yani bir olasılık ifadesinin yerini daha güçlü ve kesin bir ifade almıştı.
Toplantı tutanaklarını okuduğumuzda ise temmuzdan ağustosa değişen tek şeyin bu olmadığı görülüyor. Merkez Bankası’nın değerlendirmelerindeki kötümserlik dozunun nasıl arttığına tek tek bakalım:
·                     İKTİSADİ TOPARLANMA: PPK, temmuzda “ekonomik toparlanma devam ediyor” demişti. Ağustosta bu iyimser tesbitin yerini “İktisadi toparlanma yavaşlıyor. Sanayi üretimindeki toparlanma haziranda kesintiye uğradı. Daralma, dış talebe yönelik üretim yapan sektörlerde daha belirgin. Hazirandaki daralma kalıcı olmasa bile toparlanmanın hızına ilişkin riskler devam ediyor” şeklinde kötümser tesbitler aldı.
·                     İÇ TALEP:  Temmuz tutanağında, “İç talep göreli olarak istikrarlı bir artış sergiliyor. İkinci çeyrekte özel  tüketimde dönemlik artış eğilimi devam edecek. İç talebe yönelik üretim yapan sektörlerde üretim kriz öncesinin üzerine çıktı” şeklinde oldukça iyimser tesbitler yer almıştı. “İkinci çeyrekte özel tüketimde artış eğilimi sürecek” tesbiti, ağustosta yerini “İkinci çeyrekte tüketim yavaşladı. Üçüncü çeyrek başı itibarıyla da durumda bir değişiklik yok” tesbitlerine bıraktı. PPK, “Temmuzda tüketici kredilerindeki artış eğiliminin sürmesi parasal koşulların dengeleyici etkisinin sürdüğünü gösetriyor” notunu da düştü.
·                     İSTİHDAM: Temmuzdaki “Tarım dışı istihdam, kriz öncesi eğilimini yakaladı” şeklindeki iyimser vurgunun yerini, ağustosta “Dış talep koşullarındaki bozulma, istihdamdaki toparlanmayı, dolayısıyla iç talepteki  toparlanmayı yavaşlatabilir” şeklinde olumsuz ihtimallere yapılan vurgu aldı.
·                     GLOBAL EKONOMİ:  Temmuzda global ekonomideki “toparlanma hızı”nın dış talep ve emtia fiyatlarını artırarak enflasyonu artırma ihtimalinden söz ediliyordu. Ağustosta ise “Veriler küresel toparlanmanın hızına ilişkin belirsizlikleri artırdı. Kredi, gayrımenkul  ve emek piyasalarındaki sorunlar devam ederken, kamu borçlarının sürdürülebilirliğine ilişkin kaygılar dengeleyici politika uygulanması esnekliğini azalttı.  Bu durum, küresel iktisadi faaliyette aşağı yönlü riskleri canlı tutmaktadır” şeklinde krizde ikinci dip ihtimaline kapı açan değerlendirmeler öne çıktı.

Buna karşın, Merkez Bankası’nın enflasyon görünümü, faiz politikası ve çıkış stratejisi konusundaki duruşunda ve senaryolarında şimdilik bir değişiklik yok. Ancak bu değerlendirmelerden, olumsuz senaryolara ilişkin olasılığın temmuza göre arttığını söylemek mümkün. Zaten Merkez Bankası’nın temmuza göre daha net bir şekilde ifade ettiği “Küresel ekonomideki  sorunların daha da derinleşmesi ve yurt içi iktisadi  faaliyetin de durgunluk sürecine girmesi halinde politika faizlerinde yeni bir indirim süreci  sözkonusu olabilir” şeklindeki duruşu da bunun bir sonucu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder